“Türkistan’da ezan okumak Mekke’de namaz kılmaktan daha faziletlidir.”
Süfyân es-Sevrî
Orta-Asya Türkistan coğrafyasının İslâm’la tanışması Hz. Ömer döneminde İslâm ordularının Horasan bölgesine yönelmeleriyle başlamış¸ böylece bölge ve orada yaşayan insanlar İslâm’la ilk defa karşılaşmışlardır. Daha sonra Hz. Osman döneminde de devam eden fetih hareketleri¸ özellikle Hz. Muâviye döneminde bütün Horasan ve Mâverâünnehir bölgelerinin İslâm hâkimiyetine girmesiyle sonuçlanmıştır. Nihayetinde burası Müslümanlaşmış, İslâmiyetin hâkimiyetiyle ilim merkezleri ve havzaları oluşmuştur. İslâm düşüncesi ve medeniyetinin çok önemli ilim, irfan ve kültür havzalardan biri olan Mâverâunnehir havzası bu coğrafyadır. Mâverâünnehir havzası iki nehir arası bir havzadan, bir coğrafyadan öte, İslam’ın ilim, irfan, kültür, hikmet, sanat ve İslam medeniyetinin kök saldığı toprakların adı olmuştur. Mâverâünnehir deyince, İslâmî ilimlerin lider, kaynak, sembol isimlerini, hem dinî ve dünyevî ilimlerin geliştiği, pozitif ve sosyal ilimlerde temayüz etmiş, İslam ve Batı alemine asırlarca rehberlik eden kıymetli alimleri ve eserlerini görüyoruz. İslâm coğrafyacıları Mâverâünnehir’i, önemli ticaret yolların kavşağı, topraklarının verimliliği ve bereketi, etrafı çöllerle çevrili bölgelerin ortasında sanki cennet misali akarsuları, ekin ve mahsullerinin bolluğu, eti, sütü ve gücünden faydalanılan hayvanlarının çokluğu ve semizliği, şehir ve bölgelerin mâmurluğu, nüfusunun çokluğu, halkının misafirperverliği ve cömertliği, yol ve geçitlerinin mükemmelliği, hayır müesseselerinin çokluğu, halkın cesareti ve kahramanlığı, ilme karşı istidadları ve meyilleri, gibi gerek tabiî güzellikleri, gerek stratejik mevkisi ve gerekse ekonomik, kültürel ve sosyal birçok açıdan övmektedirler. Coğrafi olarak Mâverâunnehir bölgesi Ceyhun nehrinin doğu tarafı olup, İslâm’dan önce Hayatıla ismiyle bilinmekle birlikte Mâverâunnehir adını İslam’dan sonra almıştır. Coğrafî sınırlarını biraz daha açacak olursak klasik dönemde Mâverâünnehir bölgesi; merkezde Soğd (Buhârâ ve Semerkand), batıda Hârezm (sonraları Hîve), güneyde Çaganiyân-Huttal(ân), Amû-deryâ’nın yukarısında Bedehşân ve kuzeyde Fergâna-Şâş (Taşkend) olmaz üzere beş ana bölgeye ayrılır. Bu bölgede, önemli yerleşim merkezleri arasında Tirmiz, Nesef, Taşkent, Fergana, Buhara ve Semerkant başta olmak üzere pek çok şehir bulunmaktadır. Tarihi verilere ve kaynaklara baktığımızda İslâm’ın yayılmasında düşünce ve eserleriyle rolü olan ve İslam dünyasında fıkıh, hadis, kelâm, tefsîr, tasavvuf gibi İslamî İlimlerde meşhur olan pek çok bilginin bu coğrafyada yetiştiği ve bu ilimlerin gelişmesine çok emek ve gayret sarf ettiklerini görmek mümkündür. Bölgede zirve şahsiyetler ve çok değerli eserlerin çıkması genelde bölgeye ve İslam’a, özelde İslamî ilimlere çok önemli katkı sağlamış ve bu durum Mâverâunnehir bölgesini İslami ilimlerin ve mekteplerin merkezi konumuna yükseltmiştir. Bu yazımızda Mâverâünnehir havzasında yer alan şehirve mekteplerden biri olan Tirmiz şehri ve mektebi üzerinde durmak istiyoruz. Öncelikle Tirmiz şehri hakkında bilgi verecek olursak;
Tirmiz, günümüzde Özbekistan’ın güneybatısında yer alan tarihi bir şehirdir. Amuderya nehrinin kenarındaki küçük bir kale olan Tirmiz’in Büyük İskender tarafından kurulduğu ileri sürülür. Nehrin adı eski Baktria dilinde “su kenarındaki kale, liman” anlamında Taramastha olup zamanla Demetrias, Taramata, Tarmid denilmiştir. H.IV./M.X. Yüzyıldan itibaren Tirmiz (Termiz, Türmiz) adı daha yaygın biçimde kullanılmıştır. Tirmiz şehri mamur ve kalabalık bir yer olup bu civarın Amuderya üzerindeki iskelesidir. Su iki tarafına kadar yanaşır. Her taraftan buraya gemiler gelmektedir. Ortaçağlarda Hindistan‟a giden eski kervanyolu Tirmiz’den geçmekteydi. Burası aynı zamanda nehri takip ederek Harizm ülkesinden Aral Gölü‟ne doğru geçen ticaret gemileri ve balıkçı kayıklarının limanı olmuştur. Tirmiz şehri, temiz meydanları olan, geniş çarşıları bulunan tuğla döşeli bir şehirdir. Camisi sur içerisindedir. Şehir MÖ I. – MS I. yüzyıllarda Tirmiz Kuban Devleti daha sonra Hiyânîler, Kidârîler, Akhunlar ve yerel Türk idarecilerin kontrolü altına girdi. VII. yüzyıldan XIII. yüzyıldaki Moğol işgaline kadar Karahanlılar, Gazneliler, Selçuklular, Karahıtaylar, Gurlular ve Hârizmşahlar tarafından yönetildi. XIII. yüzyıldaki Moğol işgali sonrasında yağmalanan şehir, XIV. yüzyılda kuvvetlendirildiyse de XVII. yüzyılın ortasında Babürlüler tarafından tahrip edildi. Şehir XIX. yüzyıla kadar süregiden bir şekilde tahrip edildiğinden, Çarlık Rusya Özbekistan’ı ele geçirdiğinde Tirmiz şehrinin yerinde eski şehrin harabelerini bulmuştu. Eski şehir bugünkü Tirmiz şehrinin kuzeyinde havaalanının bulunduğu yerdedir, yeni şehir ise pamuk ve diğer sanayi ürünlerinin ziraatı için güneyde, Amuderya’nın verimli alüvyonlarının üstüne kurulmuştur. 2010 sonrasında Özbekistan’ın ülkedeki her türlü yabancı askerî üssü kapatması sonucunda Tirmiz sanayi, tarım, kültür ve eğitim yönleriyle ön plana çıktı. Bugün Özbekistan’ın en büyük nehir limanının Tirmiz’de olduğunu düşünürsek, şehrin geçmişte olduğu gibi Amuderya’dan çok büyük oranda faydalanmakta olduğunu söyleyebiliriz. Günümüzde Surhanderya ilinin merkez ilçesi olan Tirmiz 145.000’i aşkın nüfusa sahip olup, şehirdeki en kalabalık gruplar Özbekler ve Tacikler’dir.
Şehrin Müslümanlaşmasına gelecek olursak şehir, Muaviye zamanında h. 56/m.676 yılında Saîd b. Osmân vali tayin edilince o, Şoğd, Semerkand ve Buhârâ şehirleri fethetti ve bu şehirler vali Saîd b. Osmân’la sulh yaptılar. Daha sonra vali Saîd b. Osmân Tirmiz’e gitti ve orayı da sulhla fethetti. Fetihler münasebetiyle veya daha sonra değişik zamanlarda Horasan ve Mâverâünnehir bölgelerinin çeşitli şehirlerine birçok sahâbî gittiği hatta oraya yerleşenler ve orada vefat edenler de olduğu kaynaklarda zikredilir. Oraya giden sahâbîler arasında Kusem b. Abbâs’ın (ö.57/676) Semerkand’a Bureyde b. el-Husayb el-Eslemî’nin (ö.63/683) Hz. Osman döneminde yapılan Horasan fethine katılarak Merv’e yerleştiği ve orada vefat ettiği bilinmektedir. Yine Hakem b. Amr el-Ğifâr (ö.45-50/665-670)¸ Ebû Berze el-Eslemî (ö.65/685) ve Abdullah Hâzim el-Eslemî (ö.72/691) gibi sahâbîlerin Horasan’ın Merv şehrinde bulunduğu ve oraya defnedildiği kaynaklarda zikredilmektedir. Tirmiz’e de yukarıda zikredilen olayların olduğu sıralarda Sahabeden olduğu belirtilen Ebû Fâtıma Amr el-İyâdî’nin gittiği ve orada yaşadığı zikredilir. Muhaddis İbn Hibbân (ö. 354/964) Kitâbu’s-Sikât adlı eserinde onun hakkında şu bilgilere yer verir: Ebû Fâtıma’nın ismi Amr el-İyâdî’dir. Onun sahabî olduğu maşrık ve mağribte savaştığı, mağrib tarafındaki Zi’t-Tevâzî’de gazi olarak görüldüğü, çok secde etmekten alnının esmerleştıği ve dizlerinin nasırlaştığı anlatılır. Ayrıca Tirmiz’de onu gazi olarak görüldüğü ve onlara namaz kıldırmak için imam olduğunda el-Hakka suresini okuduğu bir ayda okumasını tamamlayamadığı 30.ayete (Allah, şöyle der:) “Onu yakalayıp bağlayın.”) geldiğinde bayıldığı zikredilir. Bu bilgiler sadece İbn Hibbân’ın zikredilen eserinde yer almaktadır. Bu eserde ayrıca bir müddet Semerkand kadılığında bulunduğu da ifade edilir. (İbn Hibbân Kitâbu’s-Sikât, III, 277) İbn Hibbân’ın eseri bu sahabî hakkında bu tür bilgilere yer veren ilk kaynak olması itibariyle önceliğe sahip olsa da, başka kaynaklarda bu sahabinin isminin Enîs veya Abdullah, nisbesinin Ezdî olduğu Şam’da oturduğu, Mısır’ın fethinde bulunduğu, orada ev edindiği, daha sonra tekrar Şam’a yerleştiği, orada yaşadığı ve Şam’da vefat ettiği ve kabrinin Fudâle b. Ubeyd’in (ö.53/673) kabrinin yanında olduğu da zikredilir. (Bkz. İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 12-13) Bütün bu bilgiler bize ihtimalli olsa da Tirmiz’in sahabe neslinin feyzini alma şerefine nail olduğunu göstermektedir. Daha sonraki gelişmelere baktığımızda İslamiyetin şehirde yayılmasına bağlı olarak Tirmiz şehrinin ilim şehri ve mektebi olduğu görülmektedir Bunun göstergesi olarak Tirmiz’de yaşamış önemli şahsiyetlere örnek olarak zikretmek yeterli olacaktır. Hadis Külliyatı içerisinde önemli yeri olan Kütüb-i Sitte’den el-Câmiu’s-Sahih veya es-Sünen müellifi, muhaddis Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sevre (Yezîd) et-Tirmizî (ö.279/892), Hatmu’l-evliyâ ve İlelu’ş-şerî’a gibi eserleriyle ünlü sûfî Hakîm et-Tirmizî (ö. 320/932), Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin şeyhi Seyyid Burhânüddîn (ö. 639/1241), ilk kelâmcılardan Cehm b. Safvân es-Semerkandî et-Tirmizî (ö. 128/745-46) ve Hafs b. Sâlim, ilk sûfî müelliflerden Ebû Bekr Muhammed b. Ömer b. Fazl el-Verrâk el-Hakîm et-Tirmizî(ö. 280/893) gibi isimleri zikretmek mümkündür. Şehrin bugüne kadar gelmiş önemli tarihi yapıları arasında, Tirmizşahlar Sarayı (XI-XII. yüzyıl), Hakîm et-Tirmizî Külliyesi, 1938’de arkeologlar tarafından fark edilen Kırk Kız Kalesi, Sultân-ı Sâdât Külliyesi (XI. yüzyıl), Ebû İsa et-Tirmizî’nin Türbesi (IX. yüzyıl), Zülkif (a.s) Türbesi, Carkorgan minaresi (XI. yüzyıl) bulunmaktadır.
Bizler de bu güzel ve tarihî şehri; İmam Tirmizi Uluslararası Araştırma Enstitüsünün Tirmiz şehrinde organize ettiği İmâm Buhârî, Dârimî ve Tirmizî Adlı Muhaddislerin Maverâunnehir Mektebi adlı bilgi şölenine katılarak görmek nasip oldu. Son yıllarda Özbekistan’da ilim, irfân ve hikmet ve Mâverâunnehir ve Horasan mekteplerinin yeniden diriltilmesi, tarihteki yerini almaları ve medeniyetimizin yeniden diriltilmesi adına çok güzel işler ve faaliyetler yapılmaktadır. Medeniyetimizin köşe taşları adına enstitüler ve araştırma merkezleri kurulmaktadır. Maturidî, Buhârî ve Tirmizî gibi Uluslararası Araştırma Enstitüleri kurulması bunlara örnek olarak zikredilebilir. Biz de bu faaliyetler bağlamında 22-23 Ekim 2023 İmam Tirmizi Uluslararası Araştırma Enstitüsünün davetlisi olarak Tirmiz’de bulunduk. Bu davetleri için İmam Tirmizî Uluslararası Araştırma Enstitüsü yetkililerine ve bizlere yakın ilgi ve alaka gösteren herkese müteşekkiriz. Faaliyetlerini daha yakından tanıma fırsatını bulduk. Faydalı ve güzel faaliyetleri hakkında bilgi aldık. Dikkat çeken faaliyetleri arasında Araştırma Enstitüsünün hocalarından Dr. Corabek b. Emân’ın Hakîm et-Tirmizî’nin pek bilinmeyen eserini Kitâbu Tefsîri’l-Kur’ân el-Musemmâ Bahru’t-Tefsir (İstanbul 2023) adlı kitabını tahkîk ederek neşretmesidir. Bu tür neşirler kayıp hazinemizin ortaya çıkarılması adına çok önemli faaliyetlerdir. Bu neşrinden dolayı Dr. Corabek b. Emân’ı tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyoruz. Ziyaret bağlamında ilk gün Tirmiz’in tarihi ve kültürel bazı önemli yerlerini ziyaret edildi. Bu noktada öncelikle Hakîm et-Tirmizî, Sünen sahibi Ebû İsa et-Tirmizî türbeleri ve Seyyidler’in soyundan gelen Sultân-ı Sâdât’ın külliyesi ziyaret edildi ve bu zatları daha yakından tanıma fırsatı oldu, daha detay bilgiler alındı, dualar edildi, tarihe gidildi, duygusal anlar yaşandı. Çok güzel ve istifadeli ziyaretler oldu. İkinci gün ilk faaliyet olarak belirtilen İmam Tirmizi Uluslararası Araştırma Enstitüsünde İmâm Buhârî, Dârimî ve Tirmizî Adlı Muhaddislerin Maverâunnehir Mektebi adlı bilgi şöleni icra edildi. Açılış konuşmalarının ardından Türkiye, İran, Arap Dünyasının farklı ülkelerinden gelen hocalar tarafından tebliğler sunuldu, müzakereleri oldu. Takdim edilen plaket ve hediyelerle sempozyum sona erdi. Yeni şeyler öğrendik. İstifadeli ve bereketli bir buluşma ve faydalı ve verimli sohbetler oldu. Bu vesileyle, ilim ve irfanla dolu, gönlü yüce güzel ve değerli insanları tanıdık. Şehirde yaşayan insanların sıcakkanlılık ve misafirperverliklerini hissettik. Ayrıca bilgi şöleni farklı ülkelerden gelen hocalarla bilgi alış verişine ve tanışmaya vesile oldu Bu tür faaliyetlere ne kadar çok ihtiyaç duyulduğu gerçeği ortaya çıktı. Tekrar vesile olanlardan Allah razı olsun diyor, teşekkür ediyoruz. Daha güzel ve istifadeli bilgi şölenlerinde buluşmak dileğiyle.
Hoşça kalınız.
Kaynakça
AbdullahMuhammedcanov, ‟Tirmiz”, DİA, XLI, 200-202.
Barthold, “Mâverâunnehir”, İA, VII, 408.
Hakîm et-Tirmizî, Kitâbu Tefsîri’l-Kur’ân el-Musemmâ Bahru’t-Tefsir, Thk. Dr. Corabek b. Emân (İstanbul 2023)
Kemal Sandıkçı, İlk Üç Asırda İslam Coğrafyasında Hadis, Ankara, 1991
Osman Gazi Özgüdenli, “Mâverâünnehir”, DİA, XXVIII, s. 177.
Prof. Dr. Ahmet Yıldırım’ı, ilmi tesbit ve müşahedeleri ile zenginleştirdiği makalesi sebebiyle tebrik ediyor, diğer ilim ve irfan merkezleri hakkındaki çalışmalarını bekliyor, saygılar sunuyorum.
Hocam teveccühünüz için çok teşekkür ederim. İnşallah diğer ilim ve irfan merkezleriyle ilgili de yazılar yazmak nasip olur. Kolaylıklar.