Eğitim, içinden çıkılmaz devasa bir sorun olarak tepemizde duruyor. Bu ağır yükün altından nasıl kalkılacağı konusunda asırlardır kafa yoruluyor, çözüm yolları aranıyor. Ancak çözümü, bu devasa sorunları sırtımıza yükleyen Batı’da arayarak her defasında daha da içinden çıkılmaz bir aşamaya geçiyoruz.
Dil, tarih ve kültür inkılaplarıyla birlikte tarihsel mirasa ve tecrübeye sırt çevirdiğimizden beri çığ gibi büyüyen toplumsal sorunlarımıza yaban ellerden çözüm ithal etmeye çalışıyoruz. Üzerinde oturduğumuz, asırlara uzanan zengin tecrübenin farkına varmaksızın emperyalist ve sömürgeci Batı’nın çözüm önerilerine ve talimatlarına bel bağlıyoruz.
Toplumda yaşanan savrulmalar gün geçtikçe cepheleşmeye ve akl-ı selimin devreden çıkmasına yol açıyor. Yaşanan krizlerden çıkış için yapılan hamleler belli bir kesim tarafından engellenmeye, aşağılanmaya çalışılıyor. Batının asırlardır gerek maddi gerekse beşeri kaynaklarını sınır tanımaksızın sömürdüğü ülkelerle son yıllarda ‘basiretli Türk devlet aklının’ insanî ve etik ilkeler çerçevesinde gerçekleştirmeye çalıştığı askerî, ticarî, iktisadî ve eğitim alanlarındaki işbirlikleri gözden düşürülmeye ve baltalanmaya çalışılıyor.
Örneğin yükseköğrenim görmek üzere ülkemizi yoğun bir şekilde tercih eden Afrikalı öğrenciler ötekileştiriliyor. Karabük Üniversitesinde eğitim gören ve her biri Türkiye’nin gönül elçisi olma potansiyeline sahip Afrikalı öğrenciler aleyhinde birkaç aydır sosyal medyada paylaşılan aşağılayıcı ve yanıltıcı bilgilerin milli birlik ve beraberliğimize hizmet etmediği açıkça görülüyor. Olumsuz münferit vakalar, genelleştirilerek kamuoyu oluşturulmaya çalışılıyor.
Afrika’nın kuzeyinden güneyine, doğusundan batısına tüm coğrafi ve beşerî kaynaklarını sömüren Batı’nın, ultra-modern yöntemlerle kendisi dışındaki ülkelerde sömürüsünü devam ettirmek için her türlü enstrümanı kullandığı bilinirken, ülkemize eğitim için gelen Afrikalıları ötekileştirerek Batı’nın kucağına itmek, dolayısıyla Türkiye’ye düşman etmek kimin işine yarar?
İstanbul’da uluslararası bir ortaöğretim kurumundan 2023-2024 öğretim yılında mezun olan Ugandalı İmran’ın “Şayet Türkiye’de okumasaydım Fransa tarafından sömürüldüğümüzün farkına varmazdım.” şeklindeki açıklaması Afrikalı öğrencilerin Türkiye’de okumalarından duyulan rahatsızlığın uluslararası arka planını çok net ortaya koymuyor mu?
Yine ülkemizde eğitim gören Tanzanyalı bir lise öğrencinin verdiği bilgiye göre, I. Dünya Savaşından itibaren Büyük Britanya’nın sömürgesi olan Tanzanya, 60’lı yılların başında bağımsızlığını elde etmiş. Ancak diğer sömürge ülkelerde olduğu gibi fiili sömürü Tanzanya’da da hâlen devam etmekte. İngilizler, sömürüyü genellikle taşeron aracılığıyla gerçekleştirdiklerinden Tanzanya’nın yönetiminde Hintlileri kullanmışlar. Tanzanyalılar, sömürge idaresinin taşeronu Hintlilerin baskıcı yönetim tarzından dolayı Hintlilerden nefret eder hale gelmişler. Ancak İngilizleri kurtarıcı olarak gördükleri için sevgi ve minnet duyuyorlarmış. Tanzanyalı lise öğrencisi, ülkesinde kurulmuş olan sömürge düzeneğinin arka planını Türkiye’de eğitim görürken farkına varmış.
Afrikalıların ağırlıkta olduğu, %50’si uluslararası öğrencilerden oluşan bir lisemizin yöneticisine Afrikalı öğrencilere sömürge tarihine ve ülkelerinin nasıl sömürüldüğüne dair bilgilendirme ve bilinçlendirme yapıp yapmadıklarını sormuştum. İlk yıllarda bu tür faaliyetleri gerçekleştiriyorlarmış, ancak özellikle 9’uncu ve 10’uncu sınıf öğrencilerinin ülkelerini sömüren devletleri kurtarıcı konumunda görmeleri ve sömürgecilere sevgi ve minnet beslemeleri nedeniyle tepkisel tavır takındıkları görüldüğünden faaliyetlere son verilmiş.
Öğrencilerin, 11’inci, 12’nci sınıflara geldiklerinde ve özellikle mezun olduklarında Türkiye’deki eğitim sürecinin etkisiyle sömürgeciliğe ve sömürgecilere karşı kendiliklerinden bilinç kazandıkları gözlenmiş. Kısacası, sadece Türkiye’deki eğitim süreci, Afrikalı öğrenciler nezdinde sömürgeciliğin uluslararası siyasi arka planının deşifre olmasına; tarihin hiçbir döneminde emperyalist ve sömürgeci olmayan Türk-İslam devletlerinin varisi ve temsilcisi Türkiye’nin sömürgeci bir karaktere sahip olmadığı düşünce ve bilincinin öğrencilerde yerleşmesine katkı sağlamış.
Sömürgeci geçmişleri üzerinden zenginleşen ve dünyanın güçlü ülkeleri arasında yer alan devletlerin nüfus yapıları incelenecek olursa dünyanın doğusundan batısına, güneyinden kuzeyine her ırktan ve milletten insanı kendi bünyelerine katarak entegre ettikleri bilinmektedir. Başta ülkemizin gençleri olmak üzere özellikle eğitim için Avrupa’ya ve Amerika’ya gitmek için çaba sarf eden dünya gençlerinin bir kısmının, eğitim aldıkları ülkelerin potansiyel muhibbi ve gönüllüsü oldukları bilinen bir gerçektir.
Hülasa, her vesileyle Osmanlı’nın devşirme yöntemini acımasızca eleştirenlerin, Batı’nın devşirme tezgâhına tek bir söz dahi etmemeleri; ülkemize eğitim için gelen Afrikalı gençleri ise her nedense vebalı muamelesinde bulunarak linç etmeleri tam manasıyla bir akıl tutulmasıdır.
Dr. Hasan YILDIZ