eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
28°C
Ankara
28°C
Parçalı Bulutlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
30°C
Cuma Açık
30°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
30°C
Pazar Hafif Yağmurlu
26°C

Prof. Dr. İsmail AYDOĞAN

Kahramanmaraş’ta doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Kahramanmaraş ve Ankara’da tamamladı. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitim Yönetimi ve Teftişi Bölümünden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimler Enstitüsünde, aynı alanda, yüksek lisans ve doktora yaptı. 2015 yılında profesör oldu. "Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri", "Eğitim ve Paradigma", "Kültür Temelli Eğitim", "Eğitimin Türkçesi", "Eğitimde Nezaket", "Bir Dava Adamı Nurettin Topçu" ve "Eğitimin Kimlik Arayışı" adlı kitapları yazmıştır. Ayrıca ulusal ve uluslararası dergilerde yayımlanmış altmışın üzerinde kitap bölümü, makale ve bildirisi bulunmaktadır. Çalışma alanları, eğitim felsefesi, eğitim politikası, eğitim sosyolojisidir.

    Yalnızlığın tarihi

    İnsan, bir varoluş bilinci potansiyeline sahip şekilde yaratılır. Bu potansiyel, onu, âlemin içinde mümtaz kılar. Bilinç sahibi olma imtiyazının bedeli ise sorumluluk yüklenmektir. Mutlak ifadeyle söylersek; bir yerden veya şeyden sorumlu olmanız, sizin o yer veya şey hakkında bilinçli olmanızı gerektirir. Zira bilinç, sorumluluk yüklenme kapasitesidir. Bu kapasite de yine sorumlulukla gelişir.

    Olan bitenin farkına varmak, tam bilinç değildir. Tam bilinç, bu olup bitenin yüklediği sorumluluğu yerine getirmektir. İnsan olmak, âlemi ve bu âlemdeki yerinin bilincinde olmak demektir. Başka bir deyişle âlemi bir varoluş tablosu olarak düşünürsek, bir insanın o tablonun içinde bulunduğu yerin gerekliliklerini donanması, tam bilinçtir. İnsan dediğimiz yüce varlığın yüceliği, bu yerini bilmekle ilgilidir. İşte, insanın bu âlemdeki yerini bilmemesi, onun yalnızlığıdır. Yalnız insan, yücelik için sorumluluk almamış veya bu yüceliğin tadını tatmamış insandır. O halde yalnızlık bir duygudan çok âlemdeki yerini bilmemekle ilgili bir şeydir.

    İnsan bu yalnızlığını, bu özden uzaklığını genişletebilir de. Misal, toplumun kurallarına riayet etmemek veya toplumla kavga etmek bu kabildendir.  Bunun en zirvesi ise toplumun kendisini ortadan kaldırmaktır. Yalnızlığın bu hali, sadece yaşayan kişiyi değil, yaşadığı toplumu da tedirgin eder. Toplum dediğimiz birliktelik, bilinçlilerin teşekkülünden ibaret bir şeydir (bu anlama uygun asıl doğru kavram, ümmettir). Bilinç, sorumlulukla doğrudan ilgili olduğundan, toplumun varlığı sorumluluğun da kaynağı olan ahlaka bağlıdır. Ahlak ve onun taşıyıcısı olan kültür, yalnızlıkla her zaman savaşır. Meseleyi tersinden söylersek, ahlaksız insan yalnız insandır. Veya kültürel olarak sorumluluk yüklenmeyen insan, yalnızdır. Meseleye batının ortaya koyduğu uygarlık açısından bakıldığında,  ahlakın ve kültürün işlevsiz olması demek olan seküler hayat, yalnızlaştırılmış hayat demektir. Bu seküler hayatta gerçek anlamda ne insan vardır ne de toplum. Aydınlanma dönemiyle insanın yerine ikame edilen birey ve toplumun (ümmetin) yerine ikame edilen topluluk ve bu her ikisinden oluşan yalnızlık, kapsam ve nicelik olarak en geniş halini modern zamanlarda yaşamaktadır. Dolayısıyla yalnızlığın tarihi varsa, o tarih modernizmi de başlatan aydınlanma dönemidir.

    Bu sosyolojik bakışın dışında meseleye teolojik olarak bakıldığında, yalnızlığın, öyle uzayıp gerilere giden bir tarihinden bahsedemeyiz. Çünkü yalnız olmak için âlemle ilişkiyi kesmek gerektiğinden, o her an, her zaman ve her dönemde olan bir şeydir. O her an olan bir yenilik ve her an vuku bulan bir eskiliktir. Zamana ve mekâna bağlı olmadığından tarihi yoktur. Çünkü zamandır tarihi oluşturan. Bundan dolayı ne yalnızlığın ne nefes almanın ne de yürümenin tarihi vardır. Âlemle ilişkiyi başlatan da bitiren de imandır. İman ise aklı aşan bir şey olup ya vardır ya da yoktur. İnsanın yalnızlığını ortadan kaldıran sorumluluk bu imanla doğrudan ilgilidir. Bundan dolayı Müslüman olmak yalnızlığa meydan okuyabilmek demektir. İnsanın beşerlikten kulluğa doğru giden yolculuğundaki ilk basamak olan beşerlik dönemi, eğer bebeklik ve çocukluk olarak anlaşılırsa, burada da yalnızlık yoktur. Çünkü Allah görünen-görünmeyen yardımlarıyla bebekleri ve çocukları korur. Aynı şekilde çocukluktan gençliğe, gençlikten yetişkinliğe, yetişkinlikten ihtiyarlığa giden süreç, beşer olmaktan kul olmaya giden süreç olarak değerlendirilirse, yalnızlık yine yoktur; ama değerlendirilmezse yalnızlık hayatın şekli haline gelir.

    Yalnızlığın karşıtı, tek başınalıktır. Oysa toplumun ve insanın yönlendirilmeye müsait algısı, bunları birbirine karıştırır. Evet, yalnızlığın karşıtı, tek başınalıktır. Zira tek başınalık bir tercihtir. Bilinç gerektirir. İnsan tek başınayken diğer insanlarla beraber yaşarken âlemdeki yerini bildiğinden sorumluluklarının da bilincindedir. Aynı zamanda tek başınalık zihinsel bir durum olduğundan, kâmil bir haldir. Bu nedenle tek başınalık güçlülük, yalnızlık zayıflıktır. Yalnızlık bir ruh durumu, duygusal bir kopuş, hakikate karşı duruştur; tek başınalık ise hakikatle baş başa kalıştır. Tek başınalık ahlakla, yalnızlık ise ahlaksızlıkla mümkündür. Tek başınalık toplum inşa ederken, yalnızlık toplumu yok eder. Modern zamanların seküler insanı, tek başına değil, yapayalnızdır. İşte bu nedenle hakiki eğitim insana tek başınalığın tadını tattıran, tefekkür ve zikrederek yaşamayı erdemli haline getiren, içe yolculuğu önemseyen eğitimdir; modern eğitim ise tanrıdan, dinden, kültürden ve geleneklerden kişiyi azade kılan, onu bunlardan özgürleştiren, ona özerklik veren, bunun bedeli olarak da onu yalnızlaştıran eğitimdir.

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.