Doç. DR. Ömer Faruk RECEP
Meslek hayatım maalesef kötü kariyer örnekleriyle doludur.
Fakülteye başladığım zaman profesör, doçent, şef gibi ünvanları duyunca zor erişilen, her babayiğidin harcı olmayan, çok çok büyük kariyer zirveleri gelirdi benim aklıma.
Yaşadıkça neler görmedim ki…
Sadece öğle arasında kısa bir süre hastaneye uğrayıp kaçan şefler, geç saatte hastaneye gelip birkaç saat sonra muayenehanesine geçen, orada birkaç saat uyuduktan sonra geç saatlere kadar hasta bakan profesörler, vakasının üstesinden gelemeyince bir telaşla öğrencisi pozisyonunda bulunan uzman doktoru çağıran hocalar, yazma becerisi olmadığı için çalıştırdığı kişilere makaleler hazırlatıp ilk isim olarak kendisini yazdıranlar, bıçak parası almak için odasının önünde hastaları kuyruğa dizenler, muayenehanesinden geçmeyen hastaların yüzüne bakmayanlar…
Ben sanırdım ki insanlar bilime ve topluma bir faydamız olsun diye belli kariyerleri elde etmek isterler ve belli pozisyonlara gelmek için gayret sarf ederler. Oysa amaç şef olup, profesör olup rahata ermek, rahat bir şekilde para kazanmak imiş. (Bahsettiğim örneklerin dışında kalan değerli meslekdaşlarımı tenzih ederim.)
Tıbbı çok da zengin olmayan bir ailenin çocuğu olarak kazandım. Lisede sınıfa girdiğim zaman dışarıda duran ayakkabılıktan alıp giydiğim ayakkabı nedeniyle üşüyen ayaklarımı ısıtmak için dakikalarca uğraşırdım. Bazen hocalarımın dikkatini çeker, şaşırırlardı. Böyle bir zaviyeden bakınca en kötü doktor bile bana çok zengin gelirdi.
İlk yıllarda tanıştığım doktor abilerle konuşurken ‘para kazanmak için geldiysen yanlış seçim yapmışsın’ derlerdi bana. Bana çok tuhaf gelirdi, hiç sallamazdım. Herkesin para kazanma anlayışı farklı, zenginlik anlayışı farklı. Doktor olayım da fabrikatör gibi zengin olayım şeklinde bir düşüncem olmadı hiç bir zaman. Allah’a şükür sonraki süreçte de kazancımla ilgili bir sıkıntı yaşamadım.
Bizim profesör ve şef abilerimiz sanırım benim gibi düşünmüyorlarmış. Köşe döneceklerini sanıyorlarmış. Normal yollardan bunu başaramayınca gelmiş suistimaller ardı ardına.
Nice zenginler gördüm cepleri para dolu olup fakirim diyen, nice fakirler gördüm beş kuruşları olmayıp zenginim diyen. Zenginlik beyinde biten bir olgu. Mutluluğun olmazsa olmaz şartı da değil. Meslek hayatımda şu anda geriye dönüp bakıyorum, bana en çok mutluluk veren şeyler para kazandırmayan aktivitelerim olmuş. Hâlâ da öyle. Aylarca uğraştığım bir kitabım için yayıncılarla görüşüyorum, para istemezsen basarız diyorlar. Ben de hiç olmazsa küçük bir tatmin için küçük bir meblağ talep ediyorum, vermiyorlar. Aylarca harcadığım mesaiyi para kazanmak için harcamış olsaydım emin olun şimdi depresyondaydım. Ama öyle yapmadım. Zevk aldığım için, ortaya koyacağım eser birilerinin işine yarayacağı için, ülkemin geldiği noktayı bir sonraki noktaya taşıyacağı için yaptım.
Kariyer olayına da böyle bakmak lazım bence. Doktor olup açıkta kalmazsınız kolay kolay. Kariyer için uğraşın; insanlık için faydalı olacak işler yapın; para kazanarak mutlu olmanın hayalini kurmak yerine başkalarına faydalı olmanın vereceği mutluluğu yaşamayı hedefleyin.