eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
21°C
Ankara
21°C
Az Bulutlu
Cuma Hafif Yağmurlu
21°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
17°C
Pazar Parçalı Bulutlu
20°C
Pazartesi Çok Bulutlu
21°C

Yenilmiş Medeniyetin Çocukları…

Yenilmiş Medeniyetin Çocukları…

İbn-i Haldun’un asırlar üstü bir sözünü hatırlatıyor yaşananlar. Diyordu ki o muhteşem zekâ “Yenilmiş medeniyetin çocukları galiplerin erdeminden bahseder”. Şu anda yaptığımız da bu değil mi sizce de? Celladına gülümseyen, celladının eline güller tutuşturan, celladına övgüler düzen ve celladı ile yan yana poz vermek için sıraya giren bir alay yenilmişlerle yönetiliyor dünün muazzam İslam medeniyetinin yenik ülkelerinin yenilmiş çocukları.

Batının bütün vahşiliği ile kuşattığı coğrafyamız, bir yandan onlar tarafından üretilen her türlü bombalar, füzeler ve en ağır silahlar ile ya doğrudan ya da birbirimizin elleri ile vurulup tel tel dökülürken, diğer yandan daha vahşi, acımasız, izansız, ahlâksız ve mahremimize kadar nüfuz etmiş kapitalizmin kölesi zavallı yığınlar haline getirilmişiz. Onların ürettiklerini yiyor, hamburgerlerini tüketiyor, kolalarını içiyor, filmlerini seyrediyor, giysilerine ve yaşam tarzlarına öykünüyor, elektronik cihazları ile oynayarak çok kıymetli vakitlerimizi harcıyor, lükse, şatafata, modernizm yaftası altında yutturulan egosentrik ve narsist hayatlara ram oluyor, bunu bir övünme ve üstünlük vesilesi sayarak böbürleniyor, kısacası onların ürettiği dünya putlarına tapınmaktan kendimizi alıkoyamıyoruz.

Onlar ise kimi İslam ülkesinde totaliter rejimlere geçit verip desteklerlerken, kimine ise demokrasi getiriyoruz diye ya gökten bomba olup yağıyorlar masumların, bebeklerin, kimsesizlerin üzerine ya da palet palet geçiyorlar ırzların, namusların üzerinden. Ümmeti Muhammed acınacak hale gelmiş, ellerin tutuşturulan silahlarla kardeşlerini vurmak, yok etmekle meşgul. Kendi ülkelerinde en ufak bir kargaşayı en ağır şekilde bastıranlar, polislerine zenci katliamı yaptıranlar, idam cezasını kimselere hesap vermeyiz efeliğinde rahatça tatbik edenler, sıra bize gelince her şeyimizi kınamaya ve utanıp sıkılmadan insan hakları öğretmeye çalışıyorlar. Halbuki daha bunların elindeki kanlar kurumadı, doğudan batıya, kuzeyden güneye 100 milyonu aşkın savaş ve sistematik zulüm kurbanlarının, Nagazaki’nin, Hiroşima’nın, dünya savaşlarının, Sibirya’da ölen 30 milyon sürgünün, 100 milyonun üzerinde Afrikalı’nın, milyonlarca Kızılderili’nin kanları damlıyor hala ellerinden. Ve son yüzyılda hunharca akıtılan on milyonlarca Müslümanın, yani bizim kanlarımız damlıyor.

Biz ise yenilmiş ve hatta kendi kendini yemiş bir medeniyetin çocukları olarak, “galiplerin erdemlerinden bahsedip”, ey büyük Amerika, ey büyük batı uygarlığı, sizin kurmuş olduğunuz muasır medeniyetler seviyesine çıkacağız, azmü, cezmü, kast eyledik, ne olur bizi de aranıza alın, zulüm medeniyetinize, vahşetinize, barbarlığınıza ortak edin diye kul kapısında bekler gibi yalvaran gözlerle efendilerimize bakmaya, el etek öpmeye, iltifatlarını havada kapışmaya zorlandık, şartlandırıldık on yıllarca. Medeniyetimizi sadece yenmekle kalmamışlar, parça parça etmişler, bununla da yetinmeyip üstelik bir de kendi tarihimize, kültürümüze ve medeniyetimize küfretmeyi, geçmişimize, atalarımıza sövmeyi çağdaşlık olarak belletmişlerdi içimizdeki zavallı fikir fukarası, aydın kılıklı, millet düşmanı kriptolara.

Bugün yaşlı ve yorgun dünyamızın ve artık bu zulümlerden, katliamlardan, Firavunlardan daha zalim hale gelmiş Siyonist insaniyet ve medeniyet katillerinin düzenlerinden bunalmış insanlığın; Üstad Necip Fazıl’ın “solmaz, pörsümez, eskimez yeni” diye tarif ettiği; Yaratıcıya kulluk, yarattıklarına şefkat, merhamet ve adalet temelleri üzerine kurulu İslam Medeniyetinin yeniden inşasına ihtiyacı var. Ne bizim ne de topyekün insanlığın başka çıkar yolu, başka kurtuluşu yok. İşte bu nedenledir ki bize düşen en mühim vazife; ilim ve teknolojisinden gayri hiçbir şeyine itibar edilmeyecek bu barbarlar güruhundan sadece bunları almak, çok çalışmak, çok üretmek, kendimize dönmek, bizi biz yapan ve yüzyıllarca dünyaya insanlık, adalet, merhamet ve şefkat dersi vermemizi sağlayan asli kaynaklarımızın öğretileri ve değerleri ile yeniden buluşmak ve özümseyerek, tüm insanlığa yepyeni bir medeniyet hediye etmektir. Bu anlamda bir kıvılcım çakılmıştır. Zaman bu kıvılcımı tutuşturma, Zümrüd-ü Anka misali küllerinden yeniden doğma zamanıdır…

Yorumlar

  1. Abdullah Demir dedi ki:

    Kaleminize sağlık