Yazar ve danışman münasebeti bilimin gelişmesi açısından çok büyük önem arz eder.
Tıp camiasına uzak olanlar için bazı tanımları vereyim.
Burada yazardan kast ettiğimiz kişi veya kişiler, bilimsel çalışma yaparak bunu yazı şekline dönüştürüp yayınlanmak üzere hakemli bir dergiye gönderenlerdir.
Danışman, yazar veya yazarların gönderdiği metinleri incelemeye tabi tutandır.
Hakemli dergi ise çalışmaları hakem kontrolünden geçirdikten sonra yayınlayan dergidir.
Yazar, çalışmayı gönderdikten sonra yazı işleri sekreteri ve editör bir ön kontrol yapar. Sonra danışman atanır. Danışmanların sayısı genellikle ikidir. Eğer bu danışmanlardan birinden yayınlanabilir, diğerinden yayınlanamaz diye bir karar çıkarsa o zaman üçüncü bir danışman belirlenir.
Her düzeyden çalışma yapan birileri çıkabilir. Yani asistanından profesörüne kadar herkes yaptığı çalışmayı yayınlamak için bilimsel bir dergiye gönderebilir. Hatta tıp öğrencisi bile çalışma yapabilir.
Danışmana gelince… Danışman herhangi biri olamaz. Yani ben danışman olmak istiyorum denince danışman olunmaz. Konusu üzerine yeterince çalışma yapmış, bilgisi ve tecrübesi çok iyi kişiler arasından teklifle danışman olunur.
Bilimin gelişmesi için araştırmacıların kaliteli çalışmalar yapmaları gerekir. Diğer taraftan onların yaptığı çalışmaları değerlendirecek olan danışmanların hem bilimsel hem de ahlakî olarak iyi bir seviyede olmaları şarttır. Bu düzeyleri korumak için de gayreti elden bırakmamaları gerekir.
Teklifle danışman olunduğunu söylemiştim. Teklifle danışman olunur, ama danışman olan kişi kendisine değerlendirmek üzere teklif edilen her çalışmayı değerlendirmek zorunda değildir.
Çalışma, danışmanın doğrudan alanıyla ilgili olmayabilir. Alanıyla ilgili olabilir, buna rağmen çalışma o kadar ileri olabilir ki kendi pozisyonunu aşmış olabilir. Bu durumlarda değerlendirme teklifini geri çevirmek en iyisidir.
Bazen gelen çalışmanın değerlendirilmesi bir bilgi güncellemesini gerektiriyor olabilir. Hemen en son literatürü tarayarak danışmanın yenilikleri öğrenmesi, ona göre değerlendirmesini yapması gerekir.
Değerlendirmeyi kabul edip yaptığı durumda da bazı sorunlar olabilir. Örneğin yazının dilinin daha profesyonel bir değerlendirmeye tabi tutulmasını isteyebilir; istatistiklerinin bir uzman istatikçi tarafından gözden geçirilmesini isteyebilir, eğer derginin bu gibi hizmet alanları var ise.
Bir danışman kendi durumunu iyice tespit etmeden çalışmaları değerlendirmeye kalkarsa o zaman yanlış kararlar ortaya çıkar. Kendisini aşan bir çalışmayı değerlendirip basit gerekçelerle reddederse, basit düzeltmeler yüzünden çalışmanın yayınlanması konusunda engeller öne sürerse bilimsel gelişmenin yolunu tıkar. Yeterince kısa sürede değerlendirmesini yapıp göndermezse çalışmanın güncelliğini kaybetmesine neden olabilir. Bir de bundan daha öte duyumlarımız oluyor ki insan inanmak istemiyor. Danışmanın çalışmayı kasten beklettiği, kendisine yakın kişilere benzer çalışmayı yaptırıp yayınlattığı şeklinde duyumlar bunlar. Değerlendirmeler konusunda süre kısıtlaması yapılması bunun gibi durumların önüne geçmeye yarıyor, ama her dergide böyle süre kısıtlaması olmayabiliyor. Böyle yapanlar varsa onları da Allah ıslah etsin!