Şu bir gerçek: Bugün dünyanın bütün toplumlarında eğitimin değeri üzerinde herhangi bir tartışma yok. Tartışılan nasıl bir eğitim? Öyle bir eğitim ki, sadece bizi, İslam dünyasının değil, Batı’yı da, dünyanın geri kalanını da diriltebilsin.
-İnsanı yeniden var kılsın!
-Arındırsın,
-Şahsiyetli, erdemli kılsın.
-Merhametli, şefkatle kılsın.
-Çağın yıkımına, bunalımına, çürümüşlüğüne, acımasızlığına karşı alternatif olabilsin.
Bu yüzden Rosseau (1712-1778) çağına karşı “Mene Tekel Feres” (Yıkılacaksın, yıkılacaksın, çünkü doğrudan ayrıldın) diyordu.
Bugün de Russell (1872-1970) benzer şeyler söylüyor: “Bu korkunç dünya, zulüm, savaş okullarda eğitimle hazırlandı”. Dolayısıyla bugün yeni bir insan ve toplum var etme, dirilme Batı’nın, Batı medeniyetinin stoklarıyla sağlanamaz. Çünkü baştan beri yapılan tahlile konu edilenler bu medeniyetin, bu kültürün eseri. Böyle bir iklimde boy atan felsefeler, bunlara dayalı eğitim sistemleri artık kurtarıcı olamazlar. Nedenmiş derseniz, kısaca onu da görelim.