Bugün bedenlerin gençleştiğini ama zihinlerin bu gelişmeye ayak uyduramadığını aksine yaşlandığına şahit oluyoruz. Yaşlanırken daha da gençleşen dünyanın, sürekli bedenine özen gösterip, onu diri ve güzel yapmaya çalışırken ruhunu yitiren insanların “tüketimin” nesnesi haline geldiğini ve tinin bir yaşam alanı ya da habitat olmaktan çıkmakta olduğunu görüyoruz. Bu çelişkili durumu düzeltmek için ilkin aşina olduğumuz anlayışları değiştirmeli; bilgeliği saçı başı ağarmış yaşlı biri ve dehâyı da saçı başı dağınık çılgın biri gibi hayal etmeyi bırakmalıyız. Bilgeliği insan ömrünün sadece son evresine özgü bir durum olarak kabul edersek, ömrü boyunca ahmaklık içinde yaşayan bir insanın, sanki doğal bir telafi süreci varmış gibi yaşı ilerlediğinde bilgeliğe kavuşmayı beklemesinin yaşadığımız ve karşılaştığımız olguyu yansıtmadığını görebiliriz. Zira pek çok yaşlı lafügüzaf etmekte ve hayatını anlamsız ve boş işlerin peşinde tüketmektedir. Nitekim yaşlılığı bilgelik ile bir tutarak onu değerli ve anlamlı kılmaya çalışan Çiçero’nun Yaşlılık Üzerine adlı meşhur eserinde bile şu itiraf yapılır: “insanın içinde iyi ve mutlu yaşamaya dair en ufak bir istek yoksa her yaşı ona ağır gelir.”[1] Oysa geleneksel dünyada sadece deneyimlenerek öğrenilebilen pek çok hususun bugün modern dünyada neredeyse daha gençliğin başlangıcında farklı bilgi kaynaklarından öğrenilebildiğini de göz önünde bulundurduğumuzda, yaşın günümüzde bilgelik için bir ölçüt olamayacağını ifade edebiliriz.
Yine şahit olduğumuz diğer bir çelişki, gençliğe bakışımızda tebellür etmektedir. Gençliği bir yandan neslin devamı olarak ve daha iyi olma umuduyla nitelerken, diğer yandan kuşağımızla çatışan bir unsur olarak bir kopuşa neden olacağı kaygısını taşırız. Bu bakımdan yeni ve genç olana insanların tavrı aynıdır. Açıkçası yeni olana aynıyı yinelediği ölçüde, yani eskiyi sürdürdüğü için değer verilirken, genç olana da geleneği sürdürdüğü, yani yaşlıya tabi olduğu ölçüde değer verilir. Bu durumda değeri belirleyen eski ve yaşlı olduğu için gencin deneyim içindeki yerine iptal ediyor ve onu tehdit olarak görüyor. Yaşadığımız siyasal ve toplumsal krizin nedenini burada görmenin olası olduğunu söyleyebiliriz.
Kuşkusuz bilgelik geçmişle irtibat kurmayı, geleceği tasavvur etmeyi şimdiyi ise yaşamayı gerektirdiği için belli bir eğitim sürecini, yani felsefî düşünme ya da sahih düşünmenin öğrenilmesini gerektirir. Bu husus için kurumsal ya da akademik bir öğrenim görmek gerekmediğini; anlam ve hakikat arayışıyla yola çıkıp, yolda iyi karşılaşmalar örgütleyen ve karşılaştığı “hikmetli” ya da “hakikatli” düşünürlerle sohbet etmeyi becerebilen kişilerin yetişmesi gerektiğini görmeliyiz. Bu çerçevede gençken bilgeliğe ya da felsefeye ilgi duymamış birinin, hayatının sonraki aşamalarında felsefeye ilgi duymasını beklemenin nafile olduğunu söyleyebiliriz. Hatta gençliğinde felsefeyle ilgilenmiş kişilerin çoğunun bu ilgiyi ömür boyu sürdürmediğini; çünkü felsefeyle ilgilenmenin başta kendisinin olmak üzere, başkalarının, hayatın ve dünyanın sorumluluğunu almak anlamına geldiğini düşünebiliriz. Böyle bir sorumluluğu almak istemeyenler kolaycılığa kaçarak yaşlılara saygıyı ve onların inançlarını takip etmeyi tercih ederler. Çünkü sorgulamak, yolda olmak ya da sürekli bir inşa olarak bilgeliği aramak risk almayı gerektirir. [2] Bu çerçevede öğretilenden başka biçimde düşünebilmek ve gösterilenden başka biçimde görebilmek gençliğe özgü nitelikleri yansıtır. Sanatçılar, edebiyatçılar, felsefeciler ve bilim insanlarının başyapıtlarını ve icatlarını gençken ortaya çıkardıkları, yaşlılıkta ancak yılların içinde geliştirdikleri bu üslubu en güzel şekilde sundukları görülebilir. Bu bakımdan sorgulamayan, eleştirmeyen, isyan etmeyen gençlik, gerçek bir gençlik değil, erken bir yaşlılık olarak nitelenebilir. [3]
Bilgelik, tüm yaşlıları ve bilginleri aşacak bir olgunluğu ve sürekliliği gerektirdiğinden hakikat ve hayatın anlamını arama dürtüsünü ömür boyu korur. İçinde yatan bu dürtüyü hiçbir zaman yaşlılığa teslim etmeyen, son nefesinde bile bilgeliğin vadettiklerine teslim olan bir kişi, genç kalmanın çağlar ötesinden mükemmel bir örneğini oluşturur. Bu çerçevede bilgenin gençlere, gençlerin de bilgeye bu denli yakın olmalarının nedeni kuşkusuz budur. Zira o, yaşamın “genç” niteliklerine, hoşnutsuzluklarına, kahramanlık arzularına, merak kapasitelerine, sonsuz umutlarına, kuşku duyma eğilimlerine, sorgulama yatkınlıklarına, özgürlük tutkularına, ama aynı zamanda inanmaya hazır oluşlarına yol gösterilmesine ön ayak olur. Bu bitmek bilmez pedagoji, ruhun bütünüyle gençleşmesini gerektirir. O halde bilgeyi “genç kalma” uzmanı yapan, yalnızca hayatının son gününe kadar gençlik tutkusunu koruması, hatta o tutku uğruna ölmesi değil; aynı zamanda o tutkuyu yeni bir tefekkür seviyesine yükseltmesidir. Zira bilgenin, öğrencilerinin arzusunu hem kışkırtması hem de eğitmesi için aynı zamanda hem onlardan yaşça büyük hem de onlarla aynı “ruhsal” yaşta olması gerekir. Sürekli arayış halindeki bir ruhun kavuşamayacakları bir aşkın peşine düşmesi, öğrenmenin hiçbir zaman bitmeyeceğini, gerçek anlamda genç kalmanın, öğrenme tutkusuyla mümkün olacağı anlamına gelir.
Bilgelik sadece bilgi ve düşünmeyi değil aynı zamanda onlara eşlik eden ahlâkî gelişimi de içermektedir. Zira hayatta dengeli bir yaşam sürme ahlâkî duyarlılıklarımıza bağlıdır ve bilgece karar vermenin özünde ahlâkî kavrayış yatmaktadır. Ahlâkî bir varlık oluş, hem benlik inşasına hem de ahlâkî duyarlılığa ihtiyaç duyar. Nitekim kişinin ahlâkî duyarlılığı ve gelişimi benlik kavramını korumaya yöneliktir. Kişi kendi benliğine ilişkin yaptığı değerlendirmelerle ilişkisi nispetinde varoluşa açılır. Varoluşu çeşitli düzeylerde inceleyebilen bilgeler gerçek benliklerinin nasıl geliştiğini ve evrimleştiğini kendi içlerinde görebilirler. Bu durum bilgeliğin belli bir dönemden sonra ya da yaşlanınca değil; aktif bir benliğin sonucu gerçekleştiğini gösterir.[4]
Geçmişte teologlar bilgeliği, insanların ve şeylerin “amaç birliği” olduğunu ve dolayısıyla bunun da dünyanın birliğinin delili olduğunu kabul ederek inşa etmiştir. Onlara göre bilgelik, insanların ve şeylerin ortak bir amaca hizmet ettiklerini bilmek; her bir parçanın kendi amacının olmadığını, insanlar ve şeyler arasında mutlak bir amaçsal birlik olduğunu görmek olarak vurgulanmıştır. Bu çerçevede bilgelik dünyamız, hala daha iyi organize edilmiş bir amaç birliği arayışında olmak olarak kabul edilebilir. Ancak bu şeylere ve insanlara mutlak bir amaç biçerek şeyleri ve insanları tek tipleştirmek olmamalıdır. Bilgelik her varlığın diğer varlıklarla ortak olan ve olmayan amaçlarının olduğunu; insanlar arasında tanışıklıktan kaynaklanan ve onun sürekli olarak sağladığı bağlantının mevcut olduğunu bilmektir. Dahası, bilgelik, dünyanın amaçsal birliğinin bize sunduğu rahat hareket etme gibi pratik faydasının olduğunu ama onlar arasında birbirlerinden farklı ögeler olduğu için, bağlantısızlıkların olabileceğini de görmektir. Yine bilgelik, mutlak estetik birlikten doğan bir hikâyenin farkına varmaktır. Bu çerçevede bilgelik, dünyanın, birbirine paralel giden, kendine özgü anlarda başlayan ve sonlanan, karşılıklı olarak birbirinin içine geçen, birbirine karışan pek çok parçalı hikâyelerle dolu olduğunu fark etmektir. Daha iyi bir hayatı yaşayabilmek için gidilecek yönü adeta bir pusula gibi gösteren bilgelik, sınırlarımızı, hasar görebilir taraflarımızı ve kırılganlıklarımızı da kabul ederek içinde yaşadığımız dünyanın kaderini daha iyiye götürme arayışı olmalıdır.[5]
Sonuç
Kant Gelecekteki Herhangi Bir Metafiziğe Giriş’nde deneyimden kaynaklanmayan bir yargının nasıl olur da bir zorunluluk taşıyabildiğini ve bu zorunluluğun deneyime uygulanabilme imkânından bahseder. Bu husus, kendisine kadarki süreçte tefekkürde yaşanan krizin adıdır: “Diğer bütün bilimler durmadan ilerledikleri hâlde bilgeliğin kendisi hep aynı yerde ve kehanetine hep başvurulan bir alan olarak bir tek adım atmadan hep aynı yerde dönüp duruyor olması bakımından neredeyse gülünç görünüyor.”[6] Tarih üstü bir bilgeliğe duyulan inanç ve isteğin ifadesi olan bu görüş, kendi seleflerini belirli bir teori etrafında toplama dürtüsünü de beraberinde getirmektedir. Ancak bu hususun imkânsızlığını gören bir kimse, bu teoriyi anlar anlamaz kullanılıp atılan bir merdiven gibi kendisinden kurtulmalıdır. Deneyimin kendi tarihselliğinde aktığını fark eden birinin, bilgeliğin de kendisinin ürünü olduğu ve kendisine intikal etmiş olumsallıkları yeniden bir betime tabi tutarak bu olumsallıklardan kurtulma çabası ve bundan kurtulurken de, kendi seçim, tercih ve hatta yaratımına göre, kendisine ait olacak nihai bir sözcük dağarını biçimlendirme teşebbüsü ortaya koyduğunu fark etmelidir. Bu hadise çok yönlü bir olumsal gerçeklikler toplamıyla olan bir ilişki değil, olanaklılık dünyasıyla, yaşamdan daha geniş olarak kahramanın yolunu kat ettiği ve bu arada yoluna devam ettikçe olanakları tükettiği bir ilişkinin adıdır. Bu çerçevede bilgelik, anlam arayışı ve içsel bütünlük, toplumsal ilişkilerde organizasyonlar kurma olanakları geliştirmedir. Söz konusu imkanların inşası yaşamın dış koşullarını dönüştürebilmek ve böylece yaşamın psişik içeriğine tepki vermekle, diğer kendilik türlerini özümsemek ve onları yeniden birleştirmekle mümkündür. Özetle bir insanın veya toplumun bilgeliği, iç birliği ve tekliği sağlamasıyla mümkündür; dışsallık ve yüzeysellik bilgeliğin göstergeleri değildir.[7]
Bilgelik inşası nihai ve sabit bir şey olarak değil geçişli ve hareketli bir şey olarak görülmelidir. O, kendimizi fark ettiğimiz andan ölünceye kadar geçecek süreci içerir. Bu süreçte insan, içinde bulunduğu zaman dilimindeki medeniyetinin koşullarına ve özelliklerine göre bilgeliğini inşa edecektir. Bilgelik inşasında yalnızca eski dönemi referans almak yeni koşulların kaynaklarının düşman olarak görülmesine yol açabilmekte,[8] kültürün oluşumuna ve gelişimine kişisel katılımı engelleyebilmektedir. Bireyselliğin yaratıldığı sahnenin her daim değiştiğini kabul ettiğimizde, bireyin entelektüel bir boşlukta kalmayacağını; bu noktada önemli olanın, bireyin entelektüel boşluğunu hangi araçlarla nasıl doldurabileceği hususu oluğunu fark edebiliriz. Zira kişiler, mevcut sosyal gerçekleri gözlemleme ve onları kendi potansiyellerine göre yönetme iradesi gösterdiklerinde bilgeliği ziyadesiyle gösteriyorlardır. Bireyselliklerin ilk başta kendiliğinden ve biçimsiz olduğunu; bir potansiyel, bir gelişme kapasitesini yansıttığını fark ettiğimizde; bilgeliğin kendi kültüründen hareketle nesneler ve insanlar dünyasında ve onlarla birlikte hareket etmenin eşsiz bir yolculuğu nitelediğini söyleyebiliriz. Bilgelik, dünyanın etkilerini hissetmenin ve bu etkilere gönüllü bir yanıt vermenin ayırt edici bir yolu olduğundan, sadece gerçek koşullarla etkileşim yoluyla şekil ve form kazanır. Bu husus bilgeliğin özgün ve yaratıcı bir şey; başka şeylerin yaratılması sürecinde oluşan bir şey olduğunu gösterir.[9] Gençliğin çoğu kez umut, yeniden canlanma, çiçek açma, tazelenme olarak tasvir edilmesi bilgeliğin en çok ona yakıştığı şeklinde okunabilir.
Kaynakça
Akarsu, Bedia (1975), Felsefe Terimleri Sözlüğü, TDK Yayınları, Ankara.
Akkaya, Ahmet (2019), Psikososyal Gelişim Alanı Olarak Bilgelik Gelişiminin İncelenmesi, Kocaeli Ünv. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli.
Cicero Marcus Tullius (2018), Yaşlılık Üzerine, çev. Çiğdem Dürüşken, Alfa Yayınları, İstanbul.
Dewey, John, Individualism Old and New.
https://archive.org/details/in.ernet.dli.2015.34064/page/n11/mode/2up (17.04.2021)
Erdem, Şefika (2019), Üstün Yeteneklilerin İyi Oluşunda Bilgelik, Değerler ve Benlik Kavramlarının Rolü, Tokat Gaziosmanpaşa Ünv. Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Basılmamış Doktora tezi, Tokat.
James, William (2021), “Rasyonalite Duygusu”, çev: Celal Türer, Rasyonalite Duygusu, Fol Yayınları, Ankara.
Kant, Immanuel (2004), Prolegomena to Any Future Metaphysics, Edt. Gary Hatfield, Cambridge University Press, New York.
Locke, John (2013), İnsan Anlığı Üzerine Bir Deneme, Kabalcı Yayıncılık, İstanbul.
Lenoir Frederic (2020), Bilgelik, Çev. Yusuf Yıldırım, İş Bankası Yayınları, İstanbul.
Türer, Celal, Yol ve Yolculuk, https://www.tyb.org.tr/prof-dr-celal-turer-yol-ve-yolculuk-37280h.htm (19.04.2021)
Öz
Sürekli Bir İnşa Olarak Bilgelik
Gencin şahsiyet oluşturmadaki en önemli uğraklarından biri hayatın anlamını kendi kültüründeki mana küreleri üzerinden fark edebilmesi ve bu kürelerde kendisine yer bulmasıdır. Zira insanın, biyolojik değil ama manevi anlamda nefes alıp verdiği, insan olarak yaşamayı ve yaşatmayı öğrendiği yer olan kültür dünyası, barındırdığı anlamlarla uyum içinde her bireye özgü farklı tavır ve tutumları üretir. Bu farklı tavır ve tutumlar esasen özgünlük ile değerli bir yaşamı yansıtan zemine işaret eder. Gencin bu zemin ile ilişki ya da iletişime geçmesi varoluşu ona kavratacak uğraklarla; felsefe, sanat, bilim ve din alanlarını içeren bilgelikle karşılaşmasıyla gerçekleşir. Bilgelik yaşananları anlamlandırma ve onları en iyi şekilde düşünüp ayrıştırma faaliyeti olarak tanımlanabilir. Daha açık bir ifadeyle bilgelik, deneyimi kendi gerçekliği içinde açımlayarak ve hayatın aktüel (daha geniş ve asli) durumlarını rapor ederek deneyimlerimizi “inşa eden”, “büyük bir manaya” dönüştüren faaliyeti temsil eder. Çünkü hayat içerisinde edindiğimiz tüm deneyimler, bizden birleştirme, ahenk ve organizasyon talep ederler. Bu organizasyon olmaksızın şahsiyet oluşturulamaz, kendilik bilinci kazanılamaz. Kendilik bilinci her daim, karşılaştığımız sorunları anlayacak ve çözümleyecek bir anlam ufku ya da bir anlam eşiğinin oluşturulmasına bağlıdır. Bu çerçevede anlam ufku ya da anlam eşiği oluşturmak bilgelikten; olup biteni çeşitli vasatlar üzerinden anlamadan başka bir şey değildir. Bu yüzden bilgelik gençlerin mana arayışında ana uğraklardan olup, varoluşun ya da insan hayatını belirleyen güçlerin keşfedilmesi demektir. Bugün bedenlerin gençleştiğini ama zihinlerin yaşlandığına şahit oluyoruz. Bu çelişkili durumu düzeltmek için aşina olduğumuz anlayışları değiştirmeli, bilgeliği saçı başı ağarmış yaşlı biri ve dehayı da saçı başı dağınık çılgın biri gibi hayal etmeyi bırakmalıyız. Deyim yerindeyse yaşlanınca bilge olunmaz. Bilgelik gençlikte oluşmaya başlar ve biteviye olgunlaşma ya da kemalat hali olarak devam eder. Buradan hareketle bilgenin yaşlanmadığını; onun sürekli bir inşa halinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu yazı bilgelik sevgisinin bu topraklardaki işlevini araştırmayı ve gençler için nasıl bir ufuk olması gerektiğini ortaya koymayı hedefler.
Anahtar Kelimeler: Felsefe, bilgelik, gençlik, kültür, mana
Abstract
Wisdom as a Continuous Construction
One of the most important moments of the youth in creating personality is to recognize the meaning of life through the meaning spheres of his/her culture and to find a place for himself/herself in these spheres. Because in the cultural word, human breathes spiritually, not biologically. The cultural world is the place where people learn to live and live as human beings, and it produces different attitudes and attitudes specific to each individual in harmony with the meanings it contains. These different attitudes and attitudes point to the ground that reflects a valuable life with originality. The relationship or contact of the youth with this ground is through moments that will grasp him/her existence. It happens when the youth encounters wisdom that includes the fields of philosophy, art, science, and religion. Wisdom can be defined as the activity of making sense of experiences and thinking and separating them in the best way. To put it more clearly, wisdom represents the activity that “constructs” our experiences, transform them into a “great meaning” by unfolding experience in its own reality and reporting on the actual (larger and essential) situations of life. Because all the experiences we have in life demand unification, harmony, and organization from us. Without this organization, personality cannot be created, and self-consciousness cannot be attained. Self-consciousness always depends on the creation of a semantic horizon, or threshold of meaning, that will understand and resolve the problems we encounter. In this framework, creating a horizon of meaning or a threshold of meaning is nothing but wisdom and understanding what is going on through various means. Therefore, wisdom is one of the key moments in the search for the meaning of young people and means the discovery of the forces that determine the existence or human life. Today we see bodies getting younger but minds aging. To rectify this contradictory situation, we need to change the understandings we are familiar with and stop imagining wisdom as a gray-haired old man and a genius as a madman with a messy head. As the phrase goes, you cannot be wise when you get old. Wisdom form in youth and continues as a state of ceaseless maturation or perfection. From this point of view, the sage does not age, he is in a constant state of construction. This article aims to investigate the function of the love of wisdom in these lands and to reveal what kind of horizon it should be for young people.
Keywords: Philosophy, wisdom, youth, culture, meaning
Prof. Dr. Celal Türer
Ankara Ün. İlahiyat Fakültesi
05359544612
[1] Marcus Tullius Cicero, Yaşlılık Üzerine, çev. Çiğdem Dürüşken, Alfa Yayınları, İstanbul, 2018.
[2] Celal Türer, Yol ve Yolculuk, https://www.tyb.org.tr/prof-dr-celal-turer-yol-ve-yolculuk-37280h.htm
[3] https://t24.com.tr/yazarlar/sureyya-su/bilgeligin-imkani-olarak-genclik,23460
[4] Şefika Erdem, Üstün Yeteneklilerin İyi Oluşunda Bilgelik, Değerler ve Benlik Kavramlarının Rolü, s. 28.
[5] Frederic Lenoir, Bilgelik, Çev. Yusuf Yıldırım, İş Bankası Yayınları, İstanbul 2020, s.32.
[6] I. Kant, Prolegomena to Any Future Metaphysics, Edt. Gary Hatfield,Cambridge University Press, New York, 2004, ss. 5-6.
[7] J. Dewey, Individualism Old and New, ss. 24-25.
[8] J. Dewey, Individualism Old and New, ss. 33-34.
[9] J. Dewey, Individualism Old and New, ss. 156-157.