Hatır diye bildiğimiz kelimenin aslı “hâtır”dır. Düşünme, akılda tutma yeteneği, hafıza, gönül, his, itibar vb. gibi pek çok manayı barındırır. Bu kelimenin, gönül anlamında, hatır gütmek, hatır gütmek, hatır saymak, hatırını sormak gibi müspet davranışlara olduğu kadar hatır kırmak, hatırı kalmak, hatır koymak şeklinde menfi davranışlara işaret eden deyimleri vardır. Gönül hafızamızda birikmiş “hatıralar”da hatırdan gelir. Hafıza manasında ise hatırına getirmemek, hatır ve hayale gelmemek, hatırından çıkmamak gibi deyimleri sayılabilir. Hatıra, “yaşanmış olaylardan zihinde kalan izler” demek olup yine hatırdan gelir. Hatırnaz ve hatırşinas kelimeleri ise, “gönül almayı bilen” anlamıyla dolaşır dilimizde.
Bayram, genel anlamıyla sevinç ve coşku kaynağı olan dinî ya da millî özel günler olarak tanımlanır. Bu kavram zamanla, “bayram etmek”, “bayramda seyranda”, “bayramdan bayrama” gibi deyimlerle zenginleşmiş ve halk arasında farklı anlam katmanları kazanmıştır. Ayrıca “bayram topu”, “bayramlık”, “bayram koçu”, “bayram üstü” ve “bayram şekeri” gibi kelimeler de bayramla özdeşleşmiş, bu özel günlerin kültürel yansımalarını ifade eden terimler hâline gelmiştir.
Aslında bayram, bu günlerde idrak ettiğimiz- bize her yıl iki kez seslenen bir yankıdır. Eski sesler, eski kokular, eski gülüşler, bize yeni şevkler, yeni neşeler getirir bayramlarda. Her bayram, kaybolan ve eksilen bir şeyi hatırlattığı gibi, var olan ve artan yeni şeyleri de katar dünyamıza. O eski samimiyet, o eski huzur demlenir de yeni bir haz, yeni bir keyif alevlenir içimizde. Bayramlarda “hatırla” diyen o iç ses insanı sarar da “hatıra dokunur” yeni “hatıralar” bırakılır ömür defterine. Bayramlarda geçmişin silüetleri bir bir tecessüm eder, sevdiğimiz ne kaldıysa mazide her biri bize hatıra pencerelerinden tebessüm eder. Zamanın uzamasıyla bizden uzaklaşan her şeyin bayramlarda yeniden tekarrüp ettiğini hakakelyakin hissederiz.
Bayramlar, eski günlerin ve hatırların değil aynı zamanda kaybolan değerlerin ve sıcaklıkların yeniden canlandığı sahneler olur gözümüzde. Biz onlarda tenezzüh eder, onları teneffüs eder ve alkışlarız. Bayramlarda sadece hatırlar değil “hatırlar” hatırlanır. Hatırlar ki en vefalı dokunuştır hatıralara. Aslında bu, sadece geçmişi hatırlamalara değil, onları tekrar yaşamalara duyulan arzudur. Zamanla birbirinden uzaklaşmış olan yaşanmışlıklar, bayramlarda kalbin derinliklerinde yeniden “hatıra gelir” kılınmaya çalışılır.
Bayramlar hatırların kutsal hatırlatıcısıdır. “Hatır kalmasın” diye uzak mesafeler yakın edilir, hatır sayılıp eller öpülür. Gönül bağı güçlensin diye, vefa duyularak, sadakatle, hatır alınır, hatır sayılır, ve hatır gözetilir. Hatır kırışmaz, hatır koyulmaz. Bir bayram sabahı “hatırı sayılır” kahvaltılarda hatırlılar ve hatıralar toplanır ve üstüne kırk yıl hatırı kalsın diye kahveler içilir.
Bayramlarda ölülerin de dirilerin de hatırı sorulur. Büyük, küçük, genç, yaşlı, herkesin hatırı gözetilir. Çünkü biz aslında, kendimizde değil birbirimizin hatırında yaşarız ve yaşatılırız.
Sonuç olarak, bayramlar sadece takvimdeki belirli günlerden ibaret değildir; onlar hatırın, hatırşinaslığın, hatıraların yeniden can bulduğu özel zamanlardır. “Hatır”ın inceliğiyle yoğrulan bu günlerde, sadece bayram edilmez; aynı zamanda unutulan değerler hatırlanır, kırılan hatırlar onarılır. Bir hatır mevsimi olan bayram, hatırlamanın, hatır sormanın, hatır gözetmenin vaktidir. Aslında bayram, eski hatıraların yeni hatırlara dönüştüğü, hatırda yer etmiş her şeyin yeniden hatırlandığı bir vefa günüdür. Bayramda hatırlayalım, hatırlanalım.
Nâ’ilî’den bayram hatrına bir duayla iyi bayramlar!
Yıkanlar hâtır-ı nâ-şâdımı yâ Rabbi şâd olsun
Benimçün nâ-murâd olsun diyenler ber-murâd olsun