eğitim,öğretim,terbiye,talim,Meb,Üniversite,öğrenci,öğretmen,muallim,öğretim üyesi,maarif,aile,
Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Ankara
Parçalı Bulutlu
28°C
Ankara
28°C
Parçalı Bulutlu
Perşembe Parçalı Bulutlu
30°C
Cuma Açık
30°C
Cumartesi Parçalı Bulutlu
30°C
Pazar Hafif Yağmurlu
26°C

Mustafa SÜS

1974 yılında Kayseri Yahyalı’da doğdu. İlkokulu Derebağ İlkokulunda okuduktan sonra Yahyalı İmam Hatip Lisesinde liseyi bitirip 1994 yılında Şehit Ömer Halisdemir Üniversitesi Eğitim Fakültesine başlayıp 1998 yılında Öğretmen olarak atandı. 2012 yılında Necmettin Erbakan Üniversitesinde Eğitim Yöneticiliği ve Teftiş dalında Yüksek Lisans yaptı. 2007 yılından itibaren yerel gazetelerde, internet haber sitelerinde eğitim ve toplumsal içerikli köşe yazıları yazmaya başladı. Kendine ait internet sitesinde, şiir, deneme, öykü dalında yazılarına halen devam etmekte olan Mustafa SÜS, 2016 yılında “Yitik Kadınlar” adlı öykü kitabını çıkardı. Diriliş Postası adlı ulusal gazetede köşe yazarlığı yapan Süs, evli ve bir çocuk babasıdır.

    Kullanan da kullandıran da memnun halinden

    “Onun bana ihtiyacı var benimle arasını iyi tutmak zorundadır.” düşüncesiyle hoyratça davranıyorlardı herkese, konumundan güç alan yiğitlerdi bunlar.

    Konumunu kaybedeceği günü hesap etmeden daha da ileri boyuta götürüyordu işi.

    Arada sırada dizginlenemez kısrak gibi şaha kalktığı da oluyordu.

    Günlerden bir gün yine esip gürledi ve bu sefer biraz fazla kalktı şaha!

    Kalkınca orada durmayacağını elbet biliyordu. Ön ayakları üzerine düşmeyi hayal ederken birden sırtının üstüne düşüverdi.

    Şaha kalkan her at elbette düşmezdi sırtının üstüne.

    Ama bizimkisi herkes görsün, namımız yürüsün diyerek biraz daha sıçradı göğe, her seferinden biraz daha fazla.

    Sonra ne oldu?

    Sonrası malum.

    Benimle herkesin arası iyi olmak zorunda, cümlesi yabana atılacak türden bir cümle değildi.

    Herkes arayı iyi tutuyordu bununla.

    “İşim düşerse” diyordu biri,

    Diğeri,

    “Aman ne olur ne olmaz hakkımızda tezvirat yapar belki.” diyordu.

    Bir başka diğerinin de eli mahkumdu, birçok iyiliğini görmüştü, iyilik dediğime bakmayın, gebe kalmıştı buna.

    Beleş yemek, pahalı yemekten daha pahalı diye boşuna ısrarla söylemiyoruz.

    Bedel ödemek sırası kendisindeydi ve ödüyordu bedelini.

    Bizimkisi de bunu fırsat bilip tadını çıkarıyordu bu şaşalı günlerin.

    Alan da satan da veren de memnundu bu alışverişten.

    Ne zaman ki at sırtının üstüne düştü bu memnuniyet doğal olarak memnuniyetsizliğe bıraktı yerini.

    Kimsenin ihtiyacı kalmamıştı arkadaşımıza.

    Üşüyen insan ısınınca sobanın yakınından giderdi, doğaldı bu.

    Sobanın ona “neden yakınımdan gittin?” deme hakkı yoktu, soba zaten diyemezdi.

    Ama insan bu!

    Der!

    “Neden kimse kalmadı etrafımda?” der.

    “Daha dün hepsi yakınımdaydı.” der.

    “Dünya malı eldeyken, hep düşmanlar dost olur, elde bir şey kalmayınca, dost bile düşman olur.” da der.

    Atasözü bu! Herkesin dilinde…

    Çocukken bir kamyonun arkasında görüp ezberlemiştim.

    Unutmamışım.

    Demek ki sen onu kullanacaksın, o da sırası gelince seni terk edecek.

    Bu devran böyle dönüyor.

    Ha, beni neden kullanmıyor, neden gittiği yere beni de götürmeyip benim etimden sütümden neden faydalanmıyor, neden diğer arkadaşımı tercih ediyor diyerek kıskanma emareleri gösterenler de kullanılmayı hak ediyor sonuna kadar, o ayrı.

    Gelelim sadede…

    Herkes hak ettiği hayatı yaşıyor.

    Kullanan da biliyor kimin ne olduğunu, kendisini kullandıran da biliyor, neden beni değil de başkasını kullanıyor diyen de biliyor. Herkes işine geldiği kadar kullanıyor birbirini.

    Bu çürümüşlüğü nasıl yok edeceğiz onu konuşmamız lazım…

    “Kullanmak da kullanılmak da iyi değil.” diyerek değil tabii. Kim bilmez ki bunu?

    Mustafa Süs

    Yazarın Diğer Yazıları
    Yorumlar

    1. Elif Yıldız dedi ki:

      Kaleminize sağlık.Sahsen benimde insanlarım adına düşündüğüm bir meseleye parmak basmışsınız.