Bize bir şehri düşlemek düşer, şehrin ışıkları düşer gözlerimizden, gözlerimiz yorgun düştüğü zaman. Bir yanımızda gökdelenler yükselirken, yükseltmek isterken gökdelenleri, bir yanımız bir varoş semtinin saflığını, samimiyetini düşler. Gözümüzü toprak doyursundur aslında, toprağa çıplak ayakla basma fikri ertelenirken. Harcayarak bitiremediğimiz heveslerimiz kalır şehrin aydınlık sandığımız karanlık ışıkları altında. Nicedir itiraf...
Eskilerin bir güzel sözü vardır, “Tok olan ekmeğin dışını, aç olan özünü görür” diye. Bugün biraz açlıktan bahsedelim istedim. Açlığın türleri vardır herkesçe bilinen. Bir kısmı fizyolojik ihtiyaçlar olarak zuhur eder ve giderilmemesi insanı zayıf düşürür, hasta eder. Bir kısmı aç gözlülük olup kolay kolay tedavisi mümkün olmayan bir hastalıktır...