Geçtiğimiz pazar günü WhatsApp grubunda bir imam hatip okulunun “sabah namazında aileler buluşuyor” şeklinde bir davetiyesini görünce eşimle beraber buluşma yeri olan Marmara İlahiyat Fakültesi Camii’ne gittik. Sabahın en güzel vaktinde camide çocukları ve eşleriyle namaza gelen birçok aile vardı. Namaz çıkışında da okul derneği cemaate çorba ikramında bulundu. Hâsılı güzel bir aile buluşması ve muhabbet ortamı oldu.
Bu arada imam efendi, sabah namazının ilk rekâtında Enfal suresinin 63. ayetini okudu. Ayette mealen şöyle buyruluyordu:
“Ve onların kalplerini birbirine ısındıran da (O’dur). Eğer yeryüzünde bulunan her şeyi sarf etseydin, yine onların kalplerini birbirine ısındıramazdın. Fakat Allah, onların aralarını (İslâm sayesinde sevgiyle) kaynaştırdı. Çünkü O, mutlak galip, hüküm ve hikmet sahibidir.” Yani siz farklı farklı milletlerden ve kültürlerden farklı düşünen insanlar iken Allah sizin kalbinize ilham koyarak sizleri kendi yolunda birleştirdi. Bu size Allah’ın bir lütfudur anlamındaki ayeti kerimeyi okudu.
Hem buluşmadaki müstesna ortam, hem okunan ayetin güzelliği hem de içinde bulunduğumuz haftanın Camiler Haftası olması hasebiyle bu yazımı hayatımızın merkezinde olması gereken camilerin önemine ayırdım:
Birkaç yıl önce mezun olduğum fakültenin mezunları olarak bir kahvaltı programı düzenlemiş ve oraya konuşmacı olarak bir kişisel gelişim uzmanını! davet etmiştik. Konuşmadan önce kahvaltı ortamını izleyen kişisel gelişim uzmanı arkadaş; toplantıya başlarken “Arkadaşlar benim size verecek fazla bir şeyim yok, çünkü siz zaten toplumun ihtiyacı olan rehabilite, kaynaşma ve hemhâl olma ortamını oluşturmuşsunuz. Çünkü; Modern çağın insanı yalnızdır. Bunalımının sebebi biraz da budur.
Kişisel gelişimci ile hasbihalimiz bu minvalde uzayıp devam etti ve ben o konuşmadan kendi adıma çok müstefit oldum. Şimdi bu hasbihalden mülhem yazımı devam ettirmek istiyorum:
Televizyonlarda sahte ilişkilerle bizi uyuşturmaya çalışıyor. Dolayısıyla kişi daha fazla şeylere sahip olursa endişeden kurtulacağını sanıyor. Ama içindeki boşluğu bir türlü dolduramıyor. Herkesin bireysel ve bencil olduğu modern çağda insanların daha çok kaynaşmaya, birbiriyle tanışmaya ve dertleşmeye ihtiyacı var.
Malum olduğu üzere, gerekli gereksiz eşyalarla donattığımız evlerimizde maalesef birçok nedenle misafir ağırlayamıyoruz. Önceden ayarlanmış randevulu ağırlamalarda ise hanım kardeşlerimiz maalesef sadelikten ziyade gösterişe ağırlık vererek fazla yorulduklarından misafir kabul etmemek için birçok bahane üretiyorlar. Dolayısıyla günümüzde artık kolay kolay evlerimizde bir araya gelemiyoruz.
Öyleyse buluşamıyoruz, görüşemiyoruz diye bahaneler bulmak; karanlığa küfür etmek yerine çözüm üretmek gerekmez mi? Ben diyorum ki madem evlerimi dar (!), ailelerimiz yorgun (!); öyleyse Allah’ın evinde (camilerde) buluşup birbirimizle kaynaşarak hem camileri asıl fonksiyonuna kavuştursak hem de misafire hazırlık zamanımızı ibadete ayırsak daha güzel olmaz mı?
Çeşitli mesaj sistemleri üzerinden birbirimize -yapmadığınız/ yapamadığımız- mesajlar göndermek yerine bu tip programlarla hem kendimizi yenilemiş hem de birbirimizle yüz yüze, diz dize, gönül gönle haberleşmiş olmaz mıyız?
Esasında camiler bizler için en pratik ve uygun buluşma mekânlarıdır. Çünkü camiler, herkese açık, önceden yer ayırma, izin alma, ücret ödeme gerektirmeyen; protokol ve yer sıkıntısı olamayan herkesin kaynaşıp, yalnızlığımızı dostlarla paylabileceğimiz en iyi geniş ve ferah mekânlardır.
Özellikle sonbahar mevsimlerinde iklim ve vakit müsait olduğundan dolayı bu tip organizasyonları yaparak sık sık buluşmalar tertip edilebilir. Önümüzdeki kış mevsiminden dolayı da bu programlar devamlı periyodik hale getirilerek camiye devam ve erken kalkma alışkanlığı kazandırılabilir. Üstelik sabahları trafik olmaması ve bu tarz programların bizi güne erken başlayamaya teşvik etmesi de önemli bir kazanımdır. Unutulmamalıdır ki “Sabah bir saat kaybedersek bütün günümüz onu arayarak geçecektir.” (Richard Whately)
Tüm bu faydaların yanı sıra camiler; herhangi bir dernek, vakıf ya da cemaate ait olmayan ortak mekânlarıdır. Gelene niye geldin ? diye sorulmadığı gibi, günün her saatinde kapılarını herkese açmış bireysel ve toplu halk eğitim ve rehabilite merkezleridir. Bizim toplumumuzda hayatının merkezinde, köyün meydanında, şehrin merkezinde camiler ve caminin imamı vardır. Salgın döneminde, cemaatle namaza kılmanın kısıtlanması; toplumumuzun sosyalleşmesi açısından da önemli görev icra eden camilerin kıymetini daha iyi bilmemize de vesile olmuştur.
Devletimiz son dönemde toplumun eğitilmesi için fakülte mezunu, bilinçli özel eğitimden geçmiş birçok imam-hatip de atamıştır. Bize düşen görev, sabahın erken saatinde nefsimizi yenerek yola revan olmaktır. Çünkü o saatte yataktan kalkabilmek nefsini yenebilmek kolay bir şey değil. Atalarımız “Yorganın altından kalkan, her şeyin altından kalkar.” demişler.
Sonbahar ve kış dönemi değerlendirmek üzere bütün duyarlı insanları ve klavye mücahitlerini sabah namazında camilerde buluşmak üzere organize yapmaya davet ediyorum. Her whatsapp grubu, dernek, vakıf kendi aralarında organize ederek buluşmalarını sağlayabilir.
Her şehirde özellikle Osmanlı ve Selçukludan kalma küçük, şirin manevî havası sıcak olan camiler mutlaka vardır. Sadece camiler haftasında değil bireysel olarak her gün, aileler olarak haftalık ve aylık periyotlarla “Sabah namazında aileler ya da arkadaşlar buluşuyor” etkinliği yaparak insanlarımızı kaynaştırma yoluyla dost ve hasbihal ihtiyacını giderebiliriz. Çünkü alt yapısı ve ortak buluşma alanı olan camileri büyük bir imkân ve şans olarak görüyor, bu tarz buluşmalar yapılmasının toplumsal pek çok faydayı ihtiva edeceğine yürekten inanıyorum.
Bu pazar sabahı buluşmalarında;
Bu vesileyle ve Diyanet İşleri Başkanlığımızı özverili çalışmalarından dolayı tebrik ediyor; STK’larımızı da Camiler Haftasında çeşitli programlar yapmaya davet ediyorum.
Yeri gelmişken, camiler haftası vesilesiyle şunu da söylemeden geçemeyeceğim. İmamları cemaatlerine karşı biraz daha duyarlı olmaya, yakından tanımaya çağırıyorum. İstanbul Kirazlıtepe’de altı sene aynı camiye gidip zaman zamanda imamla zoraki tanışma teşebbüsünde bulundum. Bu altı yıl içinde bir kez bile siz kimsiniz, ne işle meşgulsünüz hemşerim? diye sormadı. Ancak Çamlıca Namazgah’da yeni gittiğim caminin imamı bir ay geçmeden beni fark ederek “Hocam son zamanlar siz bu camiye gelmeye başladınız, kimsiniz? tanışalım” diye söyledi.
Hayırda buluşmak ve yarışmak dileğiyle. Allah’a emanet olun.
Mustafa Altınsoy Twitter: @Altinsoy64
07/10/2022
Teşekkürler.
Allah cc razı olsun.
Yazılarınızdan istifade ediyoruz.
Selamlar…
Uyku katillerin bile çeşmesi…
Yorgan Allah size kadar sığınak.
Evet Hocam adetler ağırlaştırılmış misafirlik bitmiş durumda…
Kıymetli Hocam gene çok güzel bir konuya temas etmişsiniz Allah razı olsun. Ama ne günümüz imamlarında o ruh var nede cemaatlerinde.
katılıyorum azizim, dilerim uygulanır.
özellikle gençlerin buna çok ihtiyacı var