Çok sevdiğiniz birisini kaybedince, eksiliyor insan haliyle. Annemi kaybettiğimde küçüktüm. Neyi kaybettiğimi zamanla fark ettim. Yüzümün yarısını kaybettim. An oldu ellerimi, bazı zamanlar da ayaklarım yoktu. Öyle anlar da oldu ki, başımda bir tel saç yoktu. Annesi ölen her çocuk, biraz kel, biraz da hırçın oluyor galiba. Tutturmuştum o gün,...
Sahili olmayan bir denize bakar gibisin o’na bakınca. Göğsünde iman taşıdığına o kadar emindin ki, o kadar da inanmıştın iki bedenin bir ruh içinde hapsolmuşluğuna. Ne ilgisi mi var bunların imanla? Ben de sana soruyorum işte, Yusuf’un gömleğiyle aynı olsa bile, alnında bir ay, yüzünde insan bir şavk arar! Bir...
Bakınca ruhumuzu okşayan, okşadıkça huzuru nakşeden, biri bin eden, dünyanın giriş kapısına yazılmış “iyiliğinle gel” işaret tabelasına rağmen, güzel yaratılmış ne varsa, insan eliyle, insan diliyle bozulmasından belki de, yalnızlığım ete kemiğe büründü zaman içinde. Kapıyı zorlamak şöyle dursun, anahtarı unutmak istiyordum. Her şeye bir bahane bulmak zordur ama yalnızlığın...
Leyla Yıldız ile Röportaj (Leyla Yıldız “Başlangıç” Soruşturması kapsamında soruları cevapladı.) – Kendinizi kısaca tanıtır mısınız? – Okumayı, gezmeyi, yeni yerler görmeyi, hareket halinde olmayı seven biriyim. Sanat, mîmârî, felsefe, psikoloji ve sosyoloji vb. dallara ilgi duyuyorum. Geleneksel sanatlar hep dikkatimi çekmiştir. Atatürk Üniversitesi, Fen Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve...
“vurma kazmayı ferhaaat he’nin iki gözü iki çeşme aaahhh” âsaf hâlet çelebi Kelimeler penceremde açan sardunya… İçinde bir serçenin çırpınıp öttüğü yuva. Suya düşen revzen-i menkûş… Kelimeler gök gülşenine ekilmiş birer yıldız. Renk renk, ışıl ışıl… Sonsuzu bahşeden rüyâ, kelimeler… Kelimeler içimize döne döne sırma nakışlar işleyen bir nakkâş…...
Ölüm sarılınca başlar. Başka türlü bir başlangıç düşlemiş olabilirsiniz fakat bir yere bağlandığınızda söz konusu olan şeydir, ölüm. Tecrübe edebileceğimiz ispatlanmış bir gerçekliğe dayanmıyor. Ölüler için yaşam ne kadar yok ise yaşayan içinde ölüm aynı derecede yok. Ne demiş Farabi “insanı ölümden eceli korur” sana pek bir seçenek sunmuyor sanki....
Eskilerin tecrübe-i kalemiyye dedikleri, bugün için deneme olarak adlandırılan bir yazı türü vardır. Sadece edebi değil felsefi metinler de çoğu zaman deneme-fragmanlar/parça- kabilinden deneme kimliklidirler. Sanatsal bir üslupla ve şiire özgü bir konu çevresinde yazılan mensur şiirlerin (şiirsel düzyazı) de denemeye yakın bir yerde durduğunu söyleyebiliriz. Medeniyetlerin İnşasında Okumanın Rolü...
Prof. Dr. Mehmet Kaplan, son yüzyılda Türk Dili ve Edebiyatı alanında yetişen profesörlerimizden biridir. Fakat, onu önemli kılan ve bu yazının yazılmasına sebep olan durum, onun her üniversite hocası gibi eserler vermesi ve yüzlerce öğrenci yetiştirmiş olmasının ötesinde bir özellik taşır. Bu özelliği şimdilik onun “Türkoloji’ye getirdiği yenilik” ve “müstesna...
Öğretmenim ben… Hem önemsiyorum, hem de gurur duyuyorum kendimle… Kar çiçekleri var önümde… Onları deriyor, onları topluyor, onları yoğuruyor, onları kokluyorum… Huzur veriyor bana; gülün kokusu, çiçeğin demeti… Saadetler doluyor dünyama…Her gün bir başka ayrıcalık katıyor içime bu çiçekler… Öğretmenim ben… Onur duyuyorum kendimle… Çünkü her gün sevda çiçekleri...