1953'te, Isparta Sütçüler'da doğdu.. İstanbul Teknik Üniversitesi'nden 1976'da makina mühendisi olarak mezun olmuştur.
1987-2000 yıllarında, Sakarya’da İTÜ Sakarya Mühendislik Fakültesi ve Sakarya Üniversitesi'nde çalıştı. 1999 yılında Zonguldak Karaelmas Üniversitesi'nde (şimdi Zonguldak Bülent Ecevit Üniversitesi) profesör oldu. Öğretim üyeliğinin yanı sıra 2003-2006 yıllarında Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı'nda ve 2006-2008 yıllarında da Ulaştırma Bakanlığı'nda Bakan Danışmanı olarak çalışmıştır.
YÖK'te görev yaptı. Üniversite ve felsefesi üzerine çalışmaları ve yayınlar bulunuyor. Halen Maltepe Üniversitesinde öğretim üyesi olarak ilmi faaliyetlerini sürdürmektedir.
İkinci Öğretime Karşı Çıkmanın Rasyonel Bir Temeli Var mı?
Anasayfa»Eğitim»Eğitim»İkinci Öğretime Karşı Çıkmanın Rasyonel Bir Temeli Var mı?
Üniversitelerde ikinci öğretime olumsuz bakan yaygın bir kanaat var. Bu kanaatin, önyargı haline gelen bu yaygın tutumun rasyonel bir temeli var mı?
Birinci öğretim, günün 10 saatini kapsamaktadır. Günün kalan 14 saati üniversitelerde, genel olarak, bir faaliyet söz konusu değildir. Sadece kütüphanelerini 24 saat açık tutan üniversitelerde kütüphaneler çalışmaktadır. Sınıflar, laboratuvarlar vb mekanlar, bilgisayarlar kullanılmamaktadır. İkinci öğretim olan bazı üniversitelerde, eğitim-öğretim dolayısıyla sınıflar 23’00’e kadar kullanılmaktadır. Diğer mekanlar ve çalışmalar yapılmamaktadır. Ülkemizde ikinci öğretim, bütün bölümlerde yoktur, az sayıda program, bölüm ve fakültede mevcuttur.
Birinci öğretim dolayısıyla üniversitenin 10 saat değil, maksimum 12 saat kullanıldığını düşünürsek en az günün yarısında üniversite boş kalmaktadır. Kampüs ve üniversite binaları karanlığa gömülmektedir. Sınıflar, laboratuvarlar, bilgisayarlar ve kampüs imkanları kullanılmamaktadır.
Bilindiği üzere bilgisayarlar kullanılmak suretiyle eskimeleri söz konusu olmayan, zamanla yeni teknolojiler dolayısıyla performansının göreceli olarak düşmesi yüzünden değiştirilen makinalardır.
Üniversitelerimizin 24 saat ışıkları yansa, eğitim öğretim devam etse, tıp fakülteleri eğitim-öğretime, tedaviye devam etse, bilgisayarlar, üniversite hastanelerindeki cihazlar, makinalar ve laboratuvarlar 24 saat çalışsa daha iyi olmaz mı? Elbette böylece sınırlı olan kaynaklar daha verimli kullanılmış olacaktır.
Birinci öğretim ve ikinci öğretim öğrencilerinin ayrıldığı gibi, öğretim elemanları, ve diğer çalışan personel birinci ve ikinci öğretime göre organize edilebilir. Böylece hem çalışanlar hem de öğrenciler için alternatif imkanlar sunulmuş olacaktır. İsteyen öğretim elemanları, doktorlar gündüz, isteyenler geceleri çalışabilirler. İnsanlar tıp fakültelerinde 24 saat tedavi alma imkanına kavuşurlar.
1948’de Birleşmiş milletler tarafından ilan edilen İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 26.maddesi, eğitimin bir insan hakkı olduğunu, yükseköğretimin yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olduğunu ilan eder. İnsanlığın günümüzde geldiği anlayış şudur: Eğitim-öğretim için, bütün şartları karşılamak üzere herkese açık olan alternatif düzenlemeler yapılmalıdır. Herkese, her yerde, her yaşta ve her şartta eğitim-öğretim yolları açık olmalıdır. Hafta sonu, gece, gündüz, tatillerde ve farklı zamanlarda eğitim verilen düzenlemeler yapılmalı, insanlar “treni kaçırdım” dememelidir.
Okyanuslarda dev gemiler gece gündüz seyretmektedir, uçaklar gökyüzünde gece boyunca ve 24 saat uçmaktadır. Yeryüzünde neden 24 saat eğitim-öğretim yapılmasın? Özgür, onurlu yaşamak ve toplumumuzun güvenliğini garanti etmek için öncelikle kültürümüzü, insanımızı, ekonomimizi, eğitim düzeyimizi, bilim ve teknoloji üretme kapasitemizi yükseltmek durumundayız. Bunun için üniversiteden başlamak üzere bütün kurumlarımızı yükseltmek durumundayız.
İkinci öğretime olumsuz bakış ile ilgili olarak zihinsel sınırlar yıkılmadıkça gerçekliğin sınırları da yıkılamaz. Öncelikle ön yargıların belirlediği zihinsel sınırların kaldırılması gerekir. Gelin eğitimimizi bir felsefeye oturtalım. Ufak tefek değişikliklerle avunmayalım. Eğitim-öğretim kurumlarımızı, laboratuvarlarımızla ve kütüphanelerimizle birlikte 24 saat çalıştıralım, bütün topluma açalım. Ben buna devrim derim.