İnsan ve toplum hayatı, mevsimler gibi değişiyor. Bir şeyin zamanı geldiğinde; niyetler ve gayretler birleşip rahmete, berekete dönüşüyor.
Yıllardır din, devlet, vatan, millet hizmeti istikametinde yürümeye çalışanlar; bir derdin, davanın peşindeydi. Kendi kültür ve medeniyet değerlerimize dayalı bir ülke ve toplum oluşturmanın mücadelesi içindeydi.
Bu mücadelede, eğitim alanı başka alanlardan daha öncelikli ve önemli olma özelliği taşıyordu. Çünkü, dost-düşman herkes; hayatın ana unsuru olan insana, eğitim yoluyla ulaşıyordu.
Ana rahminden mezara kadar devam eden oluşma, gelişme süreçlerine müdahil olmalıydık. Örgün ve yaygın eğitim alanlarında doğrudan yahut dolaylı etki oluşturmanın yolunu, yordamını bulmalıydık.
Sosyal sorumluluk anlayışı ile kişisel ve kurumsal gayretler gösterdik. Uzun ve yüksek atlamalı engelleri aşa aşa bir noktaya geldik.
Artık, sistemi iyileştirme çabası içine giren yöneticiler vardı. Ancak, kültür-medeniyet savaşında yenik düştüğümüz günlerden beri oluşturulan yapıyı değiştirmekte, dönüştürmekte zorlanıyorlardı.
Destekleyici, tamamlayıcı çalışmalar yapmalıydık. Zoru başarmak için, hepimiz elimizi taşın altına sokmalıydık.
Cemre toprağa düşmeli ve bahar gelmeliydi. Ektiğimiz tohumlar başak, diktiğimiz fidanlar meyve vermeliydi.
İlgi ve ihtisas alanı eğitim olan kişiler, kurumlar; niyet tazeleyip, yeni bir gayret içine girdiler. Eğitim camiasından pedagojik formasyon sahibi öğretmenler ve idareciler, üniversite camiasından akademik formasyon sahibi öğretim üyeleri ve yöneticiler, sivil toplum camiasından vakıflar ve dernekler; ortak dert ve dava yolunda, el ele-gönül gönüle verdiler.
Geçmişi uzun, hizmeti bol, kapsama alanı geniş sivil toplum kuruluşlarına ilave olarak;“Maarifin Sesi, Maarif Platformu, Milli Maarif Hareketi” gibi yeni birliktelikler oluştu. “Artık kendi dünya görüşümüze dayalı bir eğitim sistemimiz olmalı” diyenler; fikren ve fiilen, aynı gündem etrafında buluştu.
Şimdi; sesi söze, maarifi marifete dönüştürmek için “üretim yapma” zamanı. Gözlerdeki perdeleri açacak, gönüllerdeki gölgeleri kaldıracak ve yürüyenlerin yolunu aydınlatacak şekilde; “mum yakma, ışık tutma” zamanı.
Aslında bu güne kadar çok şey konuşuldu, tartışıldı, yazıldı, uygulandı. Çeşitli alanlarda ve konularda, kayda değer mesafeler alındı.
Ancak; pınarları birleştirip derelere dönüştürmek, dereleri birleştirip denizlere ulaştırmak gerekiyor. Birleşik kaplar gibi bütünleşip; kişileri ve kurumları hem eş zamanlı, hem de birbirinin destekleyici-tamamlayıcı unsurları haline getirerek çalıştırmak gerekiyor.
Bunun ön adımları da atıldı, atılıyor. Çeşitli başlıklar altında, ortak akıl ve müşterek ar-ge çalışmaları yapılıyor.
Mesela, 22 Eylül 2024 tarihinde, MAARİFİN SESİ gurubunun organizesiyle ve ÖNDER’in Ankara Şubesi’nin ev sahipliğinde, güzel bir çalışma toplantısı gerçekleştirildi. “Eğitimde Yerlilik ve Millilik” konusu, enine-boyuna tartışılıp değerlendirildi.
Etkinliğin birkaç güzel yönü vardı. Planlamada ve uygulamada, birden fazla menfaati ve maslahatı elde etmeyi başarmışlardı.
Katkı ve katılım açısından; eğitim camiasının, üniversite camiasının, sivil toplum camiasının temsili ve iş birliği temin edilmişti. Farklı mesleklerden ve branşlardan uzmanlar ile oturumlarda konuşulup tartışılan konular; zenginlik, çeşitlilik oluşturacak şekilde bir araya getirilmişti.
Ayrıca; “mevcudu ıslah” değil, “mümkünü inşa” amacı esas alınmıştı. Muhtelif yanlarıyla, yönleriyle ele alınarak; eğitimde yerliliğin ve milliliğin tarifi-tanımı yapılmıştı.
Usulü açısından da muhtevası açısından da güzel bir örnek oldu. İlham aldık, istifade ettik, tadı damağımızda kaldı.
Anlaşılan o ki, devamı da gelecek. Maarifin sesini marifetin nefesine dönüştürme yolunda, yeni çalışma toplantıları organize edilecek.
Safları sıklaştırıp, yekvücut olacağız. Derdimizin devasını, birlikte bulacağız.
Malum olduğu üzere, dünya görüşümüzün özü-özeti olan “tevhid” inancı; idrak safha ve süreçleri açısından, ard arda gelen kademelerden oluşur. İlim imana, iman amele, amel tavıra dönüşür.
Bunu eğitim alanında da gerçekleştirmeliyiz. Bütün yanları ve yönleri ile yerli, milli, yeterli, tutarlı bir eğitim modeli oluşturup; hayata geçirmeyi başarabilmeliyiz.
Bir adım sonrası, gönül coğrafyamıza da taşımak olmalı. Kardeş ülkelerin ve toplumların insanları; aynı eğitim ve kültür zemininde buluşmalı.
02.11.2024 – Zekeriya Erdim
Çok çok güzel bir yazı Zekeriya kardeşim kalemine gönlüne sağlık