Aziz Dostum, Can Kardeşim Musa Koyuncu : Senelerce Sela Okuduğu Minareden; Bugün de Onun Selası Okundu O Minareden
Daha tıfılken; Gümrük Hanı içindeki mescitte Kur’an-ı Kerim okumaya giderdik. Hocamız Recep oğlu Ahmet Demir hoca idi. Hoca arkadaşlarımızdan Adıyamanlı Ramazan Nazlı, Mehmet Oymak ve bizden birkaç yaş büyük Musa Koyuncu da vardı o talebeler arasında. O’nun, biz çocuklar arasındaki ağırbaşlılığı ve sessizliği hemen göze çarpardı. Bizler yaramazlık yapardık, ama onun ise hiç sesi çıkmazdı. Onun başı rahleden kalkmazdı. Onun bu vakur hali tüm ömrü boyunca devam etti vefat ettiği ana kadar. Gençliğimden, öğretmenliğime; Halk Eğitimi Başkanlığımdan, Belediye Başkanlığıma ve Milletvekilliğime kadar onunla olan kavi dostluğumuza hiç bir halel gelmedi. O tam bir dostluk hazinesi idi. Dostluğu şöyle tarif ederdi O: “ Benim parmağım kesildiğin de, karşımdakinin parmağı kanıyorsa işte o dosttur!” derdi her zaman. Ve o buna hep uyardı. Mustafa Kılıç hoca onlarla , Muhammed Tahtasız ( Polatkan) Ağe’nin; avlulu evlerini Medreseye- i Nuriye çevirdiler. Sonra da Haliliye Kültür ve İlim Eğitim Vakfını Kurdular. Mustafa Hoca son nefesini verene dek Kur’an’a hizmette gayret etti ve verdiği o sözünü de tuttu. Kur’an ve Sünnet üzere yaşadı ve sırat-ı müstakim üzere ruhlarını teslim ettiler. Şimdi de Mustafa Kılıç hocanın ardından ruh ikizi aziz kardeşim Musa Hoca da aynı yolda terki dünya eylediği haberi oğlu Said’den geldi . Dönülmez yolculuğun seferine katıldığının haberini verdi. Onun da ruhu varacak dostlarının yanına. Bizden de selam olsun o önden giden mana erlerine. Rahmetli Mustafa Kılıç Hoca : Kuran’ın Elmas Hakikatlarını her dem , her yerde , usanmadan ve yılmadan dile getirirdi. Ders halkasında olduğu gibi , taziye evlerinde de cebinden çıkardığı Risaleyi Nurlarla tenvir ederdi kederli insanları. Onun, o yumuşak sesiyle insanın ta ciğerine işlerdi Risaleyi Nurdan okuduğu dersleri. İşte hemen onun yanında her dem andan ayrılmayan Musa Hoca olurdu. Gerek medresede ve gerekse hayatın her eyleminde Musa Hoca, ruh ikiziyle birlikte olurdu. Rahmetli Mustafa Kılıç, Hoca demek, yürüyen canlı risale demekti. O sanki yüzlerce risaleyi hıfzında tutmuş yürüyen bir Risaleyi Nur Külliyatı idi. O Külliyatın başka mümtaz bir hocası da onun ruh ikizi Musa hoca idi. Onların olduğu her Mecliste mutlaka ders yapılırdı. Ders yapmadan yerlerinden kalkmazdı. Onları görenler hasretle dinlemek isterlerdi Risale okumalarını. Hazin ve dokunaklı bir sesleri vardı. Onlar okurken şiir gibi gelirdi insanlara. Rahmetli Mustafa Kılıç , “Hoca Ağabey “ olarak anılırdı Nur Cemaatı’nın tilmizlerince. Mustafa Hoca çok kibar, nazik ve ince sesiyle insanı okşayan bir nefese sahip idi. Nefesi ruhlara inşirah verirdi. Daima yüzü güler idi onun. Damat Süleyman Paşa Camiinin İmam Hatibi olarak göreve başladığı günden beri o, ömrünü Kur’an ile onun imani tefsiri Risaleyi Nura adamış bir Vakıf insan idi. İşte onun yanında müezzinde ve dava kardeşi , benim de Kur’an öğrenirken hoca arkadaşım; Musa Koyuncu’yla ayrılmaz can kardeşim idi. İşte bu ikiliyi biri birinden ayrılacak yazmak ağır gelirdi. Bende bun için ikisini birden yad ettim cümlelerimde. Allah rahmet eylesin mekanları cennet olsun. Onunla ; Nur Bahçesinin Elmas Çeşmelerinden birlikte aldığımız o manevi gıdalardan sonra dostluğumuz daha da kavileşmişti. Hele adı gibi mutlu olan oğlu Said yetişince dostluğumuz onunla daha artmıştı. Dün; saat : 19.39 da oğlu Said’ten gelen mesajda:” Amcam, babam Rahmet i Rahman’a kavuştu.” yazıyordu. Ey vah ! dedim. Yine ilim dünyasının kandillerinden biri daha söndü. Kederlendim. İçim sızladı. Rabbim nedir bu çile ? Dostlardan ayrılığın hüznünü nasıl çeksin bu garip İbrahim Halil Çelik dedim kendim kendime ? Daha kervanları yeni kalkmıştı, bizleri kederler içinde bırakıp o ebedi aleme giden başta Zübeyir Yetik, Müslüm Çitçi, Müslüm Tüysüz, Naci İpek, Yavuz Bülent Bakiler’in acıları dinmemişken. Onların bu acıları kabuk bağlamamışken şimdi de senin acın indi yüreğimize. Bugün de aziz dostum can kardeşim göç eyledi ebedi aleme. Rabbim yollarını açık eylesin. Mekanları cennet olsun hepsinin birden . Şimdi sen seneler önce Nur Çeşmelerinden içmiş ve ölümsüzlük diyarına göç eylemiş o eskimez dostların başta Abdülkadir Badıllı, Ekrem Kara, Eyyüb Karakeçili, Mahmut Hasırcı, Sabri Aslan, Mehmet Emin Baylan, Mehmet Yeşilnacar, Ahmet Rüzgar, İlyas Badıllı, Tahir Küçük ve ruh ikizin Mustafa Kılıç Hocamla bayram edeceksin ruhlar aleminde. Sen mutlu öte alemde ve bizler kederliyiz bu fani dünyada. Orada dostlarınla kurulan Kur’an halkası muhteşem olacak. Ruhunuz şad olsun. Senin o tevekküllü halin hiç gitmiyor gözlerimin önünden. Sen vefalı bir dost ve iyi bir aile babası idin. Seksen üç yıllık dünya sürgünün bugün sona erdi. Şimdi döndün asli vatanına. Nurun Sönmez Şuleleri aydınlatacak kabrini. Yıllarca müezzinlik yaptığın Damat Süleyman Paşa Caminin minarelerinden vefat eden dostlarının selalarını hep okudun o gür sesinle. Ama bugün senin de selan okundu o minareden! Yolun açık olsun. Ruhun şad olsun. Sen ; hep müşfik ve mükrim bir dost olarak kalacaksın yüreğimde. İlim burçlarımızda sönen bu Kandillerinin yerine birer ilim Kandili yakmak dileklerimle. Başta kederli ailene,acılı evlatlarına , seni seven dostların ve tüm Nur Talebelerine; yüce Rabbim’den sabırlar diliyorum.
İnna Lillahi ve İnna İleyhi Raciün
İbrahim Halil ÇELİK