Niyet, eyleme geçecek irade olup özü itibariyle olumludur. Bu iradenin de sınırları ve köşeleri var. Mesela kişiye, topluma ve diğer varlıklara zarara taalluk edecek meselelerde niyetin iyiliğinden söz edilemez. Niyet etmenin olumluluk ölçüsü sorumlulukla ilişkilidir. Sorumluluk ise ahlakın kalbidir. Ahlak, insanın diğer varlıkları kendinden daha öncelikli, önemli ve değerli görmesi...
Niyet kelimesi, plan, tasarı anlamında Arapça kökenli bir kelimedir. Bir şeyi yapmayı önceden kurma, zihinde tasarlama, yapmayı aklına koyma, yapmaya karar verme gibi anlamları da içerir. Niyet kavramını batınî olarak yorumladığımızda da amellerin dayandığı temel niyettir. Yani amellerin mana kazanması ve yönünün belirlenmesi, ne için yapıldığı kişide zuhur eden niyetle...
“Amellerin niyetlere göre” değerlendirildiği, “niyetlerin de çoğu zaman amellerden daha hayırlı olduğu” haberleri sahih rivayetlerle bildirildiğine göre, bize düşen herhalde bir işe başlamadan önce niyetlerimizin ne olduğunun, nasıl olduğunun muhasebesini iyice yapmak ve daha sonra o işe tevessül etmek olmalıdır. Bu dosdoğru istikamete en doğru merci tarafından yönlendirilmişken akla şu...
Geçen haftaki yazımızda haktan bahsetmiştik. Hakkın öneminden, kul hakkından ve hak yenmemesi gerektiğinden. Ya adalet! Ne kadar da uzak geliyor sesi ve nefesi değil mi? “Adalet haa!, o da ne ki kardeşim, kim kaybetmiş de biz bulacağız?” dediğinizi duyar gibiyim sanki… Oysa adaleti asırlarca yeryüzünün önemli bir kısmına hâkim kılan...
Derdimiz çok. Problemlerimiz, meşguliyetimiz, kuşatılmışlığımız ve daha neler… Görevimiz de, mesuliyetimiz de ağır. Bir halk şairimizin gönlü, dili bize tercüman olur: “Dert’ten hali değil dil-i naşadımız Anın içün Dertli kaldı adımız” (Dertli) Bütün bunları bilmek ve göğüslemek zorundayız. Artık yabancı dünyaları aktarma zamanı geçti. Üretme, gerekenleri kendi dünyamızda var etme...