Dairedeki siyah, iri masaüstü telefon acele acele çalmaya başladı. Sakince uzanıp ahizeyi kaldırdım. Resmî bir ses tonuyla “Buyrun!” dedim. Kulağımda ıstırap yüklü olduğu kadar bezgin bir ses. Sahibinin oldukça ihtiyar olduğunu ele veren “Beyefendi ben, Ufuk Bey’le görüşmek istiyorum.” cümlesine “Sanırım yanlış bağladılar. Burada Ufuk Bey adında biri yok.” karşılığını...
Eğitimde Stratejik Vizyon ve Kardeşlik: Azerbaycan’a Seyahat Zaman pek çok derde devadır. Her nasip de zamanına gebedir. Türkistan coğrafyasına hayli zamandır bir seyahat niyetimizi gerçekleştirmek nihayet kısmet oldu. 24 – 30 Ağustos 2025 tarihleri aralığında Türkistan coğrafyamızın kapısı Can Azerbaycan’a kültür ve eğitim muhtevalı bir seyahat gerçekleştirdik. Bizim için bölge...
Eğitim, yalnızca bilgiyi aktaran bir süreç değil; aynı zamanda bir milletin kültürel birikimini, medeniyet tasavvurunu ve değer dünyasını geleceğe taşıyan en güçlü araçtır. Köklerinden beslenmeyen bir eğitim anlayışı, kendi kimliğini inşa etme noktasında eksik kalmaya mahkûmdur. Medeniyetimizin önemli şahsiyetleri düşünceleri, mücadeleleri ve değer dünyalarıyla, yalnızca yaşadıkları döneme değil, sonraki yüzyıllara...
Veladetinin M.1454. K.1500. Yılında; İnsanlık Yine Hz. Muhammed’in İnkılabına Muhtaç! Miladi 571 yılında Rebîülevvel ayının 12. gecesinde Mekke’de dünyayı şereflendiren Peygamberimiz; “Cahiliye” adı verilen bir devirde; Allah yerine puta tapıldığı, kötülüklerin kara bulut gibi her tarafı kapladığı, güçlünün zayıfı ezdiği, savaşın, zulüm ve işkencenin eksik olmadığı, kız çocuklarının horlandığı, kadınların...
Milyonlarca öğrencinin ve öğretmenin yeniden bir araya gelmesi ile yeni bir eğitim ve öğretim yılına daha başlıyoruz. Her eğitim döneminde olduğu gibi, bu yıl da sorulması gereken temel soru: Okullarda çocuklarımıza yalnızca bilgi mi kazandırıyoruz, yoksa onların ruhunu ve estetik duyarlılığını da besleyebiliyor muyuz? Eğitim, sınav başarısı ve teknik bilgilerden...
Modern dünya, bilim ve teknolojinin kendinden emin ritmiyle ilerler; bu ritim, büyük ölçüde pozitivizmin bestesiyle düzenlenmiştir. Aydınlanma’dan doğan ve Auguste Comte gibi düşünürlerle sistemleşen bu anlayış, gerçek bilginin yalnızca gözlem ve deneyle doğrulanabileceğini ileri sürer. Metafizik, teoloji, öznel deneyim ve vahiy, “batıl inanç” ya da “anlamsız spekülasyon” olarak dışlanır. Pozitivist...
2025-26 eğitim ve öğretim yılından itibaren öğrenciler artık okul formaları ile gidecekler. Okullarda forma uygulaması Osmanlı kültürünün bir devamı niteliğindedir. Osmanlı toplumunda ilmiye, askeriye, bürokrasi birbirinden formaları ile ayrılırdı. Hatta ilmiyenin görev derecesi, tarikat mensupları ilk bakışta kisvesinin farklılığından (formasından) bilinirdi. 23’ten sonra ilmiye ve tarikatler zabt u rabt altına alınıp kisveler yasaklanınca meydan askeri zihniyete kaldı.Toplum içinde hemen fark edilebilecek giysi, öncelikle askerlere ait oldu. Rütbeliler (üni)forma ile topluma karışarak hem otorite...
Bu yıl ilk defa birçok insanın ağzından ‘bu yıl kiraz yiyemedim’ ifadesini duydum. Belki birçoğumuz da benzeri ifadeleri duymuşuzdur. Nedeni ilkbaharda bol yağışlı bir mevsim idrak ettik ama arkası gelmedi, kesildi. Bir ara durmayan yağmurlu havalar nedeniyle yaz gelmeyecek sandık. Bu defa yaz geldi kuraklık ve boğucu havalar nedeniyle yağmur...
D. Mehmet Doğan’ın Kaleminden İki Büyük Adamı Okumak D. Mehmet Doğan’ın kaleme aldığı eser; Sunuş, Giriş kısmı ve iki bölümden oluşmaktadır. Kitap, D. Mehmet Doğan’ın farklı vesilelerle yazmış olduğu makalelerin derlenmesi ve yenilerinin ilave edilmesiyle oluşmuş. Öncelikle kitabın özgün yönü, 20. yüzyılda yaşamış olan iki mütefekkirimizin tek kitap içerisinde ele...
Dağa çıkan herkes dağcı olmadığı gibi bir dergâh kapısının önünde duran kimselerin hepsine de derviş denilmez. Malum olduğu üzere derviş kelimesi “kapı önü” anlamına gelmektedirve maharet kapının önünde durmak değil, o duruşun iç ve dış şartlarını yerine getirmektir.Dağcı dağın eteğinden tutunarak, o eteği kendisine kapı bilir, derviş ise dergâhı önce kendi içine daha sonra da kendi içinden maveraya açılan bir kapı...
Doksanlı yılların başlarıydı. Beni görüp tanımak maksadıyla çalıştığı polikliniğe davet etmiş. Gittim. Fatih Kıztaşı’nda mütevazı bir poliklinik. Muayene olacakmışım gibi vizite aldım. Sıram geldiğinde muayenehanesine girdim. Selam verip kendimi tanıttım. Elimdeki vizite kâğıdını görünce şaşırdı. “Ah evladım! Vizite mi aldın!” diye söylendi. Ne muazzam bir samimiyetin ifadesiydi o “Ah evladım!”...