eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Az Bulutlu
23°C
Ankara
23°C
Az Bulutlu
Perşembe Hafif Yağmurlu
23°C
Cuma Hafif Yağmurlu
23°C
Cumartesi Az Bulutlu
20°C
Pazar Yağmurlu
22°C

Prof. Dr. Rıdvan Canım’dan yeni kitap: Divan Edebiyatının Kaynakları

“Bilindiği üzere kültürümüzde Divan Edebiyatı, Osmanlı Edebiyatı, Saray Edebiyatı, Klâsik Edebiyat, İslâmî Türk Edebiyatı, Yüksek Zümre Edebiyatı, Enderun Edebiyatı, Havas Edebiyatı, Eski Türk Edebiyatı vs. isimlerle görüp tanıdığımız, zaman zaman eserleriyle yüz yüze geldiğimiz bir edebî süreç söz konusudur. Bir medeniyetin ürünü olduğuna inandığımız bu eserler bütünü, hiç kuşkusuz söz konusu o medeniyetin şair ve yazarları, sanatkârları tarafından uzun asırlar içinde ortaya konulmuş değerlerdir. Bu medeniyetin adı Türk-İslâm medeniyetidir. Özellikle 18. asır sonlarından itibaren yaşadığımız coğrafyada değişmeye başlayan siyâsî, sosyal, ilmî ve edebî anlayışlar ister istemez Batı dünyası ile yüz yüze gelmenin doğal sonuçları olarak görülebilir ve öylece değerlendirilebilir. Herhalde Batı âlemine ilginin veya Batı karşısında bu yeni durum-alışın birçok alanda yansımaları olacaktı. Bunlardan bizim için öncelikli olanı elbette kültür, sanat, edebiyat sahasındaki değişim ve dönüşümün neleri içine aldığı meselesidir.

Bir yanda yaklaşık 6-7 asırdan beri sürüp gelen bir Klâsik edebiyat geleneği; bir yanda Batı dünyasına entegre olma niyetiyle ortaya çıkmış siyâsî anlayışlar ve elbette buna bağlı olarak edebî-kültürel eğilimler var. Ama ne yazık ki bu geçiş döneminde yapılan bir dizi yanlışlık da var. Örneğin, yeni inanış ve düşüncelerin, anlayışların topluma kabul ettirilmesi için “eski” adına ne varsa her şeyin gözardı edilmesi, unutturulması, karalanması, ötelenmesi mi gerekirdi acaba? “Eski” dediğimiz bu sürecin kronolojik olarak daha da öncesindekiler bile bu milletin sanatkârları tarafından tarih sahnesine çıkarılmışken bir “dönem”i ısrarla bu milletin hayatından ve hafızalarından çıkarmaya çalışmak nasıl ve ne ile izah edilecektir ?

Bütün bu ve benzeri soruların cevaplarını bu çalışmamızda vermeye çalıştık. Klasik kültürümüzün kaynaklarını tanımadan onu anlamanın mümkün olmadığı ortadadır. Bu nedenle millet olarak bizi biz yapan değerlerimizin kültür, sanat ve edebiyatımıza nasıl yansıdığını, şairlerimizin ve sanatkârlarımızın elinde bu ruhun nasıl ete kemiğe büründüğünü ortaya koymaya gayret ettik.”

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.