sevgi dolu sözcüklerleHatıra olarak saklamam istenilenbir fotoğraf var bendeKaç kere çöpe atacak oldumKitap sayfalarında kaybolsun istedimBir şekilde tekrar karşıma çıktıBir bilsen nasıl boş bir çabaydı onunkisiHatırımda en ufak izi bile yok halbukiSadece ismini bilsem bir anlamı olurdu. Ne çok insan sevdim sarılınca özlediğim, uzaklaşınca adını unuttuğum ne çok insan.Esmer mavi...
Yangın dağılmaya başladı. Mukaddes bir coğrafyada başlayıp diğer kutsal yerleri kavurarak devam ediyor. Her gün yeni bir yıkım her gün daha garip bir sessiz çığlıkla filler tepişiyor… Kim daha haklı ya da haklı kimse var mı bilmiyordu. İnsanı yaşatmayanın haklılığını ispatı ne kadar mümkün olabilirdi? Hangi mazlumun kanına girmek meşru...
2023’ün Şubat’ında bir zelzele yaşadık. Konforlu hayallerimiz, evrenin sınırlarını aşan emellerimiz, kabına sığmayan fikirlerimiz darmadağın oldu. Akrabamızdan, eş dosttan bir kısmı şehadete erdi. Elli bin insanımızı ebediyete uğurladık. Yüzbinlerce insanımız yerinden yuvasından oldu. Osmanlı döneminde yaşanmış büyük depremlere “kıyâmet-i suğrâ” yani “küçük kıyamet” demişler. İşte o küçük kıyametlerin en büyüğünü...
Yine her zaman ki gibi dünya telaşı içinde herkes işinden gelmiş, akşam yemeği, çay, sohbet muhabbet, belki çocukların ödevi ile uğraşıp akşamı, gece etmiştik. Çocuklarımızı yatağa yatırıp hergün yaptığımız gibi yine uykuya dalmıştık. “Uyku yarı ölüm halidir” cümlesini unutarak, belki de hiç hatırlamayarak. Oysa o gün, 6 şubat...
Kalemim yas tuttu, gönlüm hüzün! 6 Şubatta zemheri kışı yaşadı güzel yurdum. Yeni yazılar yazmaya ne kalemde mecal, ne ruhta derman kaldı. Acı, ızdırap, feryat, figan… Zelzele her gün tekrarlayan bir zamandayken insan: Nisan baharı gibi geldi merhamet ayı Ramazan. Bahar çiçekleri nasıl sokaklarda, bağlarda açtıysa tomurcuk tomurcuk, beyaz beyaz,...
Çocukluğumda rahmetli babam yer sarsıntısı hissettiğinde büyük bir panikle anama “Zelzele oluyor!” derdi. Rahmetli anam da “Ne zelzelesi? Çocukları korkutma! Senin başın çevriniyor.” diye cevap verirdi. Birkaç dakika sonra tek katlı, tek odalı evden kendimizi dışarı attığımızda ahırın ya da samanlığın duvarlarından yıkılan yerleri görür; deprem olduğunu anlardık. 6 Şubat’ta on...
Bazı dramatik anlar vardır, insan ne söyleyeceğini bilemez, ne yapacağına karar veremez; bilir ki ne söylese eksik kalacak, ne yapsa derde derman olamayacaktır. Deprem de böyle anlardan biri. Saniyelerin yıl gibi geldiği deprem anını, ancak yaşayanlar bilir. Dünya onların başına yıkılmıştır çünkü. Moloz yığınlarının altında onlar kalmıştır. Türkiye’miz, 06 Şubat...
Maraş depremi, Türkiye’de iki zihniyetin kendini ifade etmesine zemin hazırladı. Bir taraf, ki büyük çoğunluk buradadır, deprem haberini alır almaz, siyasî hesap yapmadan, fiilen yardıma koşmak dahil her türlü destek için harekete geçti. Diğer taraf ise, depremi mevcut yönetime yıkarak siyasî rant elde etmek için enerjisini sarf etti. Bu kesim...
Asrın zelzelesine dûçâr olduk. Cenâb-ı Hak tekrârından muhâfaza eylesin. Lâkin yapılan çokça yayından öğrendik ki aktif fay hatlarının bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla böylesine büyük felâketlere her zaman ve her durumda hazırlıklı olmalıyız. Nitekim Töreli Türk Edebiyâtı geleneğimizde de buna dair nice sahneler mevcûddur. Özellikle kâinatın sonunu anlatan eskatolojik efsanelerde...
“İzâ zulzileti’l-arzu zilzâlehâ… (Yeryüzü şiddetli bir depremle sarsıldığında…)” âyetiyle başlar, Zilzâl Sûresi, kıyâmet gününün Kur’ân-ı Kerîm’deki tasvirlerinden birisidir bu… Bu zelzeleyi “zelzele-yi ekber” (en büyük deprem) ifâdesiyle nitelendirmek mümkündür… Ancak, kıyâmet gününden önce, âdetâ o günün bir nümûnesi olarak kimi depremlere şâhid olagelmiştir insanlık ki bunlardan birisini daha dün milletçe...