eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Prof. Dr. Ahmet ÜNSAL

13/07/1967 Bolu ili Mengen İlçesinde doğdu. Ankara Etlik İlkokulundan 1978 yılında, İstanbul Gazi Osman Paşa İmam Hatip Lisesi Orta Kısmından 1984 yılında, Sarıyer İmam Hatip Lisesi’nden 1987 yılında mezun oldu. Bu süre zarfında klasik usulde medrese eğitimini tamamladı. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden 1993 yılında mezun olan Ahmet ÜNSAL Mısır Ezher Üniversitesi Usûlü’d-Dîn Fakültesinde de bir yıl derslere katıldı. 17/01/1994 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Araştırma Görevliliğine atandı. “Arap Geleneğindeki Boşanmanın İslâm Hukukundaki İzleri” başlıklı tezi ile 1997 yılında Yüksek Lisansını tamamlayarak İslâm Hukuku Bilim Uzmanı unvanını aldı. 1999 yılında Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Araştırma Görevliliği kadrosunda aynı üniversitenin İlahiyat Fakültesi İslâm Hukuku Anabilim Dalı Fıkıh Usûlü ve Mukayeseli İslam Hukuku bilim dalına araştırma görevliliğine naklen atandı. 2001 yılında “İslâm Hukukunda Fayda İlkesi” başlıklı tezi ile Doktorasını tamamlayarak İslâm Hukuku Doktoru unvanını aldı. 2006-2010 yılları arasında Kırgızistan Oş Teoloji Fakültesi öğrencilerine İslâm Dini Esasları dersleri verdi. 2009 yılında İslâm Hukuku Doçenti oldu. 2013 yılında Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İslâmî İlimler Fakültesi İslâm Hukuku Öğretim Üyesi ve Anabilim Dalı Başkanlığına atandı. 2014 yılında Profesör oldu. Fakülte Kurulu, Yönetim Kurulu ve İslâm Hukuku Anabilim Dalı Başkanlıkları görevlerini yürüttü. TRT Türkiye’nin Sesi Radyosunda bütün dünya genelinde dinlenen “İnandığınız Dini Ne Kadar Biliyorsunuz?” programını 52 bölüm olarak hazırlayıp sundu. Yine TRT Radyosunda “Sabah Oldu Hayroldu” programını 208 bölüm olarak hazırlayıp sundu. Bunların yanı sıra çeşitli TV ve Radyo kanallarında programlara katılan Ahmet ÜNSAL, yurt içi ve yurt dışında birçok konferanslar verdi. 2013 yılında Hanefi Kültürünü Tanıtma Derneği’ni, 2016 yılında Hanefî Kültürünü Tanıtma Vakfını kurdu ve başkanlığını yürüttü. Çeşitli dönemlerde sivil toplum kuruluşlarında uzmanı olduğu alanlarda dersler ve seminerler verdi. 2021-2025 yılları arasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Din İşleri Başkanlığı görevinde bulundu. Aynı yıllarda Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi Lefkoşa Kampüsünde misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı. Halen Ankara Yıldırım Beyazıt Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak görev yapmaktadır. Yayımlanmış üç kitabı yanı sıra birçok kitap bölümü ve ulusal, uluslararası dergilerde makalesi bulunmaktadır. Evli ve üç çocuk babası olan Ahmet ÜNSAL Arapça ve İngilizce bilmektedir.

    Aykırı Bir Söylem: Kadınlar Okumamalı (mı?)

    Başlığa bakıp da hemen tehevvüre kapılmayınız. Bu soru bugün sorulduğu gibi yüz yıl önce de soruldu, iki yüz yıl önce de soruldu, bin yıl önce de soruldu, beş bin yıl önce de soruldu. Yüz yıl sonra da gündeme gelecek. Her dönemde ise soruya hep farklı cevaplar verildi. Verilen cevaplar toplumun düşünce ve değer yapısına göre hep değişti ve değişecek.
    Hıristiyanlıkta rahipler de var rahibeler de. Azizler de var (st pierre, st joseph gibi) azîzeler de var (Aya İrini, Aya Tekla, Aya Sofia gibi).
    Pekiyi Yahudilikte kadın hahamlar var mı? İlk defa 1935’te Almanya’da bir kadın haham ortaya çıkmış daha sonra 1972’ye kadar bir ikincisi olmamış. 1972’de bir tane daha ABD’de görevlendirilmiş. Ortodoks Yahudiler kadınların dini temsil yetkisini taşımasına sıcak bakmıyorlar. Hatta kadınların Tevrat’ı ya da Talmud’u okuması yasak kabul ediliyor. Yahudilerin kadına bakışını öğrenmek adına Kadosh adlı (İsrail-Fransız ortak yapımı) filmi izleyebilirsiniz.
    Pekiyi dinimize göre kadının okuması caiz mi? Hz. Peygamberin Aişe annemiz hakkında: “Dininizin yarısını şu akça pakça kızdan öğrenin” rivayetini biliyoruz. Zaten Ebû Hureyre’den sonra en çok hadis rivayet eden Sahâbî Hz. Aişe annemiz olduğu gerçek. Tabii bu durum kadının okuyup ilim öğrenmesi tartışmalarını kestirip atmıyor.
    Hz. Peygamber’in: “İlim tahsili her müslümana farzdır” rivayeti de İbn Mâce’de hadis olarak yer almaktadır. Hadis metninde her ne kadar müslime (kadın müslüman) ifadesi yer almasa da hüküm olarak var gibi kabul edilmiş ve öyle de meşhur olmuştur.
    Aslında tartışmayı okumalı mı okumamalı mı gibi kısır ve dar bir düşünceye hapsetmek yerine işin içine erkeğin de sokularak “Bir insan neyi ne kadar okuyup öğrenmeli. Okumak mutlak surette faydalı mıdır? Herkes her şeyi okuyup öğrenmeli midir? gibi daha kapsamlı bir zeminde ve teleolojik (gâî) bir yorumla irdelenmelidir diye düşünüyorum.
    Bu arada özellikle ikinci meşrutiyetten sonra kız mektepleri tartışmasının Osmanlı münevverlerinin gündemini bir hayli meşgul ettiğini biliyoruz.
    Bütün dünyada zorunlu eğitimin mimarının John D. Rockfeller Eğitim Kurulu olduğunu belirtmek isterim. “Düşünür bir millet istemiyorum, işçilerden oluşan bir millet istiyorum” diyen Küreselcilerin ağababası niyetini açıkça ifade etmiş. Bütün dünyada eğitimi zorunlu hale getirip bir çocuğun öğrenmeye en yatkın olduğu dönemde müfredatını kendimizin belirlediği proğramlarla okullara hapsetmeyi becerip, düşünceyi ve dünya görüşünü kontrol altında tutarak itaatkâr nesiller yetiştireceğiz. Doğrunun ne olduğuna biz karar vereceğiz. Bizim empoze ettiğimiz doğrularla insanlar ilahî kitapları sorgulayacak ve itibarsızlaştıracak…
    Oyunu görüyor musunuz. Zorunlu eğitimin 12 yıl olduğunu düşündüğünüzde meydana gelecek hasarı tahmin etmek güç.
    İslâmın ilk emri “Oku!” mudur yoksa “Seni yaratan Rabbinin adıyla O’nun gönderdiği Kitabı oku!” mudur?
    Neyse bu kocaman problem bu yazının yazılmasının asıl sebebi değil. Benim dikkat çekmek istediğim husus başka. Çoğunuz duymuşsunuzdur. Hamile bir kadın kocasına sorar: “Oğlan mı istersin kız mı?”. Kocası cevap verir: “Eğer oğlan olursa ona matematik öğreteceğim, birlikte spor yapacağız, balık tutmayı öğreteceğim vb.”. Kadın gülerek sorar: “Ya kız olursa?”. Adam cevap verir: “Kız olursa ona bir şey öğretmeme gerek yok. O bana herşeyi öğretecek. Nasıl giyinmem gerektiğini, nasıl yemem gerektiğini, ne söyleyip ne söylememem gerektiğini…”
    Şunu unutmayalım. Bizi yaratan hem de mükemmel yaratan Cenab-ı Hak dağarcığımıza da bir ömür boyu gerekli bilgileri herkesin ihtiyacına göre yüklemiş. Eğitim bunun sadece depodan ekrana yansımasını sağlar. Yaratılışta yüklenmeyen hiçbir bilgi hafızaya girmez. Zaten insan sisteminde yüklü olmayan hiçbir şeyi öğrenemez, kabullenemez, kaldıramaz.
    -Tabirimi mazur görün- Kadınlar yaratılış itibariyle erkeğe göre daha dolu bir pakettir. Yaratanı ona göre donatmıştır. Kızlar çok çabuk olgunlaşır ve erkekle tanışıncaya kadar son derece organik bir zekaya sahiptir. Kadın erkek hiç ayırım yapmadan aynı şeyleri zorla onlara öğretmeye kalkarsanız bilgi ile bünye arasında bir tepkime meydana gelerek değerler anarşisi ortaya çıkar. Artık kadının kafası karışır ve müdahale edilmezse gün gelir dünyanın en aptal erkeği en akıllı kadınını kandırabilir…
    Geçen yüzyılın başında dünyayı fesada boğan bu zihniyet kadını erkek olmaya, erkeği kadın olmaya zorlarken elbette bir kadının erkek olamayacağını ya da erkeğin kadın olamayacağını biliyorlardı. Onların amacı kadını kadın olmaktan, erkeği de erkek olmaktan çıkarmaktı. Başardılar mı? Ne yazık ki “evet” demek hiç de zor değil…Vesselâm

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    1. Şemseddin Ay dedi ki:

      Kadına zulmetmemiş olsaydık, yazınızdaki öneriyi çok daha rahat kabullenebilirdik. Maalesef çol zayıf yakalandık. Başka zulüm kapılarına teslim olduk kaldık.