Mescid-i Aksa’da… Urfalı Şair Mehmet Âkif İnan, “Mescid-i Aksa’yı görmüştü düşünde” ve şöyle devam ediyordu: Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu Varıp eşiğine alnımı koydum Sanki bir yer altı nehr çağlıyordu Gözlerim yollarda bekler dururum Nerde kardeşlerin diyordu bir ses İlk Kıblesi benim Ulu Nebi’nin Unuttu mu bunu acaba herkes… Güzel...
Tıp fakültesi binasının giriş kapısı önünde beyaz önlük giyinmiş dört-beş genç sohbet ediyor. Belli ki bu gençler öğrenci ve ders arasında dışarı çıkmışlar. O da ne hepsi sigara içiyor. Gençlere yaklaşınca soruyorum. -Gençler doktor olduğunuzda hastalarınıza hangi tavsiyede bulunacaksınız? Gençler kısa bir duraklamadan sonra ellerindeki sigaralarına bakarak benim ne kastettiğimi...
Biricik yavruma kahvaltı hazırlamak için erkenden kalkmıştım. Doğruca mutfağa gittim. Perdeleri çekip camı açtım. Bahçeden gelen gül kokularını derince içime çekecektim. Birden birbirinden güzel yedi kuş pencereme kondular. Benden ürkmüyorlardı. Etrafa bir bakındım karşı binaların çatılarında kırk kadar aynı güzellikte bembeyaz kuşlar vardı. Arkadaşlarına mı yoksa bana mı baktıklarına kani...
Bir Balkan Rüyasına Davet… Meraklısı bilir… “Münevver”lik tabirinin sıkça yakıştırıldığı bir kadın romancımız olan Safiye Erol, “Ciğerdelen” adlı “postmodern” Balkan romanında, bir kültür coğrafyası olarak Balkanlar’a çok özel bir değer atfeder. Ona göre Balkan coğrafyası, yeryüzünde “insanlığın zirveye ulaştığı” iki coğrafyadan birisidir… (Diğeri Endülüs’tür.) Sınır kapıları her ne kadar yeryüzünün...