eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
22°C
Ankara
22°C
Parçalı Bulutlu
Salı Parçalı Bulutlu
21°C
Çarşamba Hafif Yağmurlu
15°C
Perşembe Parçalı Bulutlu
14°C
Cuma Açık
15°C

Melek KARADENİZ

Tarih Öğretmeni. İdarecilik yapıyor. Stk faaliyetlerine destek veriyor. Muhtelif gazete ve dergilerde yazı çalışmalarına devam ediyor.

    Uzun Bekleyiş Ve Dönmeyişin Adıydı!…

                                                    

                                                     Uzun Bekleyiş Ve Dönmeyişin Adıydı!…

    Uzun bekleyiş ve dönmeyişin adıydı

    Yüreklere hicran saran sisin resmiydi,

    Analarını teselli etmek için mektuplarında: ‘’Ana bizi merak etme, bahar mevsimi çınar ağacının altında köylülerin getirdiği sütü içiyorum burası çok güzel’’ yalanlarının söylendiği, kara gözlü yarin bir tutam saçının ruhunu kavuran alevinin dudaklarında vücut bulduğu, o bir tutam saç ile ruhu sakinleştirme çabasıydı.

    Yeni doğan bebeğinin haberini alamadan gidişin, şahadetin nişanesiydi aslında.

    Çanakkale yanık yüreklerin en çok da yanık anaların yürek yangınlarının ismiydi.

    2010 yılları Hatay Payas’ta Tarih Öğretmeni olarak görev yapıyorum. Öğrencilerime bir ödev verdim. Büyüklerinden dinledikleri savaşlara ait anıları, hatıraları videoya çekecekler.

     Yüksek puan almak isteyen öğrencilerim işe koyularak anneanneleri, babaanneleri ile röportajlar yapmaya başladılar.

    Gelen videolardan iki hatırayı unutmuyorum. Karabüklü bir aile: Anneanne anlatıyor, heyecanlı titrek sesiyle; torunun ödevine yardımcı olma çabası, lakin yenemediği kamera çekim heyecanı ile.

    Anneannem anlatmıştı diyor. Dedeniz genç bir asker, Çanakkale’ye göndermişler, bir zaman sonra yaralanıp gizlice cepheden kaçmış, eve gelerek samanlığa saklanmış. Yarası çok ağır değilmiş. İyileştikten sonra eşine, ‘’Sevdiceğim, geri gitmeyeyim cephe şartları çok kötü, bildiğin gibi değil’’ diye nazlanmak istemiş. Genç hanım;‘’ Katiyyen kabul etmiyorum gideceksin ve görevini yerine getirip döneceksin’’ diyerek, genç erinin eline diktiği birer çift çarığı, yolda malum yalın ayak gidilecek onca yol, kolay ilerlesin diye vermiş. Fakirliğin ve yokluğun o yıllarında bir de yol hazırlığı yapıp çok sevdiği, sevdiceği eşini gözleri yaşlı uğurlamış, ayrılık anı kim bilir nasıl bir hicranla geçmiştir. Aradan zaman geçmiş, aradan tekrar zaman geçmiş, aradan nice zamanlar geçmiş, lakin bir daha dönmemiş sevdiceği… Vatana verilen sayısız kurbanlardan biri olmuş.

    Bir diğerinin anneannesi anlatıyor. Kendim de gidip tanışarak bizzat kendisinden dinlediğim hikâyeyi. Anneannem diyor yaşlı ve titrek sesiyle Kastamonu bir aile. Cepheye üç oğlunu iki kaynını göndermiş. Hepsi genç hepsi sülün gibi delikanlılar. Boy boy hani insanın bakmaya kıyamaz dediği yiğitler… Aradan zaman geçmiş, her dönen askerden haber sormuş, oğullarımı gördünüz mü? Bir haber aldınız mı? Onlardan bana bir haber getirdiniz mi? Getirmediniz mi? Birini olsun görmediniz mi? Ne gelen haber getirmiş beş yiğitten ne giden haber götürmüş… Haber alamamak, cesedini bile görememek en acı imtihan bu dünyada… Her gün yaş dökmüş gözlerinden, ciğeri yangın olmuş. Ve devam ediyor anneanne; ‘’ Anneannem diyor aklını kaybetmiş, elleriyle böğrünü dövüp içim yanıyor dermiş? Çanakkale içinde vurdular beni türküsünü çığıra çığıra ecel onu çağırana kadar türkü çığırmış…’’diye bitiriyor titrek kelimelerini. Bu türkü de Kastamonu yöresine aitti. . Nasıl yazıldığı bilinmeyen Çanakkale Sultanisi Lise 1. sınıf öğrencisi Seyfullah’ın mektubundan esinlenilerek bestelenmişti. Öyle ya Kastamonu 2425 şehitle en fazla şehit veren illerin ilk sıralarındaydı. Öğrencim İlknur’un büyük anneannesi de beş şehit vermiş bir anaydı.

    Üçüncü hikâyede Amasya’dan içeri şehir dediğimiz turistik eşyalar satan sokağın hemen köşedeki konak. Hazeranlar konağının giriş kapısının sol tarafındaki konak. Ellili yaşlarda bir gazeteci abimizden dinledim bu hikâyeyi. ‘’Ben çocuktum diyor, bu konakta yaşlı bir teyze yaşardı. Hiç evden çıkmazdı. Gençliğinde sevdiceği ile evleniyor birkaç ay sonra askere çağırıyorlar civanmerdini, eşi alnına verdiği  busenin son buse olduğunu belki tahmin etmeden yalvarıyor: ‘’Hatunum,gülgoncam, ciğerparem, nazende sevdiğim, ben cephede iken aklım sende kalır, mümkünse ben dönmeden evden çıkarı çıkmazsan ziyadesiyle beni memnun edersin.’’Gencecik taze gelin söz veriyor. ‘’Yiğidim sen dönene kadar söz veriyorum bu evden çıkmayacağım.’’ Ve sözünde duruyor Tük kadını. O dönene kadar evden çıkmamış. Döneceği günü beklemiş ve hayalinde yaşatmış civanını.

     Evin alışverişini kim yapıyordu diyorum? Mahalleli her işine yardımcı olurmuş, genç kızlar yardıma gider, yetişkinler alışverişini karşılarmış. Öylece rahmetli olmuş kara sevdalı tazenin gelin.

    Çanakkale, en çok kadınların, anaların ağıt yeridir. Bu toprağa düşen her asker bir kadının, ananın bağrında bir yanık sevdadır artık… Vatan sevdasına feda edilmiş er sevdasının, evlat sevdasının adıdır Çanakkale.

    Ruhları şad olsun.

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    1. Selma KARNAS dedi ki:

      Tarihi de en güzel siz anlatırsınız. Biz ağlaya ağlaya dinlerdik Çanakkale destanını sizden.. Hatay da Payas’ta o sıralarda şimdi de okuyorum..

      1. Melek Karadeniz dedi ki:

        Çok teşekkür ediyorum sevgili kızım.