Öğretmen, bilgileri öğreten değil, öğrencilerini düşünmeye sevk edendir. Öğretmen sabırlı olup, ümitsizliğe düşmeden yoluna devam etmelidir. Öğretmen değer veren, dinleyen, kızmayan, alınmayan, saygı duyan, sevgi, güven, anlayış gibi özellikleri nefsinde yaşayandır. Aynı zamanda öğretmen öğrencisine, velilere, meslektaşlarına ve çevresine hoşgörülü olabilendir. Öğretmenin sözleri karşısındakinin ruhuna işlemelidir.
Öğretmen beyindeki zincirleri çözebilendir. Öğretmen sınıfı bir çiçek tarlası gibi görerek, hiçbir çiçeği kırmadan, incitmeden, soldurtmadan besleyip büyütebilmelidir. Öğretmen öğrencilerinin sevgisine, üzüntüsüne, sorunlarına, hayallerine, korku ve ümitlerine, düşüncelerine ortak olmalı, onları yakından tanıyıp ilgilenmelidir. Öğretmen öğrencisinin kalbindeki kör düğümleri çözebilecek sabır ve hoşgörü içinde olmalıdır.
Öğretmen sadece kendi bahçesindeki çiçeklerle değil, çevresindeki tüm çiçeklerle ilgilenmeli, solgun çiçeklere hayat verecek şifalı suyu gönüllerine, akıllarına akıtabilmelidir. Bir öğretmen düşünün ki, öğrencilerini tanımıyor, onlarla gerektiği gibi ilgilenmiyorsa bu sınıfta başarılı öğrencilerin yetişmesi çok zordur. Tıpkı bahçesindeki çiçekleri tanımayan bahçıvan gibi.
Okul bir bahçe, öğrencilerde o bahçenin eşsiz, nadide çiçekleridir. Öğretmense bu bahçede rengârenk çiçekler yetiştirecek bir bahçıvandır. Bu bahçede her çiçek kendi renginde açacak, etrafa misk gibi kokular yayacaktır. Her çiçeğin farklı özellikleri vardır. Her birine ayrı ilgi ve bakım göstermemiz gerekir. Bunu yapmazsak çiçekler açmaz, açan çiçeklerde solgun ve cılız olur. Öğretmen bahçesini saran yabanî otları, dikenleri temizleyemezse bahçedeki çiçekler istenilen güzellikte olmaz. Sorun, sıkıntı ve huzursuzluklar giderilemezse öğrencilerimiz yok olup gider.
Burada bir özeleştiri yaparak, biz öğrencilerimizin farklı yapılarda olduklarını, ona göre davranmamız gerektiğini düşünerek hareket ettik mi? Bütün öğrencilerimizi aynı görüp, hepsinden aynı derecede başarı mı bekledik? Hepsinin belirlenmiş kalıplara uymalarını mı istedik? Uymayanları azarlayıp, horlayıp, suçlayıp dışladık mı? Öğrencilerimizin iç dünyalarını, aile yapılarını, istek ve düşüncelerini dikkate alıp, ona göre davrandık mı? Onların kendilerini bize anlatmalarını, özgürce konuşabilmelerini sağlayabildik mi? Hatasını gördüğümüz öğrencileri suçlayıp, okuldan atmak acaba bir çare mi? Bizden bağımsız, özgürce gelişiyor, kendi renginde açıyor diye soldurmaya çalışmak doğru mu? Öğrencilerimizi yapma çiçekler gibi görmeyelim. Onlara sevgi dolu yüreğimizi açarak yardımcı olalım, önlerini açalım, rengârenk çiçekler haline gelsin, güzellik ve kokularıyla etrafı güzelleştirsin. Öğrencilerimizin içindeki gizli enerjiyi açığa çıkarmalarına yardımcı olalım.
Çocuklar; masumiyetin, sevginin ve iyiliğin birer sembolüdür. Çocuklardaki güzelliğin ve yeteneklerin keşfedilmesi, geliştirilmesi ve yönlendirilmesi özenli ve düzenli bir çalışmadan sonra oluşur. Bunun için sabır, yeteri kadar zaman ve bilinçli bir çaba gerekir. Dün dinleyen, bugün konuşan ve yarın ülkeyi yöneten insanlar olarak çocuklarımız bir çağlayan misali akan sesimiz, yarınlarımız tertemiz geleceğimizdir. Çocuklarımızın eğitimi asla şansa bırakılmamalı onların en iyi bir şekilde yetişmeleri için elimizden gelen tüm imkânları kullanmalıyız.