Küresel elitlerin ajandasındaki yeni dünya düzeni oluşturma planı ,insanlığın hayatını karartmaya devam ediyor. Meşruiyet, vicdan, insaf ve merhamet duygusundan azade olan anlayışın amacı, hedefe ulaşmak. Bu yolda her yol ve yöntem gayeye hizmet ediyorsa normal kabul ediliyor. Güçlünün haklı kabul edildiği bu sömürge anlayışı ,insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük tehlike. Eğitimden kültüre, sanattan edebiyata her alanı dejenere ederek “ben” merkezli bir anlayışla ,narsist hegemonyaya mahkum etme temayülü gündemi meşgul ediyor. Bu uğurda sosyal medyadan sanat, müzik, edebiyat, eğitim ve sinema sektörü, en başat enstrüman olarak rol üstleniyor. Bilginin baş döndürücü bir hızla çoğaldığı, bilgi teknolojisinin hayatın her alanını kuşattığı asrımızda ,global ölçekli anlayış hedonizmi teşvik eden mantalitesiyle ruhları esir almayı hedefliyor. “Yeni insan oluşturma” hedefinin arka planında insanlığı konformizmin çıkmazında mankurtlaştırarak kontrol altında tutma emeli var.
Çıplaklığın ve eşcinselliğin ‘moda hayat tarzı’ olarak özendirildiği, yaşamın hedefinin “daha lüks bir hayat sürme”ye göre ayarlandığı, manevi değerlerin, “zaman sana uymazsa, sen zamana uy” metaforuna göre yoruma tabi tutulduğu bir dünyaya nasıl bir ad koyabiliriz? Bu manzarayı “konformizm” kavramı tasvir eder.
Rahatını bozmak istemeyen, hiç bir riskten hoşlanmayan, menfaatlerin zedelenmemesi için insanı insan yapan değerler adına omurgalı bir duruş göstermekten çekinenler, daha konforlu hayat sağlayan araçları ve yöntemleri asla sorgulamıyorlar.Haz ve hız denkleminde ,konforlu bir hayatın ütopik labirentinde öğrenilmiş çaresizliğin pençesinde kıvranmaya devam ediyorlar. Modern yaşam tarzı, ne maneviyat,ne ahlak,ne değer yargısı bırakıyor, ne de insanca bir hayat tarzı.
Kazanma psikozu, sınırsız sermaye biriktirme hırsı , hayatın merkezine oturtularak, ‘hedonizm’ (hazcılık / zevkçilik) kışkırtılıyor ve dayatılıyor. Modernizmin dayattığı materyalist yaşama uyum sağlayanlar, kadim medeniyet ölçütlerinden, ilkelerinden, kurallarından ödün vererek yaşamayı gönüllü olarak kabul ediyorlar ve iştahla sanal ışıltılı kapitalist yaşamlara öykünüyorlar.
Rahata, konfora, lükse düşkünlüğümüz arttığı oranda, maneviyatımız o ölçüde zayıflıyor, ruhumuz o denli pörsüyor. Konformizm, hedonizm, ruhlarımızı çürütüyor, insanlığımızı kokuşturuyor, manevi değerleri unutturuyor… Bizler, kadim bir medeniyetin mensupları olarak, kıskacına sıkıştırıldığımız küresel müesses nizamın varoluşsal tehditleri karşısında ne yapabileceğimizi konuşmalıyız, düşünmeliyiz, fikir yürütmeliyiz ve üretmeliyiz.
Konformist esaretle prangalanmış toplumlar, hiç bir inisiyatif geliştiremezler. Düşünen, konuşan ve üretenler ancak çıkış yolu bulabilirler. Sonsöz sadedinde ,bir değer ölçüsü sunan Mehmet Akif Ersoy diyor ki; “Allaha dayan, sa’ye sarıl, hikmete ram ol. Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.”