Geçmişte hayatımızın çoğu alanına şekil veren dinin etkisi gün geçtikçe giderek azalıyor, onun yerini bilim veya bilimler alıyor. Din yanlışları söylediği için mi vazgeçiyoruz, bilim doğruları söylediği için mi ona yöneliyoruz?
Din ve bilimi ayrı ayrı değerlendirmek gerektiğini düşünüyorum, ama ne hikmetse olmuyor. Bir yerde gelip çatışmaya, birbirlerinin alanına tecavüz etmeye başlıyorlar. Bu çatışma pozitif bilimlerde daha az, sosyal bilimlerde ise çok daha fazla.
Eskiden ruhsal veya sosyal sorunu olanlar imama, müftüye veya benzeri din büyüklerine giderlermiş. Şimdilerde psikiyatri ve psikoloji bilim dalları onların tahtını ele geçirmiş durumda. Çok güzel çalışmalar yapılıyor ve pekçok insana faydaları dokunuyor bunların, sağ olsunlar. Yalnız bazı konularda sıkıntılı yaklaşımlarla karşı karşıya kalıyoruz.
Eşcinsellik dinen haram sayıldığı için her ne kadar laikliğe geçmiş olsak da ülkemizin çoğu insanı tarafından kötü bir iş olarak görülürdü. 20-25 yıl kadar önce askerliğimi yaparken bu durum bir tıbbi sorun olarak görülüyor ve eşcinseller çürüğe çıkarılıyordu. Şimdilerde ‘bireyin özgür tercihi’ olarak yorumlar yapılmaya başlandı. Bundan hareketle pekçok devlette eşcinsel evliliklerine müsaade etme, eşcinsellere normal bireylerin kurdukları gibi dernekler kurma hakları verildi.
İntihar etmek İslam dinine göre haramdır. Psikiyatristler bunu bir sağlık sorunu olarak görürler. Dini bütün insanlar haramlığından ötürü bunu çirkin bir iş olarak görürken psikiyatristlerin bu yaklaşımı çoğu insanın beynindeki intihar kavramını yumuşatmıştır. Daha net söylemek gerekirse din ‘yapma!’ derken, bilim ‘buna hakkın var, ama gel seni tedavi edeyim’ demiş gibi olmaktadır.
Zina haramdı, güncel ilmimiz sayesinde helale döndü!
Uyuşturucu, alkol ve sigara kullanımı haram veya mekruh idi, şimdi insanların özgürlük alanları içine girdi. Hepsini de kullanabilirsiniz, ama kurtulmak istiyorsanız gelin, sizi tedavi edelim noktasına geldik.
İnsanların hayatlarına yön vermede iç seslerin çok büyük önemi vardır. İç ses ‘çalmayacaksın’ diyorsa bir mal elinin altında bile olsa kişi hırsızlık yapamaz. İç ses ‘uyuşturucu kullanmayacaksın’ diyorsa uyuşturucuyu gözünün içine bile soksanız o kişi onu kullanamaz.
Dinden uzak bilimsel yaklaşımların temel sorunu işte bu iç sesi öldürmek. Şahsen muhafazakar bir çevrede yetiştim. O nedenle uyuşturucu kullananları, eşcinselleri, alkol alanları sadece radyodan, televizyondan duyar ve bize çok uzak kötülükler olarak görürdüm. Şimdi ise kötülüğün her türü ayağımızın dibine kadar gelmiş durumda. Şüphesiz bunda pekçok faktörün rolü var, ama en azından bilimin rolü olmasa diyorum.
Toplumsal hassasiyetleri yüksek olan bilim adamlarının ve onlardan bilgiyi aktaranların çok hassas olmaları gerekiyor. Her gün kullandırılan bir kadeh alkollü içkinin damar üzerinde tespit edilen küçücük bir faydasından hareketle hemen herkese alkollü içki için dememeleri gerekiyor.
Bilgi insan için büyük bir nimet, eksik bilgi ise büyük bir ziyandır. Bazı konularda erken konuşmak, eksik bilgiyle konuşmak insana fayda değil zarar getirir. Bir de laiklik çatısı altında yaşarken dinin söylediklerine katı bir taassupla kesin yanlıştır gözüyle bakıp reddeden bir güruh var maalesef. Açık fikirli olmanın, değişik görüşlere ılımlı yaklaşmanın özendirildiği günümüzde konu din olunca katı bir yaklaşım sergilemenin anlamını çözemiyorum. Dinin yanlış söyleyebileceğini düşünüyorsanız inanın ki bilim de her zaman doğruyu söylememektedir.
Harika bir yazı kaleminize sağlık