Asrın zelzelesine dûçâr olduk. Cenâb-ı Hak tekrârından muhâfaza eylesin. Lâkin yapılan çokça yayından öğrendik ki aktif fay hatlarının bulunduğu bir ülkede yaşıyoruz. Dolayısıyla böylesine büyük felâketlere her zaman ve her durumda hazırlıklı olmalıyız. Nitekim Töreli Türk Edebiyâtı geleneğimizde de buna dair nice sahneler mevcûddur. Özellikle kâinatın sonunu anlatan eskatolojik efsanelerde bu durumla alâkalı pek çok rivâyet aktarılır. Örneğin bir Altay efsânesinde kıyâmet haberini taşıyan gök teke, yedi gün dünyâyı dolaşır ve “Yedi gün zelzele oldu/ Yedi gün dağlar âteş püskürdü/ Yedi gün yağmur yağdı/ Yedi gün fırtına oldu ve dolu yağdı/ Yedi gün kar yağdı” diye bağırır. Bu efsâne aslında insânların gerçek kıyâmete hazırlıklı olması için asırlar ötesinden bize uzanan bir çağrıdır. Hem de asırlardır insânların yaşadığı büyük acıları ve felâketleri de bünyesinde taşıyan bir “mit” şeklinde… Hiç şüphesiz bu anlayışın temelinde de kıyâmetle ilgili âyet ve hadîsler vardır!
Zelzele için kutsal kitâbımız Kur’ân-ı Kerîm’de, bir âyette zelzele, beş âyette ise aynı kökten gelen kelimeler bulunur. Zelzele, bu âyetlerin ikisinde kıyâmetin kopması esnâsındaki yer sarsıntısını dile getirirken, üçünde önceki ümmetlerle Hz. Peygamber’in (s.a.s) ve sahâbenin dînleri uğruna çektiği zorlukları ifâde eder. Hadîs-i şerîflere bakıldığında ise zelzelenin Necid, Irâk, Mısır gibi şehir ve bölgelerin depremleri, bazı kavimlerin yaşadığı depremler, kıyâmet depremi, deprem sırasında ve sonrasında yapılacak duâ ve ibâdetler, Hz. Peygamber’in (s.a.s) ve bazı sahâbîlerin uğradığı depremler, insânların durumlarını düzeltmeleri için depremlerin birer ilâhî ihtâr olduğu, çoğalmasının kıyâmet alâmetlerinden sayıldığı, deprem felâketinden Cenâb-ı Allâh’a sığınılması gerektiği vb. bağlamlarda ele alındığı görülmektedir. Dolayısıyla âyet ve hadîsler zelzeleyi doğrudan hayâtımızın merkezine yerleştirerek bizleri dâimâ temkînli olmaya ve zelzele (kıyâmet) gelmeden de gerekli tedbîrleri almaya çağırmaktadır.
Bununla birlikte aynı anlayışın, “Deprem öldürmez, ihmâl öldürür; Zelzeleyi gören yangına râzı olur” şeklinde töreli sözlere (töresöz) de hayât verdiği görülmektedir. “Deprem öldürmez, ihmâl öldürür” töresözü aslında maddî veyâ mânevî ihmâl edilen töreli her şeyin ölümle eş değerde olduğunun da bir ikrârıdır. Fakat yedi gün dünyâyı dolaşan gök tekenin kıyâmeti anlattığı Altay efsânesinde de görüldüğü üzere ilk sahnede karşımıza çıkan, en çetin yaşayabileceğimiz zorluksa “zelzele”dir. Nitekim, “Zelzeleyi gören yangına râzı olur” töresözünde de bu zorluğun daha da vurgulandığı görülür. Fakat yaşadığımız tüm bu felâketlerin her anlamda kıyâma bir perde olduğu da unutulmamalıdır.
Milletimizin başı sağolsun. Cenâb-ı Allâh, böyle âfet ve felâketlerden bizi emîn ve mahfûz eylesin…
Lutfi Baba soylamış, görelim cânım ne soylamış:
Yandı yüreğimiz yandı
Toprak acımıza kandı
Zelzele mi kıyâmet mi
Lutfi Baba nâçâr andı…