Bu kadar yüksek meblağlı bir fatura aylardır kapalı olan bir aboneye gelemez diye düşündü ev sahibi… Mutlaka bir yanlışlık olmalıydı. Oluverirdi ara sıra, çevresinde zaman zaman konuşulduğunu işitmişti. Sayacı okuyan memur bir rakamı sisteme yanlış girmiş olabilirdi. Ya da sayaç bozuksa ve şimdiye kadar fark eden olmadıysa o yüzden de...
Yangın dağılmaya başladı. Mukaddes bir coğrafyada başlayıp diğer kutsal yerleri kavurarak devam ediyor. Her gün yeni bir yıkım her gün daha garip bir sessiz çığlıkla filler tepişiyor… Kim daha haklı ya da haklı kimse var mı bilmiyordu. İnsanı yaşatmayanın haklılığını ispatı ne kadar mümkün olabilirdi? Hangi mazlumun kanına girmek meşru...
Birazdan toplantı başlayacak. Büyük, anlı şanlı kimseler gelecek. İşte bak bak şuradan geliyor biri. Yaklaştı iyice, kralın en yakınlarından. Şöyle bir baktı, her şey yerli yerinde. Bu kez bir bahane bulamayacak gibi. Kahvaltı yapıp gelmiş olmalı, bu kadar suyu nasıl içecek yoksa. Benim gibi adı sanı belirsiz kimseler gibi değil....
Dr. Seda Artuç BEKTEŞ “Koça boynuzu yük değil oğlum” dedi. Yeter ki sağlık olsun, çoluk çocuk huzurla büyüsün. Baktığını göremeyen, gördüğünü dinlemeyen kişiden ne hayır gelir. Kader deyip geçersin, diyar diyar gezersin de derde çare bulamazsın. İnsanoğlu ya bu, mahana bulmaya; kalbi ziyan etmeye zoru var. Yoksa nasıl ömrünü heba...