Bilmenin bir insana ne gibi faydası olur diye sordum ustaya… Ustam hiçbir şey bilmiyormuş da çoğu şeyi yaşarken öğrenmiş gibi bir edayla cevap verdi: Guzum, bilmek insana çok şey katar. En başta filozofun dediği gibi, çok da bir şey bilmediğini öğrenirsin, bildikçe… Kendini dünyada pek de mühim bir yerde görmezsin....
Büyük hesaplaşmanın ara-fesindeyiz. Dünya şekil ve kabuk değiştiriyor! Tarihi kırılmaların yaşandığı bir döneme tanıklık yapıyoruz. Dünyamız ve bölgemiz ateş yumağı gibi örülmüş durumda. Kendilerini “Süper Güç” olarak gören Batılı Devletler kamuoylarını “Büyük Savaşa” hazırlıklı olmaya çağırıyorlar. Dün ezberimizde olan “Demokrasi, Hukukun Üstünlüğü, İnsan Hakları,” gibi kavramların asıl sahipleri “kavramlarını” derin...
Ölelim be hep beraber! İnsan her türlü konforuna rağmen yaşamaktan sıkılır mı? Bunalır mı? Bunaldık be usta! Sıkıldık da! Ölelim, ölümün güdümüne girelim. Son nefesimizi vermedik de ne oldu? Ne farkımız var ki son nefesini verenlerden? Onlar kabirde biz kibirde yaşayıp gidiyoruz. Hem kibir deryasında yaşıyoruz hem elimizden bir şey...
Ahilikte kişi, iyi bir esnaf ama kötü bir insan olamaz. Her ikisinin de eş değerde olması yani iyi bir insan ve iyi bir esnaf olması gerekir. İyi esnaf-iyi insan tipinin oluşması, sabır isteyen ve kademeli olarak yapılan bir eğitimle gerçekleşiyordu. İş kurallarının sırasıyla öğretilip uygulanması gibi, ahlak kuralları da ahi...
Üç yıl önce ünlü otomobil markalarından birinin servisinde çok sayıda mühendis ve teknik personele liderlik eden bir yöneticiyle tanıştım. Kahvelerimizi yudumlarken “Hoca’m, ben ilkokul mezunuyum.” dedi. Şaşırdım. Kısaca hikâyesini anlattı: “İlkokulu bitirdikten sonra çırak olarak bir tamirhanede çalıştım. Askere gittim. Döndüğümde bu servise girdim. Kademe kademe ilerledim. Usta, ustabaşı, şef...
Güzel insanlar, güzel atlara binerek dönüşü olmayan ebedi yolculuğa çıkmaya devam ediyor. Diriliş medeniyetinin yorulmayan kalemi,fikirleriyle düşünce dünyamızda büyük izler bırakan şair/mütefekkir Sezai Karakoç, dünya sürgününü tamamlayarak vuslata erdi bugün. Fikirleriyle nesillere yol gösteren, edebiyatımızın, düşünce dünyamızın, ülkemizin büyük mütefekkiri, “Diriliş Şairi” Sezai Karakoç ,örnek bir hayat, sağlam bir fikir...
Teneffüs dönüşü sınıfa girdiğimde hep bir ağızdan ”Taha hoparlörü kırdı öğretmenim! ” diye bağırdılar. Taha yeşil tahtanın önünde beti benzi sararmış, süklüm püklüm duruyordu. Sınıf başkanımız otoriter bir öğrenciydi. ”Taha hoparlörü kırdı öğretmenim!” dedikten sonra arkadaşlarına biz neciyiz yollu sitem bakışı attı. Beden dili kızgın ve kırgındı. Rolünün gasp edilmesi...