Efendim, EYT’den sonra bu da teklif mi şimdi, dediğinizi duyar gibi oluyorum. Elbette size hak veriyorum. Lâkin özellikle maarifte çağı ve hızı yakalayabilmek için bu durum bana daha da lüzumlu gibi geliyor.
Elbette, öğretmenin emekliliği olmaz. Öğretmen, her zaman ve her yerde öğretmendir. Ve dahi bize bir harf öğretenin kırk yıl kölesi oluruz. Ammâ velâkin gelin bakın ki devir ve şartlar, artık öğretmenin iletişim ve etkileşim hız ve enerjisini hemen tüketiveriyor. Belki proje okulları müstesna fakat diğer okullarda öğretmenlik yapmak zaman zaman bir çileye de dönüşebiliyor. Elbette kanaatimizce bunda tüm okullarda aynı müfredat ve yöntemlerin uygulanma zorunluluğu çok etkili oluyor. Fakat bu tür okullarda daha ziyade sınav kaygısı olmayan öğrencilerin ders görmesi durumun daha da zorlaşmasına sebebiyet verebiliyor. Bunları aynı zamanda bu tarz okullarda görev yapmış bir öğretmen olarak da biliyor ve yazıyorum.
Elbette büyüklerimizin bir bildiği vardır. Lâkin tıpkı polislik mesleğinde olduğu gibi yıpranmanın gitgide daha fazla arttığı öğretmenlik mesleğinin de yirmi beş yılla sınırlandırılmasının maarifin gerçekleri bakımından daha geçerli olduğunu düşünüyorum. Hem böylece atanmayı bekleyen sayısı 350 binlere yaklaştığı ifade edilen meslektaşlarımızın da önü açılmış olur.
Demem o ki maarifteki emekliliği her zaman EYT’den bağımsız düşünmeliyiz. Öğretmenlerin sahadaki durum ve kondisyonuna da bağlı daha makul bir emeklilik yaşı da elbette düşünülebilir. Hatta düşünülmelidir de… Böylece her zaman aradığımız müşterek bir kanaat da tesis edilmiş olur ayrıca.
Biliyorum, bazı öğretmen arkadaşlarım, türlü ve haklı gerekçelerle benim bu fikrimi kabul etmeyeceklerdir. Lâkin onların da mülâkî olduğu bazı arkadaşlarına bakarak bana hak vereceklerini düşünüyorum.
Belki böylece “mülâkat” ısrarından da kurtuluruz. Yani bir taşla iki kuş vurmuş oluruz.
Aslında maarif, bir zamanlar düşünüldüğü üzere tecrübeli baş öğretmenlerin sadece yeni yetişen öğretmenlere rehberlik ettiği bir akademiye de dönüşebilirdi. Lâkin şimdiye kadar uygulanamadığına göre yetkililerin böyle bir arzuları yok anlaşılan. Şayet bu olsa idi öğretmenlikte zaman, zemin ve kariyer daha nitelikli bir hâle dönüştürülebilirdi. Henüz geç kalınmış da sayılamaz…
Elbette bu 25 yıl öncesinde birkaç yıl mesleki hazırlık süreci; 25 yıl sonrasında da tecrübe aktarımına bağlı verilecek bazı vazifelerle de bu süreç biraz daha uzatılabilir. Türkistan’da yaşı seksenlerde bazı ninelerin müze ve kütüphanelerde çalıştıklarına şahit olmuştum. Bu vazifelendirme de elbette öğretmenin tercihine bırakılmalı.
Fakat, en azından yapay zeka, bilgi ve eğitim sistemimizi tamamen ele geçirmeden önce öğretmenlerin kariyerine dönük bir takım çalışmaların da bir an önce yapılması gerekiyor.
Ne dersiniz? Bir kere de yumurta kapıya dayanmadan önce biz bir çıkış eylesek daha güzel olmaz mı?
Elbette takdir büyüklerimizin.
Selametle ve lefafetle kalınız efendim…