Bugün 15 Temmuz 2024 Pazartesi, 15 Temmuz FETÖ kalkışmasının ve Milli Birlik Zaferinin 8.Sene-i devriyesidir. Bu münasebetle FETÖ darbesine, karışan, kalkışan ve onlara destek veren iç ve dış mihrakları lanetliyorum. Vatan savunmasında canlarını feda ederek kanlarıyla yeni bir direniş ve diriliş destanı yazan aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet, gazilerimize aileleriyle birlikte sağlık ve afiyetler temenni ediyorum.
Ülkemizin birliğini, dirliğini, vatanımızın bölünmez bütünlüğünü, doğrudan doğruya milletimizin kendisini hedef alan; askeri askere, polisi polise, halkı halka kırdırmayı amaçlayan bu hain kalkışma, zahiren salt bir FETÖ kalkışması gibi görünse de bu hain kalkışma geçmişten günümüze ülkemiz üzerinde hain emeller besleyen küresel güçlerin FETÖ üzerinden gerçekleştirdiği bir ihanet kalkışmasıdır.
FETÖ bir fitne hareketi ve aynı zamanda küresel güçlerin maşası ve kuklasıdır. Kuklacıları ABD ve AB’ dir ve Onların öncü kuvveti NATO’dur. 15 Temmuz sonrası ülkemiz aleyhine işletilen süreç ve FETÖ mensuplarının bu ülkeler tarafından korunması ve kollanması bunun açık göstergesidir.
NATO tarafından 15 Temmuz hain darbe kalkışması öncesi İncirlik Üssünde, darbe ile ilgili 16 toplantının gerçekleştirilmesi; darbe gecesi darbede kullanılan jetlere İncirlik Üssü’nden kalkan tanker uçaklarıyla havada ikmal yapılması, 15 Temmuz sonrası kaçan FETÖ’cülerin çeşitli ülkelerde NATO Üslerini sığınak olarak kullanmaları, FETÖ’nün ABD’ye sığınması ABD’den sığınma talep eden Darbeci General Mustafa Zeki Uğurlu’nun NATO toplantısına kabulü, yine ABD’de yapılan NATO Parlamenterler Asamblesi zirvesine FETÖ’cü Emre Çelik’in davet edilmesi gibi olaylar NATO-FETÖ ilişkisini gözler önüne sermekte ve FETÖ’nün NATO’nun ve ABD’nin bir taşeronu olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.
NATO bu haliyle üye ülkelerin güvenliğini sağlamakla görevli bir örgütten ziyade, başta Türkiye olmak üzere İslam ülkelerinin bölünüp parçalanmasını amaç edinen bir şer ittifakı olarak karşımızda durmaktadır.
Çünkü Jeopolitik konumu, İslam ülkeleri içinde yüklendiği misyon dikkate alınarak ülkemizin topraklarında, birliğinde, dirliğinde gözü olan iç ve dış mihraklar tarafından zaman, zaman vuku bulan açık ve post modern darbelerle, zaman zaman ekonomik yaptırımlarla ve sürekli desteklenen terör örgütleriyle zaafa uğratılmaya çalışıldığımız bilinen bir gerçektir.
Bir daha 15 Temmuzları yaşamamak için dostlarımızı dost dost bilip, dostça sarılma, düşmanlarımızı düşman bilip, ona göre uyanık olma ve tedbir alma gibi bir zorunluluğumuz vardır. Üniformaların içine gizlenerek gerçekleştirilen bu ihanet kalkışmasını bir ibret vesikası olarak, asırlar geçse de nesiller değişse de bir ibret vesikası olarak gelecek nesillerin zihinlerine nakşetme gibi yükümlülüğümüz vardır.
Bilindiği üzere; bundan 8 yıl önce 15 Temmuz 2016 akşamı ordumuzun ve emniyetimizin içine gizlenen FETÖ hainleri kendilerine emanet edilen devletin uçaklarını, tanklarını, toplarını millete karşı kullanmak suretiyle Milletin Meclisini, Genel Kurmayını, Özel Harekât Başkanlığını, Polis Özel Harekât Dairesini, Emniyet binalarını Türk Telekom’u C. Başkanlığı Külliyesini, Boğaz Köprüsünü bombalamışlar, helikopterlerden halkın üzerine yağdırılan kurşunlarla, halkın üzerine sürülen tanklarla 250 vatandaşımızın şehit, 2196 vatandaşımızın gazi olmasına sebep olmuşlardır.
Tarihi süreç içinde bu topraklar çok büyük ihanetler ve alçaklıklar görmüştür. Ancak hain FETÖ kalkışması gibi alçaklığın bu denlisini ne görmüş ne de şahit olmuştur. Bu büyük ihanet hareketi Çok şükür ki, 15 Temmuz gecesinde; söz konusu vatan olunca C. Başkanından en sade vatandaşına kadar aziz milletimiz hiç kimseden emir ve talimat almadan basireti, dirayeti aynı zamanda cesareti ile uçaklardan atılan bombalara göğsünü siper ederek, tankların önüne yatarak Çanakkale’den sonra 2. direniş ve diriliş destanı yazmıştır.
Millet olarak, tarih boyunca hiçbir zaman içeride ve dışarıda düşmanlarımız eksik olmamıştır. Ancak bu millet her zaman zorlukların içinden çıkmasını, batarken bile tıpkı Çanakkale’de olduğu gibi küllerinden dirilmesini bilmiştir. Çanakkale’de topsuz, tanksız, uçaksız; kazmayla kürekle bütünleşen yüreklerle Çanakkale geçilmez destanının yazdığı gibi, 15 Temmuz gecesinde de direniş ve diriliş destanını imanlı yüreklerle; tanklara, toplara, havada uçuşan mermilere meydan okuyarak yazmıştır.
Yüce Allah’ın lütfuyla 15 Temmuz’da halkımız Çanakkale ruhuna geri dönmüştür. Çanakkale Ruhu milletimizin dini, siyasi ve felsefi görüş farklılıklarına aldırış etmeden söz konusu vatan olunca milletin her bir ferdini birbirine kenetleyen ruhtur. Çanakkale ruhu gönüllerde ölüm korkusunu kaldırıp şehit olma arzusunu uyandıran ruhtur. Vatan sevgisini; gelecek kaygısının ve dünya sevgisinin üstünde tutan ruhtur. Çanakkale ruhunda sen, ben o duygusu değil, biz olma duygusu vardır. Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Abaza, Alevi, Sünni, şu partili, bu partili, şu cemaat bu cemaat şu tarikat bu tarikat yoktur. Bir olma, ümmet olma bilinci vardır. Millet olarak ayakta kalmamız Çanakkale ruhuyla bütünleşmemize bağlıdır.
Bizim gücümüz topumuz, tankımız değil; birliğimiz, berberliğimiz ve kardeşliğimizdir. Hangi dünya görüşüne ve hangi siyasi görüşe mensup olursak olalım aramıza fitneyi sokmadığımız sürece bize hiçbir güç diz çöktüremeyecektir.
Selan olsun vatanını, milletini karşılıksız sevenlere! Selan olsun kaosa, nifaka ve ayrılığa karşı duranlara! Selan olsun, terör karşısında inadına birlik, beraberlik ve kardeşlik diyenlere! Selan olsun, dünyaya aldanmayıp imanının peşinden gidenlere! Selan olsun Çanakkale ruhunu yüreklerine taşıyanlara ve Çanakkale ruhuyla yaşayanlara!
Tekrar 15 Temmuz ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimize sağlık ve afiyetler temenni ediyorum. Sözlerimi Akif’in şu mısralarıyla noktalıyorum.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez!
Mustafa KIR