Boğaziçi’nin ışıltılı, hülyalı dönemleriydi. Dantelalı yalıların altındaki neşeli sularda sandalların oynaştığı, yükselen ezan seslerinin göğe nağme nağme yükseldiği on dokuzuncu asırda musikinin her türlüsü zirvedeydi. Konaklarda, sarayda, mahallede okunan mevlitlerde hafızlardan birinin en tiz perdede bırakıp diğerinin aynı perde ve makamdan devam edip edemeyeceğini göz ucuyla, bıyık altından gülerek gözetlediği...