
Dünya var olduğundan bu tarafa tüm canlılar için kendi güvenliğini sağlama, hatta kendini güvende hissetmek için uğraşmaktadırlar. Yaradılış gereği 3,5 milyar yıldır canlılar kendilerini koruyabilmek ve yaşamını(soyunu) devam ettirebilmek için kürk, kış uykusuna yatma, aşırı hassas kulaklar, koku alma duyusu, çok hızlı koşma, güçlü kaslar, pençeler, dişler gibi yapılara sahiptir. İnsanlara ise dimağ(beyin) gibi bir organ bahşedilmiştir.
Güven dediğimiz “korku, çekinme ve kuşku duymadan inanma ve bağlama duygusu” iken; güvenlik, “toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan yürütülmesi, kişilerin korkusuzca yaşayabilmeleri, güven içinde yaşam sürmeleri durumu” olarak ifade edilmektedir. Hayvanlar gibi doğuştan gelen korunma özelliklerimizin olmaması insanların kendi güvenlikleri sağlayabilmek için yeni aletler icat etmelerine, toplum kuralları/yasaları oluşturmalarına hatta ülke sınırlarını korumak için askeri yapılanmalara önem vermelerine neden olmuştur.
Görüldüğü gibi yaratılıştan, ülke düzenin sağlanmasına kadar birçok konu güvenliğe dayanmaktadır. İnsan yaşamını devam ettirebilmek için ise çalışmaya, bir meslek sahibi olmaya ihtiyaç duymuştur. Bu ise zamanla mesleki risk, iş güvenliği gibi kavramların oluşmasına neden olmuştur.
Ülkemizde son zamanlarda sıkça sağlıkçılara olan şiddet haberlerini duymuşsunuzdur. Hasta ve yakınlarının, sağlıkçılar ile olan iletişim problemleri, özellikle de yetersiz personel ve malzeme eksikliği nedeniyle maalesef hoş olmayan, istemediğimiz sonuçlar ortaya çıkarıyor. En son haberlerde ise bir doktorumuzu, 36 saatlik nöbet çıkışı, bir trafik kazasında kaybettik. İnsanlara yardım için çabalayan, sizler için hastanelerde nöbet tutan, emek harcayan insanların güvenliğine karşı ülkece daha duyarlı olmamız gerektiğini düşünüyorum.
Her mesleğin kendine özel riskleri, hatta mesleki hastalıkları olduğu gibi hemşirelik mesleğinde de riskler ve mesleki hastalıklar vardır. Peki insan hayatı için çabalayan hemşireler için hangi konular, durumlar mesleki riskleri oluşturuyor? Bunları şu şekilde sıralayabiliriz; iş yükü fazlalığı, eleman yetersizliği, vardiya sistemi ile çalışma, uzun süren nöbet saatleri, fazla mesailer, değişen teknolojiye ayak uydurma çabası, araç-gereç eksikliği, bulaşma riski gibi durumlar hemşirelerin mesleklerini icra ederken karşılaştıkları risk faktörleridir.
Uluslararası Çalışma Örgütü ve Dünya Sağlık Örgütü (İLO), iş sağlığını bütün mesleklerde bedensel, ruhsal ve sosyal yönden iyilik hallerinin üst düzeyde tutulması, sürdürülmesi ve geliştirilmesi olarak tanımlamış ve her çalışanın sağlık hizmeti alması gerektiğini, sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışmasının bir insanlık hakkı olduğunu ve bu hakkın yaşama hakkı sınırları içinde bulunduğunu ve her ülkenin buna uyması gerektiğini belirtmiştir.
Sağlık bakım hizmetlerinin düzgün ve doğru verilebilmesi içinde, hemşirelerin bedensel ve zihinsel faaliyetlerinin yerinde olması ve moral yönünden güçlü olması gerekmektedir. Bu durumu en fazla etkileyen faktör ise hemşirelik için eleman yetersizliği ve uzun süren nöbetler ile fazla mesailer olduğu aşikârdır. Halen içinde bulunduğumuz salgın döneminde en son alım Aralık 2020 de gerçekleşmiş. Yoğun emek gerektiren hasta bakımı, korona nedeniyle hemşirelerde daha fazla yorgunluğa ve motivasyon eksikliğine neden oluyor. Hemşirelerdeki bu yorgunluk hem kendileri üzerinde hayati risk oluştururken hem de bakımı alan kişilerin eksik/yetersiz bakım almalarına hatta belki de can güvenliği açısından risk altına girmelerine neden olmaktadır. Yani her anlamda mesleki riskleri ortadan kaldırmak, iş güvenliğini sağlamak, gerek çalışan güvenliği gerek bakım alan kişilerin güvenliğini sağlamak demektir.
Hemşirelerdeki bu mesleki risklerin ortadan kaldırılabilmesi için öncelikle en büyük eksik olan, hemşire sayısındaki yetersizlik giderilmelidir. Bunun için hemşire yöneticilerin ivedilikle personellerin, performans değerlendirmelerini yapıp, hangi serviste kaç hemşire çalışması gerektiğini hesaplamalı, gerekli sayılar bakanlığa bildirilmeli ve bakanlığın hemşire alımı yapması gerekmektedir. Diğer önemli husus ise malzeme eksikliğinin giderilmesidir. Yapılan işlemler sırasında herhangi bir hata oluşmaması için hem hemşirenin güvenliği hem de hastanın güvenliği açısından kaliteli ve yeterli sayıda malzeme temin edilebilmelidir. Yine hemşirelerin çalışma yükünü hafifletebilmek adına teknolojiden yararlanılmalı ve özellikle yoğun bakımlardaki tıbbi cihazların yeterliliği sağlanmalıdır. Bir diğer konu ise hemşirelerin mutsuz yorgun gelmemesi adına mesai saatlerinin düzenlenmesidir. Uzun ve yorucu çalışma saatleri, uzun süre aynı kapalı ortamda kalma durumları hemşirelerde motivasyon eksikliğine ve dikkat kaybına neden olmaktadır. Bu konuyla ilgili hemşirelerin ve diğer sağlık çalışanlarının da gece çalışma süreleri ve ücretleri ile gündüz çalışma süreleri ve ücretleri üzerinde yapılanmaya gidilmesi yararlı olacaktır. Dikkat çekilmesi gereken bir noktada hastanelere giriş çıkış durumudur. Özellikle birçok acil serviste sağlık çalışanlarımızın yabancı cisim ile yaralamaları söz konusudur. Geçtiğimiz ay bir yoğun bakım hemşiresinin silahlı saldırı ile vurulması da bu konu üzerinde yoğunlaşılması gerektiğini ortaya koymaktadır. Emniyet müdürlüklerine, karakola, adalet binalarına girişlerde hatta avm’lere bile girişte x-ray cihazlarından geçerken hastanelere girişlerin sorgulanmaması üzerinde düşünülmesi gereken bir konu olduğunu göstermektedir.
Ülkemizde her türlü şiddetin son bulması, birbirimize olan güvenin artması ve daha güvenli bir ortamda (iş, sokak, ev vs.) herkesin huzurla yaşaya bilmesi adına hepimizin üzerimize düşen görevi layığı ile yerine getirmesi ve beyinlerimizin, kalplerimizin sevgi tohumları ile dolması ümidiyle, esen kalın.