Oryantalizm, doğu hakkında toplanan bilgilerle doğuluyu yönetme, hem doğulunun hem de herkesin doğu hakkında nasıl düşünmesi gerektiğini öğretme işidir. Bu kavramı, dünyanın doğusunun kültürleri hakkında bir uzmanlık alanı olan bir batı bilimi olarak anlamak için, sömürgeci olmak gerekir. Bu nedenle oryantalizm ile sömürgecilik doğrudan ilişkilidir. Sömürgeci, hem var olan bilgiye hem de kendi ürettiği bilgiye tecavüz eder ve oradan türeyenleri de ajan olarak yetiştirir. Bu yetiştirme insan olabileceği gibi bilgi de olabilir. Zira bilgi de, oryantalistin elinde, özenle toprağa ekilir, sulanır ve pazara sürülür.
Bilgi, batının egemenliğindeki son 4 yüzyıldan beri sömürge aracı olarak kullanılmaktadır. Mesela evrensel düşünmenin güzelliğini anlatır. İnsanlık için çalışmanın erdem olduğunu öğretir. Gelişmek gerektiğini, bunun için üretmek gerektiğini söyler. Lakin sürecin sonunda evrensel düşünmekten maksadın sömürgeciyi düşünmek olduğu; insanlık için çalışmak demenin sömürgecinin rahatı için olduğu; gelişmekten kastın sömürgecinin konforunu artırmak olduğu; üretmekten maksadın bir çeşit kölelik olduğu anlaşılacaktır. Elbette kendisi bir üst basamağa çıktığında sömürülen de bulunduğu seviyenin bir üstüne çıkmak zorundadır. Aksi takdirde sömürgeci rahat edemez.
Misal, evin hizmetçisinin konforu efendisinin konforu yükseldikçe yükselecektir. Bir apartman dairesinde yaşayan bir efendi, konağa taşındığında, hizmetçisi de konakta yaşayacaktır. Bu hizmetçinin rahatı tamamen efendisine itaatten ve ona iyi hizmet etmekten geçer. Aksi halde, mevcut konforundan azade olacaktır. Şimdi bu hizmetçi için her türlü bilgi efendisinin konforuyla ilgilidir. Efendisinin, dolayısıyla kendisinin, konforunu bozacak her bilgi zararlıdır. Hizmetçi sürekli gelişmek zorundadır aksi halde efendisi sıkılacaktır. Efendisi sıkıldığında o da işinden yani konforundan olacaktır. Bu nedenle hayattan zevk alan bir yapıda olmalıdır. Hayat boyu öğrenme, bir hizmetçi için, hayati önem arz eder. Çünkü o öğrendikçe efendisi daha rahat edecektir. Efendi, bu nedenle, konağının olduğu şehirdeki herkesin bilgi sahibi olmasını ister. Herkes efendinin istediği şekilde eğitimden geçirilmelidir. Çünkü onun gözü olumsuz görmek istemez, kulağı hoş olmayan müzik duymak istemez.
Bilginin amacı, efendinin rüyalarını gerçekleştirmek içindir. Bunun için okullar kurulmuştur. Müfredat yapılmıştır. Herkes belirlenmiş sürelerde, hem de her gün, o bilgiyi öğrenmiş olan öğreticilerce yetiştirilmelidir. Hizmetçinin görevi basittir: İtaat edecek ve efendisinin ve dolayısıyla kendisinin konforunu düşünecektir. Hayat bu kadar basittir.
Bilginin sömürgeleştirme özelliği kendisinde mündemiç değil elbette. Bilginin sömürgeleştirmesi, onun hakikatle bağlantısının koparılmasıyla gerçekleşmiştir. Bilgi, hakikatle bağını kopardığı için pozitivistleşmiş ve sekülerleşmiştir. Sonunda sömürgecilerin elinde bir araç haline gelmiş olan bilgi sömürgeleştirme misyonunu böylece üstlenmiştir.
Kısaca bilginin insan ve toplumları sömürgeleştirmesinin birinci nedeni, sömürgecinin bu niyette olmasından, bilgiyi kendi çıkarı uğruna kullanmasındandır. İkinci nedeni ise sömürülenlerin içinde yer alan ve sömürgecilere çalışan “asimilados”lardır. Bu asimiladoslar, yani sömürgecilere çalışan aydınlar, bilgiyi önce kirletiyorlar, ardından, sömürgecinin istediği biçime sokarak, yerli halka öğretiyorlar. Kimi zaman korku kimi zaman çıkar kimi zaman rahat yaşama isteği, halkı, sömürge olmaya mecbur ediyor.
Elbette bilginin sömürgeleştirmesi için eğitim sistemi hayati öneme sahiptir. Bir süre cebren yapılan bu eğitimler zamanla normalleşiyor, zamanın yumuşatıcı gücü de eklenince, bilginin mahiyeti değişime uğruyor. Asimiladosların üstün çabası, pekiştireç haline geliyor, bilgi zamanla anlam ve mana dünyasını kaybederek sekülerleşiyor. Böylece bilginin amacı sömürgeleştirmeye evriliyor.
Bugün sömürge denilince akla sadece Afrika’nın gelmesi, diğer ülkelerdeki sömürgeciliğin üstünü örtmektedir. Oysa sıradan bir Afrikalı için sömürge kavramı hayatının bir parçasıdır. Çünkü sömürgeciliğe dair bilgi onda bir şekilde mevcut. Ancak Afrika dışındaki ülkelerin insanları sömürgeciliğe dair fikre sahip değiller. Onlar özgür olduğunu sanıyorlar. Afrika dışındaki toplumlar ve insanlar her gün okullarına giderek ve hiçbir tenkitten geçirme gereği duymadan kendisine öğretilen bilgileri alarak hayatlarını sürdürüyorlar. Eleştirisi elinden alınmış veya eleştirisinin çerçevesi belirlenmiş bu insanlar, sömürgeleştiren bilgiyi elde ederek hayatlarını idame ediyorlar. Bugünün dünyasında hemen her ülkede olan şey bu. Olmayan şey ise toplumların kültürleri. Bu nedenle eleştiriyi kültür haline getirmek, sömürgeleştiren bilgiye karşı önemli bir hamle olacaktır. Aksi takdirde testlerden alınan başarılar ya da başarısızlıklar eğitimin değerlendirme ölçütü olmaya devam eder ve asimiladoslar bu sonuçları her yönüyle analiz ederler ve böylece sömürgeci eğitim sisteminin ömrü uzar gider.