Gümüşhane ili Torul ilçesi Altınpınar köyünde 1960 yılında doğdu. Gümüşhane Mareşal Feyzi Çakmak Öğretmen Lisesinde yatılı okudu. Yüksek öğrenime Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesinde 1980 yılında başladı, 1984 yılında mezun oldu. Akademik hayatına Şanlıurfa (Harran) Ziraat Fakültesinde 1985 yılında başladı. Aynı yıl Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesinde asistanlık sınavını kazanarak Erzurum’a döndü. Yüksek lisans çalışmasını 1986 yılında, doktora çalışmasını 1990 yılında Atatürk Üniversitesinde tamamladı. Akademik çalışmalar yapmak üzere Alman Hükümet Bursu ile 1987-88 yıllarında bir yıl süre ile Hohenheim Üniversitesinde (Stuttgart) bulundu. Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümünde 1993 yılında doçent 1998 yılında profesör unvanlarına atandı. Bu birimde bir dönem bölüm başkanlığı yaptı. Atatürk Üniversitesinde Fen Bilimleri Enstitüsü Müdürlüğü (2008-2012) yaptı. Akademik hayatına 2019 yılından itibaren Giresun Üniversitesinde devam etmektedir. Çok sayıda kitap ve bilimsel makaleye sahiptir. TÜBİTAK ders kitapları kapsamında “İstatistiğe Giriş II” e-kitabının editörü ve bölüm yazarıdır. Prof. Dr. Kemal Bıyıkoğlu Anısına VI. Zootekni Bilim Kongresini düzenledi ve bu kongrenin başkanlığını yaptı. Almanca ve İngilizce bilmektedir. Evli ve dört çocuk sahibidir.
Çok bilinen bir menkıbedir. Padişahlık unvanı Kanuni, mahlası Muhibbi olan Sultan Süleyman sarayın bahçesinde gezerken ağaçların üzerinde yığınla karıncalar görür. Karıncaların ağaçlara zarar verdiğini düşünür. Onlarla bir şekliyle mücadele edilmelidir, ama karınca öldürmek hatta incitmek caiz midir acaba? Bu müşkülüne cevap bulmak için bir beyit yazarak büyük alim Zembilli Ali Efendi’nin zembiline kor.
“Ağaçları sarınca karınca
Ziyan var mı karıncayı kırınca?”
Zaman sonra zembilli yukarı alan Ali Efendi, beytin vezninden Muhibbi’ye ait olduğunu anlar ve aynı vezinle şu cevabı verir.
“Yarın Hakkın Divanına varınca
Süleyman’dan hakkın alır karınca”
Yani Zembilli Ali Efendi, karıncaların ağaçlar için zararlı olmadığını, onları öldürmenin haksız yere cana kıymak olduğunu ve dinen mesul olunacağını çok veciz bir şekilde ifade eder.
(Not: Birçok kaynak menkıbede ismi geçen alimin Ebussuud Efendi olduğunu yazmakla birlikte Hayati İnanç bu alimin Zembilli Ali Efendi olduğunu beyan etmiştir)
***
Karınca: Çalışkanlığın, bereketin, sabrın ve azmin sembolü bu böceği bahar ve yaz aylarında evlerde, ormanlarda ağaçlarda, bahçelerde sebzelerde ve meyvelerde her yerde görmek mümkündür. Hayvanlar aleminin yüzde doksanını (% 90) böcekler oluşturur. Karıncalar ise bir kolonide (ailede) en fazla bireye sahip böcek türüdür. Mesela bir karınca türü olan ‘büyük çöl karıncası’ kolonisinde 20 milyon karınca bulunabilmektedir. Karıncalar böceklerin ‘zar kanatlılar’ takımının bir familyası olan “Formicidea” familyası içinde yer alırlar. Arılarla yakın akrabadırlar. Karıncalarda da kraliçe karınca, erkek karınca ve işçi karınca mevcut olup üreme, haberleşme ve iş bölümü arılardaki gibidir ve sosyal bir hayat düzenine sahiptirler. Son bilgilere göre 12 binden fazla karınca türü tespit edilmiş ve yaklaşık 14 bin türünün olduğu tahmin edilmektedir.
Arılara nektar toplayarak en güzel tatlıyı yapmaları ilham edilmişken, karıncalar yiyecek artıklarını özellikle şekerli yiyecekleri bal şeker vd. çok severler. Karıncalar yuvalarını toprak içine, genellikle kuytu yerlere veya taş altlarına yapar. Bitkilerin yaprak ve sürgün kısımlarında yaprak bitlerinin bitkiden çıkardıkları özsu ve yaprak bitleri ve yumurtaları karıncaların sevdiği diğer besinlerdir. Bitkilerde yaprak biti var ise karıncaları bu durumdaki bitkiler üzerinde görmek mümkündür.
Karıncalar, yaprak bitleri ve diğer birçok bitki zararlısı böcekleri yiyerek bu zararlıların biyolojik mücadelesinde en etkili böceklerden (predatör böcek) biridir ve etkili temizleyicilerdir. Organik atıkları, böcekleri ölü hayvanlarla beslenirken, çevrenin temizliğine yardımcı olurlar. Yuvalarını ölü veya hastalıklı ağaçlara yapan karıncalar, bu ağaçların çürüme sürecini oldukça hızlandırır. Yine karıncalar toprakta galeri ve tünel kazarak toprağı havalandırma işi de yaparlar. Yani karıncalar iyi çevreci ve iyi tarım destekleyicilerdir. Hem av hem de avcıdırlar. Besin zincirinde diğer böceklerle ve onların yumurtaları ile beslenirken bazı kuşların, böceklerin hatta ayı gibi canlıların avları olurlar. Karıncalar ağırlıklarının 10-20 katı kadar bir ağırlığı taşıyabilen çok güçlü böceklerdir. Özetle karıncalar bitki zararlısı değildir. Onları öldürmek ekolojik dengeyi bozabilir. Ev karıncalarını öldürmek yerine onları şeker, bal, karbonat gibi maddelerle başka yere yöneltmek daha doğrudur. Ayrıca çıkış yerlerine, nane yağı veya yaprağı, limon kabuğu veya dilimi konarak eve girmesi engellenebilir.
Karıncaların bu şekilde bilinen ve bilinmeyen birçok özellikleri nedeniyle olsa gerek Kur’an-ı Kerimde adına sure olan beş hayvandan biride karıncadır. Neml (karınca) suresinde karınca ile ilgili ayet mealen şu şekildedir:
“(Süleyman askerleriyle karınca vadisine geldikleri zaman bir karınca: ‘Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin ki, Süleyman ve orduları farkında olmayarak sizi ezmesinler.’ dedi.” (Neml, 27/18).
Örümceklerle, kuşlarla ve karıncalarla ve bazı ruhani varlıklarla konuşma yeteneği olan Süleyman Peygamber o küçük karıncanın sesine kulak vermiş ve ordusunun haksız yere hiçbir canlıya bilerek zarar vermeyeceğinden emin olmalarına işaret etmiştir. Bu kıssa nedeniyledir ki İslam Medeniyetinde karınca yuvalarının bilerek bozulması, incitilmesi veya karıncanın üzerine basılması hatta öldürülmesi günah kabul edilmiştir. Yani İslami Anlayış en küçük canlının dahi hayat hakkının korunmasını şiar edinmiştir.
Peygamber kıssasına mazhar, çalışkanlığın, azmin ve sabrın sembolü olmaları sebebiyle olsa gerek ecdadımız onları bir dua ile yad edilmektedir. Karınca duası veya bereket duası adlı bu dua sünnetle sabit olmamakla birlikte duanın muhtevasında İslam dinine aykırı bir ifade yer almaması nedeniyle okumakta herhangi bir sakınca görülmemiştir.
Karınca ile ilgili çok sayıda menkıbe, hikâye ve şiir kültür ve edebiyatımıza zenginlik katmıştır. Yazımızı karıncayı çok güzel anlatan Ramazan Yıldız’a ait bir şiirle bitirelim.
“Farzı misal olsun, dedik karınca Taşıdı yükünü, ömrü boyunca Yürüdü yolunda, hep kararınca Bolluk berekettir, bil okuyunca * Durmaz gecegündüz, gün ağarınca Taşır gam yükünü, ağırlığınca Ha koptu kopacak, beli ip ince Alacak hakkını, vakti gelince * Demiş karıncaya, yol uzak ırak Güvenir karınca, bilmem nesine Varamazsın sen, bu işi bırak Baksan da benziyor, kum tanesine * Döner mi yolundan, gelmiş hevese Yolu hak yoludur, duymaz vesvese Alsak karıncadan, keşke az hisse Selam karıncadan, selam herkese”
Çok güzel bir makale hocam allah razı olsun. Ne o zamanki sultanlar nede kadılar kaldı. Herkes hz Ömer’in adaletini ararda kimse hz ömer zamanındaki müslüman olmaya çaluşmaz
Çok güzel bir makale hocam allah razı olsun. Ne o zamanki sultanlar nede kadılar kaldı. Herkes hz Ömer’in adaletini ararda kimse hz ömer zamanındaki müslüman olmaya çaluşmaz
Teşekkürler Yaşar kardeşim