Zaman o gül gibi gül görmemiş zamân olalı Gülün güzelliği dillere dâstân olalı Ne serve bakmadadır şimdi gözlerim ne güle O şîvekâr bu kaamette nev-civân olalı Yegâne hüsn-i ilâhî odur Cemâlullah Cihâna ahsen-i takvîmden ıyân olalı Mesağ olaydı eğer lâ-şerîke leh derdim Nazîri gelmedi âlemde hüsn ü ân olalı O...
“vurma kazmayı ferhaaat he’nin iki gözü iki çeşme aaahhh” âsaf hâlet çelebi Kelimeler penceremde açan sardunya… İçinde bir serçenin çırpınıp öttüğü yuva. Suya düşen revzen-i menkûş… Kelimeler gök gülşenine ekilmiş birer yıldız. Renk renk, ışıl ışıl… Sonsuzu bahşeden rüyâ, kelimeler… Kelimeler içimize döne döne sırma nakışlar işleyen bir nakkâş…...
Karl Marx ve Friedrich Engels 19. yy sonlarında, vahşi kapitalizmin çarkları altında ezilen insanlara bir ümit vermek üzere, belki de eskatolojik ve iyimser, bir kehanette bulunmuşlardı, Avrupa’da dolaşan bir hayaletten bahsederek. Şimdilerde ise yekten farklı bir “şey” dolaşıyor her yerde. Kötümser ve ümit kırıcı, üstelik bir kehanet değil açık seçik...
İçerisinde yaşadığımız dünya sistemi Batılı değerler üzerine bina edilmiş bir sistemdir. Pek çok yazar çağı karakterize eden hususlara değişik şekillerde vurgu yapar. Kimine göre çağ bilgi çağıdır. Kimine göre bilim ve teknoloji. Bazıları da üretimi önceler. Ne var ki kaosa, bunalıma işaret edenlerin sayısı da az değildir. Mesela Drucker’a göre...