Bir insanın hayatına girdiğiniz zaman onun hayatından çıkamazsınız.
Bir şekilde, iyi ya da kötü, kıyıda köşede yer edinirsiniz.
Bir de hiç hatırlanmayanlar vardır. Ne iyi ne kötü…
Onlar oldukça silik olanlardır.
Ne kötü, ne silik, iyi bir şekilde yer edinmektir esas olan…
Bununla birlikte kimi zaman iyi olmanın, iyi olana da gittiği kişiye de zararı vardır, bu da işin ayrı bir boyutu…
Ama her şeye rağmen iyi olmak gibisi yoktur…
Çok mu karmaşık oldu?
Değil aslında.
İyiler iz bırakır vardığı yerlerde.
Giderken hüzün bırakırlar aynı zamanda.
Gidilen elini uzatır gitme diye, giden ise üzülür bu duruma…
Mecbur kalmıştır neticede. Çaresiz kalmıştır belki.
Kötülerin de biran önce gitmesi beklenir. Onlar da ısrarla kalmayı yeğlerler…
Freni patlamış kamyon gibi olur bunlar, insanın içindeki papatya tarlasını ezer geçerler.
Sonra da hiçbir şey olmamış gibi gayet pişkin pişkin gülerler.
Bunlara hakkını bile helâl eden olur, öbür tarafta bari karşıma çıkmasın diye.
Bunların çoğu verdiği zararın farkında bile değildir.
Sorsan ne yaptım ki diyeceklerdir…
Ne yaptığının farkında olmayan kadar tehlikeli insan yoktur.
Farkında olan zaten bir yerden sonra uzaklaşır gider.
Bu tür konular basit gibi görünse de öyle kolay geçilecek gibi değil aslında.
Her gün yığınlarca insanla karşılaşıyoruz. İnternet dünyayı da küçülttü dikkat ederseniz.
Hiçbir şekilde karşılaşma imkanımız olmayan insanlarla karşılaşma imkanı buluyoruz.
İyi ya da kötü.
Özelimize almasak da, özelini bilmesek de yaptıkları bir yorumla bile bizim hayatımıza dûhul etmiş oluyorlar.
O an için hayata bağlayan da oluyor hayattan soğutan da oluyor.
En kötü, en basit, en silik insanın bile insanda bıraktığı izler gerçekten büyük olabiliyor…
Bunun farkındayız ama dile gelmediği için bizi güne, iyi ya da kötü başlatan şeyleri önemsemiyor, geçiyoruz.
Bakın etrafınıza. Yaptığınız çayın tadına verdikleri tepki bile önemlidir insanların.
Silik olanlardan hiç söz etmeye gerek yok aslında. Onlar gelirler, ne iyi ne kötü hiçbir iz bırakmadan giderler.
Önemli olmadıklarını da bilmez bunlar.
Farkında değillerdir aslında silik olduklarının…
Yıllar sonra karşılaştıklarına, vefasız diyen bile olur. Sanki vefaya lâyıklarmış gibi…
Hayatımıza girenler bir şekilde önemlidir elbette.
Aslında en önemlisi…
Biz kimin hayatına girdik, ne bıraktık, ne aldık?
Hayatına gireceğimiz insana ne vereceğiz ondan ne alacağız?
”Her misafir ev sahibini sevindirir, kimi gelince kimi gidince.” sözünden mülhem…
Biz ne olduk ne olacağız?
”Ne oldum demeyip ne olacağım.” diyebiliyor muyuz? Esas mesele bu aslında…