İnternette bir arama motoruna ‘gezegenlerin yörüngelerinin elips şeklinde olduğunu kim buldu?’ diye bir soru girdim. Çoğunlukla Kepler cevabı çıktı karşıma. Bazı sitelerde Arap dünyası astronomlarının bu konuda çok daha önce fikir beyan ettiği yazılıydı. Bir de Kepler’den yaklaşık 200 yıl önce yaşamış olan Fars menşeli Gıyaseddin Çemşid’in ismi geçiyordu.
Dünyanın döndüğünü kimin bulduğunu sordum; daha çok Galile ve Kopernik isimleriyle karşılaştım. Oysa ondan çok daha önce Biruni ve Uluğ Bey diye doğulu bilginlerin adları geçiyor kaynaklarda.
‘İlk uçağı kim yapmıştır?’ diye sordum. ‘Wright kardeşler’ çıktı karşıma. Bizim kaynaklarımızda 9. yüzyılda yaşamış Endülüs’lü bir bilim adamı olan Ebu Firnas görünüyor uçağın mucidi olarak.
Sonra ‘verem mikrobunu kim buldu?’ diye sordum. Robert Koch çıktı karşıma. Ama ondan 150 sene kadar önce yaşamış Abbas Vesim Efendi diye bir kişinin de kaynaklarımızda adı geçiyor.
Eğer bu aramaları Türkçe olarak yaparsanız doğulu bilim adamlarına rastlıyorsunuz. İngilizce olarak yaptığınız takdirde neredeyse hiç çıkmıyor adımız sanımız.
Bu örnekler pozitif bilimlerle ilgili. Bir de teorik bilimlerle ilgili olanlar var. Geçenlerde bir video oynatma sitesinde gezinirken batılı bir bilim adamının bir videosuna denk geldim. Kendisine ait bir teori olarak sunduğu görüşü aslında ondan yüzlerce yıl önce yaşamış olan İmam Maturidi’ye aitti.
Aşırı ilgilendiğim bir alan olmadığı bu kadar örnek vermekle yetineceğim.
Fakültede derslerimize gelen hocalardan bazıları veya sonradan katıldığım toplantılardaki konuşmacılar işlenen konuyla ilgili tarihi bilgi verirken bazen yüzyıllar öncesinde bu konuyla ilgilenmiş olan bilim adamlarımız hakkında da üç beş cümle ederlerdi ve bunları duymak beni çok mutlu ederdi.
Bilimde çok parlak bir dönemi Müslümanlar olarak tarihe geçirdiğimizi kimse inkar edemez. Bu konuyla ilgili çok sayıda eser piyasada mevcuttur. Ancak bunların çoğu yetkin olmayan kişiler tarafından yazılmış ve bir slogandan veya basit bir tarafgirlikten öte geçmeyen eserlerdir. Gördüğüm kadarıyla tüm bilim geçmişimizi bir esere sığdırabilmek de pek mümkün gözükmemektedir. Dolayısıyla her bilim alanındaki kişilerin bu konuda ayrı ayrı çalışmalar yaparak detaylı eserler vermeleri veya bilgilendirmeler yapmaları daha makul olacaktır.
Bakın, neden böyle bir şey istediğimi daha net söyleyeyim. Falan kaynakta uçağın doğulu bilim adamları tarafından ta 10. yüzyılda icat edildiği, verem mikrobunun batının 150 yıl önce bizim bir bilim adamımız tarafından keşfedildiği, dünyanın yuvarlak olduğu ve dönmekte olduğunun batıdan yüzlerce yıl önce bizim bilim adamlarımız tarafından bilindiği gibi pekçok bilgiye rastlıyorsunuz, ama içeriğine veya detayına çok vakıf olamıyorsunuz. İlgilenenler biliyordur belki, ama ben bilmiyorum şahsen. Bilmek zorunda olduğumu da hissediyorum diğer taraftan. Kendimde hissettiğim bu zorunluluğun tüm halkım için de hissedilmesi gereken bir zorunluluk olduğunu düşünüyorum. Yoksa tarihimizi küçümseme, bilim adamlarımızı yok sayma, geçmişimize karşı mankurtlaşma gibi kötü hasletlerden kurtulmamız pek mümkün görünmüyor.
Bundan sonraki aşama ise dünyanın bilimdeki buluşlarımızı kabullenmesidir. Yani İngilizce olarak arama yaptığımda veya batılı kaynaklara baktığımda da bize ait olan gelişmeleri görebilmektir.
Şüphesiz eğitim sistemimiz içerisinde kenarından köşesinden bu konulara değinilmektedir. Ancak kendim ve çevremdeki insanlara bakınca bunun çok yetersiz olduğunu söyleyebilirim. Şahsen bir trigonometri deyince El-Battani’yi, optik denince El-Heysem’i, matematik denince Harizmi’yi lisedeki derslerimden hatırlıyor olabilmeyi isterdim.