Bu Kudüs seyahatimi anlatmak için 2019 yılına gitmek istiyorum. O sene bir gün telefonum çaldı. Çalan telefonumun öbür ucun arkadaşımın oğlu Muhammed vardı:
– Fatma teyze Ocağın 20’sinde Kudüs turu var gelir misin?
-Teşekkür ederim Muhammed ben umre düşünüyorum hem Kudüs pahalı o parayı verinceye kadar ben üzerine biraz daha ekler umreye giderim.
-Ama umreye gittin Fatma teyze Bir kere de Kudüs’e gelsen sadece bir kere.
Telefonu kapattım düşünmeye başladım bir kere gitsem mi acaba?.. Haydi bir kere gideyim bari dedim. Kendisine durumu açtığımda eşim yanına bir arkadaş bul dedi. Bütün arkadaşlara söyledim, haber saldım, mesajlar attım. Herkes benim gibi düşünüyordu. Sadece bir arkadaş tamam dedi ve biz onunla 2019 Ocak’ta yola koyulduk.
Hani sürekli dinlediğin adını duyduğun fakat yüzünü görmediğin akrabaların vardır. Kudüs’e gidince öyle oldum. Yıllardır görmediğim çok yakın akrabamı görmüş gibi oldum. Kudüs önce kollarını bana açtı açtı açtı ..Sonra beni sımsıcak sardı sarmaladı bağrına bastı. Kudüs’ün şefkatli kollarında küçük bir çocuk gibiydim. Nazlandım, üzüldüm, yalvardım, af diledim. Bunca yıl biz niye görüşmedik dedim. Sonra geriye çekildi. Kudüs ve sırtımın ortasına adeta bir yumruk indirdi. Acısından gözlerimden yaşlar boşandı.
Ümmetin üç sevgilisi 3 yavrusu vardı Mekke, Medine ve Kudüs… Mekke Medine sağlıklı mutlu, Kudüs ise hasta yavruydu. Daha bir bakıma muhtaç daha bir şey şefkate ihtiyaç duyuyordu.
100 yıldır ihmal edişimiz bize ders kitaplarında okullarında Kudüs’ün anlatılmayışı sadece Miraç hadisesinde adını duymamız. Kudüs’te kaldığım 3 gün boyunca suçlu aradım. Cezalandırmak istedim. Kendime ne ceza vereceğimi bilemedim çünkü bu durumdan hepimiz sorumlu idik. 15 peygamberden özür diledim, yolu Kudüs’ten geçen 15 peygamber vardı.. Bunlar orada ya yaşamış ya doğmuş ya vefat etmiş ya da peygamber efendimiz gibi bir anlık bulunmuş. 25.000 sahabeden özür diledim Kudüs’ü fethetmeye gelen bu güzide sahabeler, başlarında Ebû Ubeyde Bin Cerrah… Savaşmamışlar fakat taun hastalığından şehit düşmüşlerdi. Hazreti Ömer, Amr Bin As, Halit Bin Velid, Muaz Bin Cebel, Bilali Habeşi.. Hepsi de Kudüs’ün fethine şahitlik etmişlerdi. Hz Ömer orduya imam olmuş, Bilali Habeşi ezan okumuştu. Bilali Habeşi peygamber efendimizin vefatından sonra Şam’a hicret etmişti. Kudüs’te tekrar ezan okunduğunda peygamber efendimiz geldi zannetti bütün sahabe.. 25.000 sahabenin secde izi ayak izi ve gözyaşı vardı Kudüs’ü fethetmenin sevinci ve mutluluğu vardı.
124.000 peygamberden özür diledim peygamber efendimizi miraca çıkarken uğurlamaya gelmişlerdi orada onların secde izi vardı Ben o secde izini aramakta çok geç kalmıştım.
Benim ecdadım orada 740 yıl medeniyetinin olanca varlığı ile hüküm sürmüştü. Nereye baksanız izlerini görmek mümkündü. Atalarımın sayısız mabetleri, külliyeleri, çeşmeleri, imarethaneleri miras olarak bırakmışlardı. Daha nasıl sayayım adım başı eserleri vardı.. Kudüs’ü ve bütün Filistin’i baştan başa ilmek ilmek işlemişlerdi adeta. Yafa da Hasan Bey Camii, Bahr Camii, II. Mahmut Külliyesi’nden özür diledim. Külliyenin sınıfları içkili lokanta olmuştu. Üzüntümden kafamı çevirdim. Özür diledim.
Mekke hidayet merkezi, Medine alemlere rahmet, Kudüs ise bereketin merkeziydi. Allahü Teala Kur’an-ı Kerim’de 70 ayette Kudüs’ten bahsetmiş, 4 ayette de etrafını mübarek kıldığımız buyurmuştu. Kur’an-ı Kerim’de adı geçen bütün meyveler burada yetişiyordu. Bu kadar bereketli toprakları unutmak, görmezden gelmek, sadece bazı kavimlerin vatanı saymak ne kadar üzücüydü. Oysa ki Kudüs’teki Mescid-i Aksa bizim ilk kıblemiz, ikinci mescidimiz, üçüncü haremimizdi. Peygamber efendimizin hadisinde emir kipi ile gidin diye belirttiği kutsal beldeydi. Burada kılınan namazların sevabı ne kadar yüksekti. Sevap hanesi bu kadar kazançlı bir ticaret hiç kaçırılır mıydı?
Haçlı seferleri sırasında Mescid-i Aksa’nın içine sığınan 70 bin müslüman adeta doğranarak şehit edilmişti. Onların ruhları, maneviyatları artık ne derseniz Mescid-i Aksa’nın içine sinmişti. Rüzgar onların kokusunu getiriyordu. Derin bir nefes almak yeterliydi hissetmek için. Belkıs Mescidi Aksa’ya acaba hangi taraftan girmişti? Mescidin hangi köşesinde eteklerini toplayarak yürümüştü. Davut sapan taşını Câlut’a nerede atmıştı. Süleyman nerede dua etmişti “benim bu mescid’ime namaz kılmak maksadıyla gelen anasından doğduğu gibi günahları affolsun” diye…
Eriha’da Hz Musa makamı kim bilir belki de mekanı. Allah kendisinden razı olsun Selahattin Eyyubi Kudüs’ü fethedince de Hazreti Musa’nın makamını yaptırmış. Hz Musa’nın Kızıldeniz’den kavmi ile gelip ilk yerleştiği yer. Hala kavmine kızgın ve öfkeli. 40 yıl çöllerde gezmişler. Ne kadar üzüldü ne kadar yoruldu benim sevgili peygamberim. Nebi Musa şenlikleri yapılıyor burada. Her yıl mayıs ayında kurbanlar kesiliyor, mevlitler okunuyor. Hz Musa’nın Tur Dağı’na çıkan ayakları buraya da basmış. Burada o ayak izlerini arıyorum.
Hz. İbrahim nerede Allah’tan çocuk istemişti? İsmail ile İshak nerede doğmuştu. Torunu Yakup hangi köşede oğlu Yusuf için ağlamıştı. Yusuf’un içine atıldığı kuyu neredeydi? Yusuf’u kuyudan çıkaran kervan Mısır’a doğru hangi yoldan gitmişti? Aklınıza gelen Bu soruların cevapları yürüdüğümüz yollarda gizliydi. O kervanın geçtiği yoldan geçmiş miydik acaba? Yusuf’un ayak izine ayak izlerimiz değmiş miydi?
El Halil Camisinde Hz. İbrahim, Hz İshak, Hz Yakup, Hz Yusuf ve eşleri Sara validemiz Laika validemiz ve Refika Validemizi selamlamanın mutluluğunu yaşarken sevincim kısa sürdü. Rehberimiz 1994 yılında bu caminin içerisinde yaşanan katliamı ve bu katliamda toplam 67 kişinin şehit olduğunu anlatınca bu acı iliklerime kadar işledi. Yerimden kalkamadım bu manzara gözümün önüne geldi. Ben bunu niye duymadım, duydumsa niye unuttum. O sırada hangi dünyalık işle meşguldüm acaba diye kendimi sorguladım durdum. Dahası katliamdan sonra yarısından fazlası sinagoga çevrilen bu mekandan özür dileyecek kelime bulamadan çıktım. Hangi kelime hangi cümle buna yeterdi?
Kıble mescidinin içindeki 1969 yılında çıkarılan yangında Selahattin Eyyubi’nin elleriyle yerine koyduğu muhteşem minber kül olmuş, birkaç parçası kalmıştı. İslam eserleri müzesinde yanan parçaları görünce içim daha bir burkuldu. Muhteşem bir müzeydi. Hürrem Sultan’ın aşevinin kocaman kazanları bana Osmanlı’nın 400 yıl süren muhteşem hizmetini anlatıyordu. Ah o kazanlarla bir konuşabilseydim! Kimler bağış yapmış, kimler o kazandan gelecek yemeğin yolunu gözlemiş ve yiyip dua etmişti.
Kubbetüs Sahra’da peygamber efendimizin miraca çıktığı kaya dile gelse de ah bir anlatsaydı o muhteşem yolculuğu ..Göklerin kapısı nasıl açılmıştı acaba? Cennetin 8 köşesinden ilham alınarak yapılan bu muhteşem yapı nakış nakış işlenmiş tamamen namazı anlatıyordu.
Zeytin Dağı’nda Selman bin Farisi, Rabiat’ül Adeviyye ve daha nice İslam büyüklerinin ayak izleri.. Taşları konuşan şehirdir Kudüs.. Sadece biraz sessizlik, biraz sükunet gerekiyor dinlemek ve anlamak için… Hazreti İsa Mescidi Aksa’ya bakıp ümmeti için üzülüyor. Onu çarmıha germek için yanıp tutuşan, öfkeden gözleri dönmüş Yahudiler ve Roma askerleri Hz.isa diye yahudayı alıp götürürken O zeytin dağından göklere yükseliyordu.
Kudüs’te geçirdiğim 3 muhteşem günün sonunda rüyadan uyanır gibi Türkiye’ye döndüm ve yolda söz verdim kendi kendime. Ben bunu herkese anlatacaktım, anlatmam lazımdı. Kendimi başka türlü affettiremezdim. Dua ettim yalvardım Allah’ım bana fırsat ver dedim. Türkiye’ye dönünce Kudüs semineri için arka arkaya teklifler geldi. Ertesi yıl Ocak ayında benimle Kudüs’e gitmek isteyen 50 kişi vardı elhamdülillah. İkinci Kudüs ziyaretinden iki ay sonra salgının araya girmesi ile beraber evlere kapandık. Ben bunu fırsat bilerek uzun soluklu Kudüs seminerleri teklifi aldım. Aldıkça cahilliğim ortaya çıktı. Cahilliğim ortaya çıktıkça tekrar seminer aldım. Kudüs ve Filistin uçsuz bucaksız bir hazineydi, keşfetmesi imkansızdı. Bu yıl Ocak ve Mart ayında Rahman’ın seçilmiş kullarıyla tekrar Kudüs’e gitme fırsatı ve imkanı veren Allah’ıma ne kadar hamd etsem az. Allah ayaklarımızı bu bereketli beldeden kesmesin.
ne güzel anlatmışsiniz hem hüzünlü bir o kadar da mazlum bir coğrafya .. muhteşem hazinelere ve evrensel hikayelere beşik .. Rabbim zulümü kaldır bu mübarek beldeyi felaha ulaştır ..çok duygulandım .. gerçekten özür dilemek yetmez defalarca gidip af dilemek lazım gönlümüzün üçüncü masum mabedinden ilk kiblemizden ..çok teşekkürler bizi oralara götürdünüz
Çok teşekkür ediyorum.
Eline sağlık ben de 2014 şubatta gitmiştim. Bana da zaman tünelinden geçerek gittiğim bir ecdat şehri izlenimi vermişti. Ne yazık ki esir. Kudüs ve kudüste müslüman izlerinin silinmemesi için fedakarca direnen Filistinlileri onların yaşam şartlarını, gördükleri zulmü yokedilmeye çalışmalarını ç, yahudiletin yerleşme politikalarını da anlatan yazılar bekliyorum. Böylece oradaki Filistinlilerin desteklenmesinin ne demli önemli olduğunu vurgular kamuoyu vicdanı oluşturulabilir.
İnşallah. O yazıları da yazmak kısmet olur.
Harika bir yazı soluksuz okudum.
İnsan Kudüs’e bir kere gidermiş, diğerleri hep dönüş. Rabbim önce bilinçle gitmeyi daha sonra da defalarca kere dönüp orada ribat etmeyi kısa sürede de fetih namazı kılmayı bizlere nasip etsin.
Çok teşekkür ediyorum.
Ne kadar akıcı ne kadar samimi bir üslupla yazılmış yüreğimize işledi. Çok önemli bir konu ne kadar sade ve basit anlatılmış beynimize işledi. Teşekkür ederiz dostum yüreğine kalemine sağlık. Sen hep yaz bence ❤️
Çok teşekkür ediyorum.
2. Kudüs gezisine beraber gittiğimiz güzel arkadaşım okurken iliklerime kadar gezdiğimiz ziyaret ettigimiz yerleri tekrar yaşadım Ne güzel aktarmışsın hislerini hislerimizi eline kalemine yüreğine sağlık inşallah tekrar gitmeyi istiyorum seninle
İnşallah yine beraber gidelim
Çok duygulandım dinlediğimde gitmeyi çok istiyorum mübarek beldelerimize sahip çıkmak oralarda ibadet etmek en büyük arzum Şimdiye kadar niye gitmedik diye hep sorguladım kendimi Allah’ım bize enkisa zamanda oralara gitmeyi nasip etsin
İnşallah beraber kısmet olur
Canim.kardesim …eline yuregine ayaklarına saglik … Meger biz Kudusu bilmez anlamazmisiz… oyle kiymetli oyle değerli bir hazine ,.Rasulumu agirlamis ,…Peygamberler ocagii ,ne yazik zalimlerinlerin zulmunde ! Rabbim en yakin zamanda bizede seninle gitmeyi nasibetsin .Allahim kurtar Yahudi kefere işgalinden! Sen Acilen ve acilen Muslumanlarin Turkiyemizin yeniden Kudus hizmetkari olmasıni nasibeyle ….Rabbim.razi olsun senden … kalemin hep yazsin harikasin
İnşallah beraber Kudüs’e gidelim
Ve bana, Mart ayında sizinle beraber ilk defa Kudüs ‘e,mescidi Aksa’ya gitmeyi nasib etti Yüce Rabb’im.. Berat gecesinde o mübarek beldede olmak nasib oldu hamdolsun.. Mescidi Aksa artık benim kalbimde çok farklı bir yeri var ❤️.. çok güzel anlattınız hocam, aynı duyguları yaşamışız… Rabb’im tekrar tekrar nasib etsin diye dua ediyorum.. Mescidi Aksa’da, murabıt hanım kardeşlerimle birlikte nöbet tutmayı nasib etsin, Yüce Rabb’im ❤️
Tek kelimeyle muhteşem çok güzel anlattın fatma hocam insan kudüse gidip gelince her şeyi daha iyi anlıyor teşekkür ederim.
Muhteşem bir anlatım tekrar yaşadık orayı emeğinize yüreğinize sağlık
İnşallah beraber kısmet olur
Hocam sizinle tekrar ziyaret etmiş gibi oldum çok teşekkür ediyorum.
Ya çok güzel dini bir vazife gibi yazmışsınız ama kadının mahrem erkek akrabası olmadan seferilik mesafesinin ötesine yolculuk bahsini fıkhen çiğneyip, yani bir “haseneyi” yapmaya çalışırken bir farzı terketmek kısmını epey unutmuşsunuz. Çok tehlikeli maalesef bidatler böyle güzel görünen şeyler olarak yayılıyor, ehli sünnete uygun dini islam ortadan kalkıyor.
Kudüs turistik bir sayahat değildir, sadece ibadet de değildir. Kudüs’e gitmek ribat görevi olarak düşünülmeli. Mescid-i Aksa’ya hergün yüzlerce yerleşimci baskın düzenlerken Müslümanların orayı boş ve sahipsiz bırakması inanca uygun mudur? İşgal devleti zulmünü yaparken kadın, çocuk ayırdetmeden yapıyor. Ayrıca bu farzı çiğnemek değildir fıkıh bilginizi gözden geçirin.
Asıl siz sahih kaynaklardan fıkıh öğrenin, seferilik ne demektir bakın, şimdiki zamane fetvacılarından olmayın. Haramı yapmamak farzı yapmaktan daha evladır, neyse burada tartışmayalım belki firasetli birisi okur da sahih ilmihallerden kadının mahremsiz ne sebeple olursa olsun gitmemesi gerektiğini anlar. Kudüsün işgalini rabbim görüyor merak etmeyin siz kadınlara kalmamış orayı gidip savunmak.
Çok güzel anlatmış, duygularımıza tercüman olmuşsun ablacım, gönlüne sağlık. İkinci ziyaretimi senin rehberliğinde yapmayı isterim.
Çok güzel ifade etmişsiniz Fatma hocam. Allah razı olsun. İmkanı olan herkes de gitsin inşaallah
Bu kiymetli incinin degerini herzaman boyle guzel anlatilmiyor
Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Allah’a ve ahiret gününe inanan bir kadının, yanında kocası veya mahremi olmadan üç günlük ve daha fazla bir yola sefere çıkması helal olmaz.) [İbni Mace]. (Berîka) ve (Hadîka) kitâblarında diyor ki, (Hür kadının, zevci veyâ ebedî mahrem akrabâsından biri yanında bulunmadan, yalnız veyâ başka kadınlarla yâhud âkıl, bâlig ve sâlih olmıyan mahremi ile üç günlük yola gitmesi [üç mezhebde] harâmdır. Şâfi’î mezhebinde, kadınlar ile mahremsiz olarak, farz olan hacca gidebilir.) (Hindiyye)de nafaka bahsinde ve (Tahtâvî), (Dürr-ül-muhtâr) ve (Dürr-ül-müntekâ)da hac bahsinde diyor ki, (Kadın, mürâhık olan, ya’nî bülûğa yaklaşmış, oniki yaşındaki mahremi ile sefere gidebilir). (Kâdîhân)da diyor ki, (Kadın, sâlih cemâ’at ile sefere gidebilir). [Bu iki kavl, zarûret hâlinde câiz olur.]
Şimdi mahremsiz yolculuk yaparak siz buradan hadisi şerifi mi reddediyorsunuz yoksa meşhur fıkıh kitaplarını mı. Ah ah hep böyle geliyor bidatler güzel görünüyor din bilmeyen biz müslümanlara.
Kudüs deyince gözümden yaşlar akmaya hazır halde bekliyor.. Hem huzur hem hüzün kokan Aksa’mızı içtenlikle kaleme almışsınız, emeğinize sağlık Fatma hocam. Hasta yavrumuz Kudüs’ümüzün Rabbimin lütfu keremiyle iyileştiğini görelim ve bu sefer özgür Kudüs’ümüze birlikte tekrar kavuşalım.
Çok teşekkür ediyorum hocam
Allah razı olsun hocam çok güzel sadra şifa dokunmuşsunuz inş bizlerin eliyle yeniden özgürlüğüne kavuşması temennisiyle…