Kütüphaneler, arşivler ve müzeler: Milletlerin veya toplumların hafızalarını koruyan ve gelecek nesillere aktaran en etkili kurumlar. Kültür ve medeniyetlerin saklandığı mekanlar.
Bilindiği üzere, kütüphanelerde ve arşivlerde saklı birikimler genellikle yazıya dayanır. Bu birikimlerden faydalanmak için o eserlerin alfabesini ve dilini bilmeyi gerektirir. Halbuki müzelerin objeleri gerçek nesnelerdir. Bu nesneler gerçek var oluşlarının yanında tekildirler. Yani her biri orijinal ve özgündür. Görmek büyük ölçüde yeterlidir.
İnsan oğlunun tarih sürecinde ilk mesleği ve sanatı ziraattır. Günümüzde yaygın kullanılan terimle tarımdır. Tarımın ilk meslek olmasının nedeni biyolojik bir varlık olarak insanın beslenme ihtiyacının öncelikli olması sebebiyle olsa gerek. Sonra giyinme korunma ve diğer ihtiyaçlar gelmektedir. Zira dinler tarihi de insanın dünyaya gelişini bir meyveyi yeme serüveni ile başlatır. Gerek beslenme gerekse giyinme -korunma ihtiyaçlarının doğrudan veya dolaylı temini tarımsal faaliyetlerle gerçekleşmektedir.
Antropoloji bilimine göre, insanın avlanmak için kullandığı ilk alet taş baltadır. Yine bitki hasat etmek için kullanılan ilk aletin taş orak olduğu kabul edilmektedir. Yerleşik hayata geçen insan hayvanları evcilleştirmiştir. Keza bitki tohumlarını toprakla buluşturarak tarımsal faaliyeti başlatmıştır. Bilinen ilk fonksiyonel tarım aletleri saban ve oraktır. Hayvanların ve suyun gücünün tarımsal faaliyetlerde kullanılması ile devam eden süreç, sabanın, dövenin, un elde etmek için ezme taşları, el değirmenleri sonra su değirmenlerinin kullanılması ile devem etmiştir. Tarım insan yaşamının bizatihi kendisi olmuş, tarım olmadan insan hayatının devamının mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Bu gerçek günümüzde de geçerlidir.
Taş baltadan, ağaç motoruna, karasabandan traktöre, taş oraktan biçer-döğer makinasına, taş değirmenden un ve yağ fabrikalarına, gelişte tarih sürecinde aşama aşama birçok araç, alet ve ekipman geliştirilmiş kullanılmış ve bir tarım kültürü oluşmuştur. Burada saban ve orağa özel bir parantez açmak gerekirse, bu iki alet tarım tarihinde en uzun kullanılan aletler olup hala kullanılmaktadır.
İnsanın akıl sahibi bir varlık olması nedeniyle hem geçmişi hem de geleceği, ile ilgilidir. Ama bunların üzerinde insan; ben neyim, nereden geldim, nereye gidiyorum sorularına cevap arayan bir varlıktır.
İnsan biyolojik bir bedene ve o bedende saklı fakat mahiyetini bilmediği bir ruha sahiptir. Merak eden düşünen insan hem geçmişin birikimlerini kullanarak günü yaşar ve geleceği planlar. İnsanlığın geçmişteki birikimlerini bugüne taşıyan en önemli kaynaklardan biri müzelerdir. Ve keza tarımın zaman sürecindeki birikiminin nesnel objelerinin toplandığı yer tarım müzeleridir.
Müzeler ayrıca, bilimsel çalışmalara ilham verme ve yol gösterme fonksiyonuna sahiptir. Bu bağlamda tarım müzeleri; tarih sürecinde tarımsal faaliyetleri anlamanın nesnel kitabı, tarımsal eğitim ve öğretimin önemli bir parçası ve tarımın geleceğini öngörmenin etkili anahtarıdır.
Bu nedenlerle tarım müzeleri Asya’dan kopup gelen çiftçilik mesleğinde temayüz etmiş (sivrilmiş), Anadolu’yu yurt edinmiş Türk Milletinin önemli bir kültür taşıyıcısı olama özelliğine de sahiptir.
Bu önemine rağmen tarım müzelerinin kurulması maalesef ilgili sorumlular tarafından yeterince algılanmamıştır. İnsanlık tarihinde belkide en uzun süre kullanılan kara sabanın ki günümüzde örneklerini bulmak zorlaşmıştır. Birçok kadim tarım aletinin ila nihaiye var olacağı düşünülmüştür. 1970’li yılların en gözde tarım makinesi harman makineleri bugün örneğini bulmak zorlaşmıştır Son 50 yılda tarım alet makine olmak üzere tarım objelerinin hızlı değişimi nerede ise 2500 yıl kullanılan ojeleri yok olma aşamasına getirmiştir. Kısaca tarım müzelerini oluşturmak için birçok yörede geç kalınmıştır, tren kaçmak üzeredir.
Bu bağlamda ilk tematik tarım müzesi Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Makineleri Müzesi adıyla 1981 yılında kurulmuştur. Ancak genel kapsamda tarım müzeleri ülkemizde yeni yeni oluşturulmaya başlanmıştır. Küçük ölçekli bazı müzeler de mevcut olmakla birlikte geniş kapsamlı müzelerden biri Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi bünyesinde 2007 yılında açılmıştır. Yakın tarihte (2019) Şanlıurfa’da Çermelik Kervansarayı ‘Kırsal yaşam ve Tarım Müzesi’ne dönüştürüldü. Zira bereketli Hilal’in merkezinde bulunan Şanlıurfa/Göbeklitepe ile aynı bölgede yer alan bu müze ayrı bir değere sahiptir. Bilindiği gibi Bereketli Hilal insanlık tarihinin en eski (MÖ 11.yy) tarım merkezidir. Geçmişten bugüne tarımda kullanılan çok sayıda araç-gereç ve aletin sergilendiği bu Müze zengin materyal varlığı ile tarımın tarihi gelişiminin gelecek nesillere aktarılmasında önemli bir yere sahiptir.
Bazı bitkisel ürünlerde, özellikle hayvansal üretimde yüksek bir potansiyele sahip Doğu Anadolu’da bir tarım müzesinin bulunmaması önemli bir eksiklikti. Ankara ve Ege ve Üniversitelerinden sonra üçüncü Ziraat Fakültesi, Atatürk Üniversitesinin iki fakültesinden biri olarak Erzurum’da açılmıştı.
Bu yazıyı okuyan mesai arkadaşlarım hatırlayacaktır. Atatürk Üniversitesinde öğretim üyesi olarak atandığım 1991 yılından itibaren fırsat ve söz söyleme şansı bulunduğun her platformda Fakültemiz bünyesinde bir tarım müzesinin gerekli olduğunu gündeme getirmiştim. Ancak bu idealimde maalesef muvaffak olamadım. İkinci bir idealim Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesine kayıt yaptıran öğrenciler için bir dönem koruluğunun oluşturulmasıydı. Öğrenciler ilk ağaç dikme mevsiminde fidanlar dikecekler ve fidanlarının bakım ve sulanmasını öğrenimleri boyunca üstleneceklerdi. Mezun olduklarında Anadolu’nun 2000 m zirve şehri Erzurum’dan bir dikili ağaçları var olarak ayrılacaklardı. Maalesef kendi diktiğim birkaç ağacın dışında oda gerçekleşmedi.
Nihayet beni de sevindiren yeni bir haber: 16 Şubat 2024 tarihinde Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi bünyesinde ‘Tarım Müzesi’ hizmete açıldı.
Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Önder Çalmaşur Bey öngörüsü ve özel gayretleri ile ilave bir binaya gerek duymadan mevcut binalar içinde âtıl tutulan bir hangarı düzenleyerek Tarım Müzesi olarak hizmete sundu. Bu Müze zamanla daha da büyüyecek ve gelişecek bölge potansiyeline sahiptir. Bu Müze’nin kurulmasında katkısı olan herkes takdire şayandır.
Tarım eğitimi alanlara, tarımı merek edenlere, tarihini, geçmişini öğrenmek isteyenlere, ufkunu açmak isteyenlere, hasılı Milletimize hayırlı olsun.
Prof. Dr. Ömer AKBULUT, Mart 2024