Gençliğimizin kara yağız delikanlısı, geniş alnı, dolgun yanakları, kemerli bir burnu, muntazam bir ağız, üst dudağı ince ve alt dudağı etli, simsiyah bıyıkları ve iki bitişik gür kaşlarıyla o tam bir Mezopotamya güzeliydi. Yıllar geçince o gür saçları ve o gür kaşları bembeyaz oluvermişti pamuk baba oluvermişti birden Nuri...
Şeyh Muhammed Raşid efendi, bütün ihtişamıyla Divanından inmiş ve sırtındaki deve yününden yapılmış abasıyla, iri yapılı gövdesiyle bir dağ gibi yürüyerek yanındaki müritleriyle geliyordu bize doğru. Mustafa Yazgan ilk kez görüşecekti onunla. . Ben daha evvel görüşmüştüm ve kendileriyle sohbet etmiştim. Şeyh Efendi, gül tarhını bir iki adım geçti. Oğlu...