Ülkemizde öğretmen olmak için ya eğitim fakültesi mezunu olmak veya diğer fakültelerden mezun olup pedagojik formasyon belgesine sahip olmak gerekiyor. Bu niteliklere sahip olanlar KPSS’den yeterince yüksek puan alıyorlar ve öğretmen olarak atanıyorlar. Öğretmenin emekli oluncaya kadar geçecek öğretmenlik serüveni böylece başlıyor. Ancak bu öğretmenin öğretmenlik hayatı boyunca edindiği gelişmişlik, tecrübe, bilgi gibi tekâmülü ya ödüllendirilmiyor ya da durağanlığı ikaza maruz kalmıyor. Teftiş sistemi kaldırıldığından öğretmeni değerlendirecek bir kontrol mekanizması da uzun süreden beri mevcut değildi (her ne kadar teftiş sistemi yeniden gelse de henüz etkisi ortaya çıkmış değil).
Oysa bilenle bilmeyenin, kendini geliştirenle geliştirmeyenin, hayatla, insanla, kötülükle, kötülerle mücadele edenle etmeyenin bir olmaması gerektiğini tavsiye eden kültüre ve medeniyet anlayışına sahibiz. Bu her durum için geçerli olduğu gibi eğitim ve öğretmenlik için de geçerlidir. Bu nedenle Öğretmenlik Meslek Kanununda ve ilgili yönetmelikte öğretmenlerin aday öğretmenlikten sonra öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak kariyer basamaklarına ayrılması doğru bir adımdır. Çünkü eğitim gibi insan merkezli bir faaliyette bilginin, tecrübenin ve kendini geliştirmenin bir anlamının olması gerekir.
Eşitlik ancak içgüdüyle olan canlılar arasında mümkün olabilir. Mesela bütün keçiler eşit olabilir, bütün inekler, karıncalar vb. birbirine eşit olabilirler. Fakat içgüdüsel olmayan meselelerde ve içgüdüyle yaşamayan insanlarda eşitlik sağlamaya çalışmak beyhudedir. İçgüdü bir canlının doğasında var olan, öğrenme sürecinin etkili olmadığı, kalıtım yoluyla geçen ve yaşamın korunmasına yarayan eylem ve davranış biçimidir. Mesela yemek yemek içgüdüseldir. Ama hangi yemeğin yeneceği iradidir. Bu bakımdan sadece insan olmakla eşit olabiliriz ama iradi eylemlerimiz bakımından eşitlikten bahsedemeyiz. İnsanlar, hayvan değil çünkü.
Ayrıca içgüdüsel olmayan meselelerde ve sadece içgüdüyle yaşamayan insanlarda ister istemez belli bir konumlandırma olması kaçınılmazdır. Buradan hiyerarşi ve bürokrasi, dolayısıyla devlet ortaya çıkar. Yine içgüdüsel olmayan meselelerde insanlar öğrenmeyle, eğitimle konumlanırlar. Bu, hayat için elzemdir. Çünkü konumlandırma olmadığında hayatın anlamı daralır, merak duygusu körelir, insan sıradanlaşır. Gelişime maruz bırakılmayan her şey gerilemeye mahkûmdur. Bu herkes için, her meslek için geçerli olduğu gibi öğretmenlik mesleği için de geçerlidir. Bu nedenle öğretmenliğin kariyer basamağı düzenlemesi yerinde ve doğru bir düzenlemedir.
Ancak düzenlemenin 180 saat yahut 240 saat mesleki eğitim programıyla sınırlandırılması ve mesleki eğitim sonunda yapılacak uzman ya da başöğretmenlik unvan sınavı ya da bu sınavlar yerine geçen lisansüstü eğitim almış olmakla sınırlandırılması eksiktir. Bu eksiği gidermenin yolu ise çeşitlendirmektir. Mesela alanında temayüz etmiş bir tarih hocasını, bir edebiyat öğretmenini neden mesleki eğitim almaya zorlayalım ve sınavlara yahut lisansüstüne mecbur edelim?
Kendi branşıyla ilgili kitaplar yazmış bir öğretmeni mesleki gelişim kursuna mecbur etmek yerine, yahut lisansüstü eğitim gibi uygulamalar yerine eserlerinin üniversite hocaları arasında seçilecek jürilerce değerlendirmesi sonucunda uzman yahut başöğretmen olabilmesi sağlanabilir. Yine alanında ünlü bir matematik hocasının farklı bir konu anlatım şekli benzer jürilerce değerlendirilebilir ve uygun unvan alınması sağlanabilir. Bir resim öğretmeni ortaya koyduğu eserlerinin değerlendirilmesiyle; bir müzik öğretmeni ulusal ya da uluslararası düzeyde öğrencilerle gerçekleştirdiği bir etkinlikle; bir beden eğitimi öğretmeni ortaya koyduğu (örneğin jimnastik) faaliyetiyle pekâlâ değerlendirilebilir. Bu değerlendirme neticesinde uzman öğretmen ya da başöğretmen unvanı alması sağlanabilir. Bu tür çeşitlilikler mutlaka düşünülmeli, çünkü eğitim insan demektir. İnsanı ölçmek yerine değerlendirmek daha doğrudur. Bizim eğitim sistemimizde ölçme ve değerlendirmenin ölçme kısmına aşırı vurgu yapılması doğru değildir. Doğru olan, değerlendirmedir. Hele de öğretmenlik gibi insan merkezli bir meslek söz konusu ise öğretmenleri kendi alanlarıyla değerlendirmek ve bunu da çeşitlendirerek yapmak doğru olandır.
Her şeyin ilki olmak… başlıkta izahta yerinde aynen dediğin gibi Üstad, yalnız bu kariyer ile ilgili ayakları yere basan daha yanlışlar da var olacak şekil doğru değil amma gel gör ki en iyi ben bilirim!…