Bir dede anlattı: Torunum koşarak geldi ve kucağıma atladı: “Dede seni Atatürk’ten çok seviyorum” dedi. Lâfı dolandırmadan söyleyelim: Bu eğitim sistemi çocuklarımıza yaratıcısını tanıtmadan inkılâp tarihi hurafelerini “din”mişçesine belletiyor. Hele ki ana okulları yaygınlaştıkça bu sakillik de daha erken yaşlarda çocukların zihnine kazınıyor. Bizim şahid olduğumuz vak’a: Metroda genç anne...
Şehir hayatının betona ve griye boğduğu gönüllerimiz, tabiatın bin bir rengi içinde neşvünema bulmuş güzelliği ile şenlenir; ruhlarımız, kuş seslerinin rüzgarla karışık musikisi ile huzur bulur; zihinlerimiz, çağlayarak akan bir derenin soğuk suyunda berraklaşır. Tabiatın “ana”lık vasfı, bu huzurun, neşenin belki de temel kaynağıdır. Tabiat, ana kucağı gibi sarıp sarmalar...