Bir kitap mı iyi veya azizdir, yoksa o kitabı okuyan veya başkalarına aktaran mı? İşte bu soruya en iyi cevabı, Töreli edebiyatımızın kadim kurucu eseri Kutadgu Bilig’de buluruz. Yusuf Has Hacib, daha eserinin başında bize “bu kitabı okuyan, beyitleri herkese bildiren, bu kitaptan daha iyi, daha azizdir” der. Dolayısıyla da insan, bilmek, bildirmek, kısacası bilgilenmek sayesinde “kut” kazanır. Fakat bu da her hâlükârda kut veren bilgiye ulaşmak veya sahip olmakla mümkündür.
Eserde her ne kadar “İyi huy ak sütle girdiyse ölüm gelip tutmayacağa dek değişmez” denilse de kut’un sınırları akıl ve bilgiyle çizilmiştir artık. Dolayısıyla insan bu dünyada ömrünü sadece bilgiye ve bilmeye harcamalıdır. Kendini, hakikati ve tabiiki de Hakk’ı bilmeye… Yunus Emre hazretleri de “İlim ilim bilmektir/ ilim kendin bilmektir/ sen kendini bilmezsen/ bu nice okumaktır” diyerek bu şuuru şiir hâline getirmiştir aslında. Gaflet ise insanoğlu için en büyük tuzaktır. Bu yüzden Rabbimiz Asr Suresi’nin 1-3. âyetlerinde bizi “Asra yemin olsun ki insan gerçekten ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır” şeklinde uyarmaktadır. Hiç şüphesiz bu uyarıya gönül verenler kazanacaklardır… Kutadgu Bilig’de ise bu hakikat, “Hiddetlendiğin zaman kendini kontrol et, sabreyle. Sabırlı insanın sevinci ileridedir” şeklinde vücut bulmuştur. Nitekim halk irfanının vicdanınında da sabrın sonu selamettir…
İnsan, dünya zevklerine kapılmadan sabırla kut veren bilgiyi aramalıdır. Dünyaya ve dünya nimetlerine aşırı düşkünlük ise insanoğlu için tam bir felakettir. Dolayısıyla insan dünyayı değil; dünya insanı kovalamalıdır. Kutadgu Bilig, burada da devreye girer ve der ki: “Dikkat edersen dünya sanki gölge gibidir; izinden gidersen kaçar, kaçarsan senin izinden gider.” Dünyanın gölgeliğe benzetilmesi de tesadüfî değildir, zira bu anlayış da Hz. Peygamberimiz’in (s.a.s) dünyanın bir gölgelik olduğunu bildiren hadis-i şeriflerine dayanır. Elbette yine hadis-i şerifte bildirildiği üzere “dünya ahiretin tarlasıdır.” Bundan ilham alan edibimiz de mutlu hükümdârına, “bu dünya bir tarladır, bitki biterse herkes kendi yiyeceği otu biçer” diye seslenir.
İnsan, bu dünyada mert olmakla da mükelleftir. Zira, “Rızıklı, mert insan için dünya hiç azalmaz. Yaradılmış kuğu için tahıl hiç eksilmez.” Bu husus Dîvânu Lugâti’t-Türk’te, “Ağılda oğlak doğsa ırmakta otu biter” denilerek aktarılır. Bu hikmet de aslında doğrudan “Şüphe yok ki Allah, rezzak, kuvvet sahibi metin o” (Zâriyât, 51) ayetinin ikrârından doğmuştur.
Edip Ahmet’in buyurduğu gibi “Dikkat edersen…”, kut veren bilginin, Kutadgu Bilig ve Yusuf Has Hacib’in, Dîvânu Lugâti’t-Türk ve Kaşgarlı Mahmud’un sözü daima Hak ve hakikata çıkar. Ya senin sözün?