DOÇ. DR. ÖMER FARUK RECEP
Tıbbi terminolojiyle ilgili iki sözlüğün altına imzasını atmış biri olarak bu konuda birkaç cümle söz etmeye hakkım olduğunu sanıyorum.
Ne kendimizi kandırıp tepelere çıkaralım, ne de aşağılayıp yerin dibine sokalım.
Bu konuyla ilgilenmeye başlayalı sanırım yirmi yılı geçmiştir. Her tür görüşle karşı karşıya kaldım. Ben kendi alanımın terimleriyle ilgilenmeye başlayıp ilk sözlüğümü yayınladıktan sonra ‘Bilim dili Türkçe’ mesajıyla kongre bile yapıldı.
Kulağa hoş geliyor. Ama baktığınız açıya bağlı. Bilim olmadan bir dil oluşturmaya kalkarsanız bu çok komik kaçıyor ve oturmuyor. Ben bu mesaja hep ‘bir gün böyle olacak’ iyimserliğiyle bakmayı yeğledim.
Dediğim gibi, önemli olan şey öncelikli olarak bilimin olmasıdır. Bilimin sahibi terminolojisini de belirler. Siz onların buluşlarına kendiniz isim takmaya kalkarsanız bazen tutar, bazen tutmaz. Karşılık olduğunu düşündüğünüz terim de bazen karşılar bazen karşılamaz. Zira terimlerin bilimlerdeki kullanımı her zaman sözlük anlamlarıyla olmamaktadır.
Birkaç örnekle konuyu izah etmeye çalışalım. Blefarit terimini ele alalım. Türkçesi ‘göz kapağı yangısı’. Göz kapağında çıkan uçuk da bir yangıdır kapak cildindeki enfeksiyon da. Göz kapağı yangıları deseniz bir kitap bölümünün başlığı olur. Blefarit derseniz göz doktorunun aklına tüm göz kapağı yangıları gelmez, kast edilen anlamı hemen kapar.
Saydam tabakanın bozulması denildiğinde ne anlaşılır sizce? Kornea dejenerasyonları veya saydam tabaka dejenerasyonları denildiğinde emin olun her göz doktoru bir çırpıda birkaç tane sayıverir. Beslenme bozukluğu yerine kornea distrofileri denilince de aynı şey olur. Zira bu terimler göz biliminde neredeyse bir özel isim gibi kullanılmaktadır.
Basit bir ünit kelimesinin kullanımı bile çok fark edebilir. Okullarda ünite denilir, bazen birim diye çeviririz, bazen de farklı yerlerde hem ünit hem de birim terimlerini kullanırız. Ünit denince genellikle göz biliminde muayene için kullanılan hareketli bir sehpa kast edilir. Birim denilince belli bir konuda bir araya gelip çalışma yapan ekip anlaşılır.
Zorlamaya kalkarsak her terimi bir yerlere oturtabiliriz, ancak bunların pratik hayatta bir anlamı olmaz. Yirmi birinci yüzyılda batıdan aldığınız bir terime Orta Asya Türkçesi’nden bir karşılık bulup zorlamaya kalkarsanız bunun adı emin olun ki ilericilik olmayacaktır. Tam karşılığı olan terimlere evet. Ama zorlamaya hayır. Zorlamak yerine bilimsel gelişme diyorum. Gelişelim, arkasından terimlerimiz kendiliğinden gelecektir.
Geçenlerde ilginç bir çalışmaya denk geldim. Batıdan gelen terimlere karşılık olarak geliştirilen terimler üzerine yapılmış bir çalışma. Sonuç ilginç. Karşılık olarak önerilen terimlerin çoğu bu sefer başka bir dilden alınmış.
Özetle söylemek gerekirse dil işi zorlamaya gelmez. Bu işle profesyonel olarak ilgilenenler olsun, ama sahada bulunanların sesine ve kullanımlarına da kulak verilsin. Bakın, computer kelimesine bilgisayar deyince bilgisayar sizin teriminiz oldu da television için televizyon dediğiniz zaman televizyon sizin teriminiz olamadı mı? Bu terim sizin değil diye gelip elinizden almaya kalkan mı oldu?
Bu arada şahsıma ait eserleri inceleyenler bulunabilir. O eserlerde burada savunduğum fikirlere karşı görünen terimlerle karşılaşabilirsiniz. Bazen eser yayınlarken danışmanlarla çalışırsınız. Fikriniz ne olursa olsun danışmanın fikrine uymazsa geçemezsiniz. Sonuçta tüm terimlerime sahip çıkarım, ama bir yönden de bu terimlerin basan kurumun yaklaşımına uygun şekle getirilmiş olan terimler olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.