SUNUŞ:
Bugünkü röportajımızı kıdemli bir maarif adamı Yusuf Dursun hoca ile yaptık. Kendisi şair yazar, maarif adamı, edebiyatçı. Yarım asrı bulan kalem serüveninde 42 yıl fiilen yaptığı muallimlik ve bir yazar olarak maarifçiliği çok önemli bir yer işgal etmekte. Eserleri İngilizce, Farsça, Arapça, Azerbaycan Türkçesi, Malayca, Boşnakça ve Arnavutçaya çevrilmiş bir yazar. Hikaye, roman, çocuk kitapları başta olmak üzere başlıca edebi alanlarda eserler veren velud bir kalem. Halen yazılarının yanında çeşitli eğitim kurumlarında bilgi ve tecrübelerini konferanslar ve seminerler yoluyla paylaşmakta. Çok yönlü kimlik ve birikimiyle, görüşlerine müracaat edilen bir maarif adamı. Çalışmalarını İstanbul’da sürdürmekte. Bizde bu büyük tecrübeden istifade edelim istedik. Kendisiyle zihin açıcı bir röportaj yaptık. Okurlarımızın alakasına sunuyoruz. İyi okumalar dileriz.
Yusuf DURSUN ile RÖPORTAJ
Maarifin Sesi: Okuma nedir? Kaliteli bir okuma nasıl yapılmalıdır?
DURSUN: Okuma, insanın en temel ihtiyaçlarından biridir. Hangi maksatla yapılırsa yapılsın, bütün okumaların temelinde ihtiyaç duyulan her şeyi öğrenme amacı yatar. Bu bakımdan okumayı, öğrenmeye sürecinin ilk adımı olarak tarif edebiliriz.
Kaliteli okuma, istenilen verimin alındığı okumadır. Sınavlara hazırlanan bir öğrenciden tutun da kendini edebî bir eserin büyüsüne kaptırmak isteyen okuyucuya kadar herkes, okuma sayesinde istediği verimi almak ister. Kaliteli okuma için bazı fizikî ve ruhî şartların sağlanması gerekir. Bu şartlar herkese göre farklılık gösterebilir. Yine de etrafta okuyan kişinin dikkatini dağıtacak şeklide ses ve görüntü olmaması bu şartlardan biridir. Bunun yanında, okumaya çalışan kişinin, yaptığı işe hazır olması ondan zevk alması da kaliteli bir okumanın önemli şartları arasındadır.
Maarifin Sesi: Düşünce ile insan, iç terbiye ve davranış terbiyesi arasında nasıl bir ilişki kurarsınız?
DURSUN: Düşünce, eşrefi mahlûkat olarak yaratılan insana Allah’ın bahşettiği nimetlerden biridir. İnsan, düşünce sayesinde doğru kararlar alabilir bu da ona hayatını nizama sokma ve mutlu olma imkânı verir.
Düşünen insan; çevresine bakarak ya da okuduklarından hareketle adına “terbiye” dediğimiz bazı davranış şekillerine ulaşır. Bunların kişinin aklında, gönlünde, ruhunda aldığı şekil, “iç terbiye” diye anılır. İç terbiye, davranış hâlinde kendini gösterdiği zaman “davranış terbiyesi” dediğimiz kavram ortaya çıkar. Netice itibarıyla düşünce; insanla da onun iç ve davranış terbiyesiyle de doğrudan ilgilidir. Burada önemli olan, bu kavramlar arasındaki ilişkinin tutarlı olmasıdır. Her şeyin en idealini bilen fakat bunları davranışlarına yansıtamayan kişide, böyle bir tutarlılık aramak boşunadır. Kanaatimce eğitimcilerin en önemli görevi, davranış terbiyesi mükemmel ya da mükemmele yakın insan yetiştirmek olmalıdır.
Maarifin Sesi: Kısaca çocuk, muallim, mürebbi tarifi yapabilir misiniz?
DURSUN: Eğitim kavramının iki temel direği öğrenci ve öğretmendir. Burada öğrenci kavramını “çocuk” kavramıyla ifade etmek, ona verilen önemden ileri gelmektedir. Gerçekten de çocuklar, her devirde iyi bir eğitime ihtiyaç duyarlar. “Ağaç yaş iken eğilir.” atasözümüz, bu gerçeğin veciz bir ifadesidir. Su gibi, konulduğu kabın şekline alan çocuğa en güzel şekli, mürebbiler (terbiye ediciler) verebilir. Mürebbi, sadece öğretmen değildir; anne baba başta olmak üzere bütün ebeveynler de mürebbi sayılır. Aslolan, ebeveynlerle çocuğun eğitimini üstlenen öğretmenlerin aynı zamanda şuurlu bir mürebbi gibi hareket etmesidir.
Maarifin Sesi: Eğitim, öğretim, terbiye, talim kavramları sizin zihninizde nasıl bir Türkiye hayali uyandırıyor?
DURSUN: Bir Çin atasözü şöyle diyor: “Bir yıl sonrasını düşünüyorsan tohum ek, on yıl sonrası için ağaç dik, yüz yıl sonrayı düşünüyorsan, insan yetiştir.” Bizler Türk milleti olarak değil yüz yılı, yüzlerce yılı, hatta ebet müddet bir hayatı hedeflemek zorundayız. Zira büyük devletler, büyük düşünen insanları sayesinde bu konuma ulaşmışlardır. Bunu başarmak zor olmasa gerek. Bunun için eğitim, öğretim, terbiye ve talim gibi kavramların altını doldurup hayatımızın her anında rehber edinmemiz yeter de artar bile.
Maarifin Sesi: Kendi okuma metotlarınızı ve zamanlarınızı bizimle paylaşır mısınız?
DURSUN: Okuma alışkanlığını maalesef geç kazanmış biriyim ama öğretmen okulu yıllarımdan itibaren okumayla içli dışlı olduğumu söyleyebilirim. Okurken fizikî şartların oluşmasına dikkat ederim. Hatta masa başında okuyacaksam, önümde duran defter, kalem, kitap gibi şeylerin bile düzenli olmasına önem veririm. Okurken dış dünyayla bağım, kopacak raddeye gelir. Bendeniz, bazı çok meşhur yazarların her fırsatta söyledikleri gibi geceleri okuyan yazan biri değilim. Erken yatıp erken kalkmaya gayret ederim. Bu bakımdan okumalarımı da sabahın ilk vakitlerinde yapmayı tercih ederim.
Maarifin Sesi: Bu röportaj için size çok teşekkür ediyoruz.
DURSUN: Ben teşekkür ediyorum.