Müslümanlar olarak hepimiz bir Ramazan’ı daha idrak ettik, mübarek ayın sonuna geldik. Bu vesileyle Ramazan’ın eğiten, şifa veren, tazeleyen yönleriyle günlerimizi değerlendirmeye çalıştık, gecelerini ihya etmek için çaba sarfettik. Sahurun bereketinden, iftarın sevincinden, teravihin birlik ve beraberliğinden,mukabelenin huzurundan nasibimizi almaya gayret ettik. Kur’an okuyarak oruç tutarak fıtır sadakası vezekât vererek bedenimizi ve ruhumuzu arındırmak için uğraş verdik. Yüce Allah’ımıza yakınlaşmaya vesileler edindik. Böylece Ramazan ayı boyunca hep birlikte irade eğitimi içinde olduk; irademizi heva ve heveslerimizin, arzu ve isteklerimizi terbiye etmede inşallah mesafeler katettik. Şimdi veda zamanı. Veda etmek her zaman hüzün verir, ancak veda etmenin geçmişe dönük bir vechesi olduğu gibi, geleceğe dönük bir tarafı da vardır. Bu da bu vedanın bizi bayrama kavuşturmasıdır. Ramazan’ı anlatan vedanın nasıl olmasıyla ilgili vâiz, sahaf, Halvetî-Cerrâhî şeyhi Muzaffer Ozak’ın beyitlerini sizinle paylaşmak istiyorum
ELVEDÂ’
Hakk emrini ettik edâ
Nefsimizi kıldık fedâ
Kavuştursun bizi Hudâ
Şehr-i Ramazân elvedâ’
Ey mâh-ı gufrân elvedâ’
Oruç mü’minin baş tâcı
Dertli gönüller ilâcı
Firkatinse gâyet acı
Şehr-i Ramazân elvedâ’
Ey mâh-ı gufrân elvedâ’
Gündüzleri sâim olduk
Geceleri kâim olduk
Hakk rahmetin dâim bulduk
Şehr-i Ramazân elvedâ’
Ey mâh-ı gufrân elvedâ‘
Mü’mine tâ’at ülfettir
Münâfıka da külfettir
Oruç ne büyük devlettir
Şehr-i Ramazân elvedâ’
Ey mâh-ı gufrân elvedâ‘
Mescidlere hep nûr indi
Melekler bile sevindi
Şeytân hasedle yerindi
Şehr-i Ramazân elvedâ’
Ey mâh-ı gufrân elvedâ’
On bir ayın sultanısın
Mü’minlerin burhânısın
Mücrimlerin amânısın
Şehr-i Ramazân elvedâ’
Ey mâh-ı gufrân elvedâ‘
İhsânısın bize Hakk’ın
Şikâyet eyleme sakın
Gönüller yaktı firâkın
Şehr-i Ramazân elvedâ’
Ey mâh-ı gufrân elvedâ‘
Mü’min şefâ’atin özler
Hasretinle solar yüzler
Ehl-i îmân yolun gözler
Şehr-i Ramazân elvedâ’
Ey mâh-ı gufrân el-vedâ’
Gafletimiz ma’zûr olsun
Günâhımız mağfûr olsun
Îmânımız ma’mûr olsun
Şehr-i Ramazân elvedâ’
Ey mâh-ı gufrân elvedâ‘
Aşkî’nin budur niyâzı
Ki olasın ondan râzı
Bağışla gel çâre-sâzı
Şehr-i Ramazân elvedâ‘
Ey mâh-ı gufrân elvedâ‘
Vedanın geleceğe dönük tarafında şükretme ve sevincimizi, neşemizi, huzurumuzu birbirimizle paylaşma zamanı olmasıdır. Bu da bayramdır. Zira bayramlar hüzün ve sıkıntının paylaşıldığı, sevinçlerin çoğaltıldığı günlerdir. Bu günlerde insanların birlikte sevinç içinde olmaları, onlarda topluma aidiyet bilincini geliştirir ve kimliklerinin korunmasına katkı sağlar.
Hz. Peygamber (s.a) hayatta iken bilhassa Medine döneminde Müslümanlar bayramları neşe ve mutluluk içinde geçirirlerdi. Bayramlarda sevinme, eğlence düzenleme âdeti daha sonra da sürdürülmüş, hatta sahâbeden Iyâz b. Amr el-Eş’arî, Fırat’ın sol kıyısında sıralı şehirlerden biri olan Enbâr’da neşesiz geçen bir bayram gününe şahit olunca, alışık olmadığı bu durum karşısında, “Neden Resûlullah’ın huzurunda çocukların çalgılar eşliğinde oynadığı gibi sizin de oyunlar oynadığınızı göremiyorum?” diye uyarma ihtiyacı hissetmişti. (İbn Mâce, İkâmetü’s-salavât, 163) Çünkü bayramlarda eğlenmek Hz. Peygamber’in bir sünneti idi. (Beyhakî, es-Sünenü’l–kübrâ, X, 366)
Ramazan’da tutulan oruçlarla hem bedenini hem de ruhunu arındıran, aç insanların hâlini anlayan ve onlara yardım edenler destek oldukları insanlarla beraber, el ele bayramın sevincini paylaşırlar ve birbirlerinden farksız oldukları anlayışını yaşatırlar. Bayramın hürmetine küsler barıştırılır, dargınların gönlü alınır, büyükler ziyaret edilir, akrabalık ve dostluk bağları tazelenir. Bu yönleriyle bayramlar kardeşliğin gereğini yerine getirme anlarıdır. Böylece Peygamberimiz tarafından birbirlerini sevme, birbirlerine merhamet ve şefkat gösterme hususunda bir insan bedenine benzetilen Müslüman toplumda, herkes diğerlerinin ihtiyaçlarını hissetme ve giderme fırsatı bulur.
Bayramlarda eda edilen bayram namazlarına katılımın diğer namazlara oranla daha fazla olması da Müslüman toplumun fertlerinin bir araya gelmelerinin hoş bir yansıması olarak kabul edilmelidir. Modern hayat şartlarının birbirlerinden uzaklaştırdığı insanlar, bu vesileyle yılda iki defa bir araya gelmekte, kucaklaşmakta ve kaynaşmaktadır. Hasret giderilmekte, dargınlar barışmakta, yok yere birbirlerine sırt dönenler yeniden sarılmaktadırlar. Şu hâlde hemen her ibadetimizde olduğu gibi bayram namazlarında da kişisel ve toplumsal kazanımlarımızın olduğunu bilmek bizlere bu değerlerimize çok daha sıkı sarılma arzusu verecektir. Bayramlar birlikte yeme içme ve ikramda bulunma günleridir. Bundan dolayı Peygamber Efendimiz bayram günlerinde oruç tutulmasını yasaklamıştır. Her zaman önemi sıkça vurgulanan, tutulması emredilen orucun, bayram günlerinde bırakılmasının istenmesi herkesin aynı duygu ve coşkuyu birlikte paylaşması amacına yöneliktir.
Her toplumun kitlesel olarak kutladığı günleri, bayramları ve dinî merasimleri vardır. Günümüzde yüz binlerin katıldığı, günlerce süren kutlamalar yapılmaktadır. Bunlar zaman zaman fertlerin kendilerini unuttuğu, kitleye kapılarak kendisine ve çevresine zarar verdiği bir tüketim çılgınlığına dönüşebilmektedir. Bu tür karnaval ve eğlence türü programların bazılarının, fertlerin bencillik duygularının kamçılandığı ve ahlâk ilkelerinin çiğnendiği faaliyetler hâline dönüştüğünü üzülerek görmekteyiz. Halbuki İslâm adet ve merasimlerinde insana kendini unutturan bir eğlence sarhoşluğuna izin verilmemiştir. Dinimiz insanî değerleri yücelten, erdemleri yok saymayan bir eğlence anlayışını öncelemiş, eğlenmenin de bir edebi olduğunu hatırlatmıştır. Müslüman kültürde bayramlar, insanî değerleri aşındırmak şöyle dursun, iç dünyalarından başlayarak fertleri eğiten ve birbirleri için özveride bulunmalarını kolaylaştıran zaman dilimleri olarak görülmüştür. Bu bakımdan Müslümanlar, bayramları ne toplumdan kaçma vesilesi ne de sıradan bir eğlence anı gibi algılamalı; iki önemli ibadete bitişik olarak tayin edilen bu kıymetli günleri, ibadetlerin kendilerine kazandırdığı huzur ve bilinç içerisinde yaşamalıdır. Çünkü bayramlar ancak hem bu bilinçle hem de birlikte kutlandığında bayramdır.
Meseleye İslam dünyası açısından baktığımızda,günümüzde Müslümanlar çok zor süreçlerden geçiyor, derin acılar ve ağır kayıplar yaşanıyor. Filistinde, Gazzede zülüm, katliam ve savaş devam ediyor, diğer mazlum coğrafyalarda durum pek farklı değil. Bu yüzden Bayram aynı zamanda duaların kabul olduğu müstesna günlerdir; hep birlikte elimizi açalım ve dua ile avuçlarımıza inen sekineti, emniyeti, hidayeti, selameti insanlığa gönderelim. Silahların gölgesinde bayramı bayram gibi yaşayamayan kardeşlerimizin kurtuluşu için Cenab-ı Hakk’a yalvaralım. Dünyanın farklı yerlerinde kardeşlerimizin yaşadığı zulmün, baskının, işkencenin, mazlumiyet ve mağduriyetlerin son bulması için Yüce Rabbimize dua ve niyaz edelim.
Ramazan Bayramımız mübarek olsun.
Sayın hocam ,kalemime yüreğinize sağlık.Hayırlı Bayramlar diliyorum.