Türk eğitim sistemi ne Türk ne eğitim ne de sistemdir. Türk değil, çünkü Türk (Müslüman) kültürünü temel almaz. Eğitim değil, çünkü eğitim (ahlak) diye bir derdi yok, öğretime gömülmüş durumda ve son olarak sistem değil, çünkü planlama ve denetim üzerine kurulmuş girdi-işleme-süreç-çıktı ve değerlendirme unsurları çalışmıyor. Bunun üçünün varlığı birbirine bağlıdır oysa. Biri olmadığında diğeri de zaafa uğrar bu nedenle. Bunlardan biri olan sistem ilke, plan ve teftiş üzerine kurulu bir işleyiştir. Ancak ilkenin yaşaması plana bağlıdır. Planlamazsanız, ilkenizi, önce siz çiğnersiniz. Ardından denetimi işletmelisiniz, çünkü denetlemezseniz zamanın yumuşatıcı gücü ilkeyi de planı da işlevsizleştirir.
Mesela MEB’den, her yıl ortalama 10-15 bin arasında öğretmen emeklilik, ölüm yahut istifa gibi nedenlerle ayrılır. Bu şu demek, öğretmen ihtiyacınız her yıl en az 15 bin demektir. Bu sayı durumun kötüleşmemesi için hayati bir öneme sahiptir. Yani eğitimin niteliğini artırmak için değil, sadece yaşaması için olması gereken bir sayı. Ölmemek için yemek yemek gibi bir şey. Almazsanız hayati organlarınız, bir süre sonra, zarar görecektir.
Ne var ki, bu sayının ne zaman karşılanacağı, yani acil ihtiyaç duyulan bu öğretmenlerin ne zaman alınacağı konusunda her sene bir belirsizlik yaşanır. Mesela 2022 yılında bu 15 bin öğretmen ne zaman alınacaktır? Bu takvimi, büyük ihtimalle MEB Bakanı dâhil, kimse bilmiyor. İşte bu tam bir sistemsizlik örneğidir. Hâlbuki bunun bir takvime göre ortaya konulması, hem KPSS giren öğretmen adaylardaki belirsizliği ortadan kaldıracaktır, onlar da hayatlarını planlayacaktır hem bu takvime göre okullarda görevli olanlar planlama yapacaktır ve en önemlisi hem de eğitim yapımızın işleyişi şeffaf hale gelecektir.
MEB yahut ilgili kurumlar, öteden beri devam eden öğretmen atamada takvim belirsizliğini ortadan kaldırmalıdır. Hangi alanda ne kadar öğretmen açığı olduğu yahut olacağı her yıl MEB sitesinde yayınlanmalıdır. Bir başka ifadeyle öğretmen açığının önümüzdeki yılda ne kadarının karşılanacağı her yılsonunda görüşülen hükümet bütçe görüşmelerinde belirlenmeli ve bu sayının atanma takvimi ilgili yılın ilk ayında MEB sitesinde yayınlanmalıdır. Mesela Aralık ayında bir sonraki yılda ne kadar öğretmenin alınacağı belli olmalı; Ocak ayının son haftasında bu sayının branşlara dağılımı açıklanmalı; Şubat ayında ilana çıkılmalı; Mart ayında başvurular alınmalı, eğer mülakat varsa Nisan-Mayıs ayında tamamlanmalı, Haziran ayında öğretmen ataması yapılmalı ve 1 Eylül de göreve başlanılacağı belirtilmelidir (nitekim öğretmenlerin çeşitli nedenlere bağlı yer değiştirmesinde iyi denebilecek seviyede benzer bir sistem işlemektedir). Eylül ayında atanacağı yeri belli olan öğretmen için Temmuz-Ağustos ayları, atandığı ilde ev bulması, taşınması, meslektaşlarıyla tanışması, bölgeyi bilmesi vb. için bir zaman haline gelmelidir. Mevcut sistemde devletin ne zaman ve ne kadar öğretmen atayacağı belli olmadığı gibi öğretmen, atama yapıldığı yeri bugün öğreniyor, ertesi gün ya da 2 gün sonra göreve başlaması bekleniyor. Bu işleyiş, bir sistem olmadığı gibi insani de değil.
Bu tür bir planlama yapılmazsa, Milli Eğitimin işleyişi bir sisteme oturtulmazsa, hem adayların psikolojik durumları gittikçe kötüleşecek hem de sisteme olan güven her geçen gün azalacaktır. Dahası bu tür uygulamalar birer sosyal eğitim özelliği taşıdığından, öğretmen, müdür, öğrenci de işlerin böyle yürütüldüğünü sanacaklar ve ortaya “sistemsizlik kültürü” çıkacaktır. Çıkacaktır kelimesi oldukça iyimser bir tabir, esasında böyle bir kültür hâlihazırda var.
Unutmayalım ki nizamın olmadığı yerlerde izan da olmaz mizan da. Bunlar olmayınca her şey “âdet yerini bulsun” kabilinden gerçekleşir. Nitekim olan da budur. Eğitim denilince MEB Bakanının yahut Cumhurbaşkanlığının sadece öğretmen atamaları bağlamında akla gelmesi, oraların her durumda bu atama sorularıyla olur olmadık yerde karşılaşmaları da bu nizamsızlık nedeniyledir. Sistem kurulmazsa, geçici olarak kişilerin önemi artabilir belki ama bunun olumsuz yanı olan nizamsızlığın kültür haline gelmesi yıpranan ruhların çoğalmasına neden olur. Bu da eğitimin esas gayesi olan ahlakın toplumda yeşermesine mani olur / olmaktadır.
Teşekkürler Değerli Hocam, ağzınıza yüreğinize sağlık. Bir hakkı ihkak (hakkı hak sahibine vermişsiniz) etmişsiniz. Sağolun varolun İsmail Bey’ciğim