Osmanlı toplum hayatı içinde musiki her zaman önemli bir yere sahip olmuştur. Siyasi, askerî, coğrafi eğitimlerinin yanında kültür sanat alanlarında da çok iyi bir eğitimden geçen padişahların birçoğu bestekâr, hattat, şairdi ve en az bir enstrüman çalıyorlardı. Sanatı ve sanatçıları maddî manevi desteklemişlerdir. Bugün “veli” olarak andığımız II. Bayezid şair ve musikişinas idi. Dolayısıyla musikiyle ilgilenen padişahların zamanında bestekârlar, özellikle sarayda yaşayanlar çok üretken olmuş, büyük eserler meydana getirmişlerdir. Devlet ileri gelenlerinin konak ve yalılarında da hanende ve sazendeler baş tacı edilmiş, iltifat görmüş, atiyeler almışlardır. Bu sanatçıların içerisinde sayıca az olsa da kadın müzisyenler bulunmaktadır. Bu yazımızda bunlardan biri olan Dilhayat Kalfa’dan söz edeceğiz. XVIII. yy.da Osmanlı Devleti’nde besteleriyle meşhur Reftar Kalfa’dan sonra ikinci kadın müzisyendir. Hakkında çok fazla bilgi ne yazık ki yok ancak günümüze kadar gelen eserleri onun sanatının gücünü göstermesi açısından önemlidir.
Acemi cariyeler, sarayda yükselerek kalfa mertebesine ulaşırlar, büyük kalfaların hemen hepsi okuma yazma bilirdi. Saz çalanlar da bunlar arasından çıkar, haremde kadınlar arasındaki eğlencelerde kalfalardan oluşan bu hanende ve sazendeler görev alırdı. Dilhayat Kalfa, ustalığa da terfi etmiş, III. Ahmet’in hazinedar ustası ve haremde baş sazende mertebesine ulaşmış bir insandır.
Hanımefendi, kadın efendi olarak da anılan Dilhayat Kalfa, Lale Devri olarak adlandırılan sanat ve kültürün zirvede olduğu bir dönemde yaşamıştır. Muhakkak ki yaşadığı dönem ve şehzadeliklerinden itibaren tanıdığı sultanların, bu hanım bestecimizin eserlerinin güzelliğinde önemli bir katkısı olmuştur. Müzik araştırmacılarına göre IV. Mehmet’in hükümdarlığı döneminde doğmuştur. Nasıl bir eğitim aldığını bilmiyoruz ama kaynaklarda iyi bir tanbur sanatçısı ve hanende olduğu yazıyor. Sarayda hattat, neyzen, tanburî, bestekâr, hanende yetiştiren bir okul vardır: Enderûn. Devrin en önemli musikişinaslarının burada bulunup haremdeki cariyelere verdiği derslerden Dilhayat Kalfa’nın da istifade etmiş olması muhakkaktır.
Eski mecmualarda yüz civarında eserinin olduğu yazıyor. Bunlardan elimize ulaşan on iki bestesinden iyi bir bestekâr olduğunu anlıyoruz. Özellikle evc-ârâ makamındaki eserleri dikkate değerdir. Yine bu makamdaki peşrev ve saz semaisi makamın seyrini kusursuz bir şekilde gösteren önemli bestelerdir. Diğer sözlü eserleri de güftenin besteyle uyum sağlaması açısından dikkat çekicidir.
Tarihçilerin “Önce bestekâr, müzik adamı, sanatçı, sonra padişahtır.” diye yazdığı Sultan III. Selim, sanatçılara çok değer veren bir sultandır. Dilhayat Kalfa, onun şehzadeliği döneminde müzik hocalarından, padişahlığında haremin önemli musikişinaslarından biriydi.
Hakkında yapılan araştırmalarda “eli açık, gönlü bol, gösterişten uzak yaşayan biri olduğu, saraydan ayrıldıktan sonra Sultanahmet civarında bir köşkte ölümüne dek yaşadığı söyleniyor. Yaşadığı ev şu an otel olarak hizmet vermektedir, Kadıköy’de bir sokağa da adı verilmiştir.
Osmanlı Devleti dışındaki kadın müzisyenlerin adlarının XIX. yy.da duyulmaya başladığı düşünülürse bizde kadınların bir yüzyıl önceden bestekâr, sazende ve hanende olarak görev alması, Türk musikisine katkıda bulunması mutluluk vericidir.
Dilhayat Kalfa’ya bize bıraktığı besteleri için rahmet ve minnetle…