1963 yılında Yozgat'ta doğdu. İlkokulu köyünde okudu. Ortaokul ve liseyi 1982 yılında Kayseri Mimar Sinan Öğretmen Lisesinde tamamladı. 1986 yılında A.Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesinden mezun oldu. Aynı yıl basın dünyasına adım attı ve TRT'de kameraman olarak çalışmaya başladı. 1990 yılından itibaren özel televizyonlara geçti ve yönetim kadrolarında çalışmaya başladı. Toplumcu bir anlayışla ve eğitimci gözlemleriyle denemeler yazmakta. Cami fotoğrafçılığı ve camileri tasvir eden yazılarına da devam etmektedir.
Annemin “Yônis Kitabı”nı her elime alışımda bir hüzün çöküyor bana. Çocukluğuma gidiyorum. Uzun kış gecelerinde anacığım dertli dertli okurken etrafındakiler için için ağlardı. Hey gidi fani dünya! O günlerde annemi dinleyenlerin çoğu gitti azı kaldı. Kitap bile lime lime oldu. Bugünkü nasibimiz 104. sayfanın ortasındaki şiir. Tefe’ülde çıkan bu muammayı çözebilecek miyiz acaba? Yâ nasip.
Yunus Emre dedemiz bu şiirinde yine derin deryalara dalmış. Bizim boyumuzu aşan konular. Dalıp vurgun yemektense yüzeyde nasiplenmek en doğrusu. Eski/meyen harflerle yazılanları okuyabilirsek kendimizi bahtiyar addedeceğiz. “Haydi bismillah” diye bir başladım, daha ilk satırda takılıp kaldım. “Aşkına gark olmuşam”ı okudum, sonrasını bir türlü çıkaramadım. Kaf var, nun var, dal var. Sonraki harf mim mi, he mi? Kelime bir türlü tamamlanamıyor. En iyisi internetten bakayım diye okuyabildiğim kelimeleri yazdım. Yok! Öyle yazdım olmadı, böyle yazdım olmadı. Pdf araması yaptım, bulamadım. Yunus’un yukardaki şiirini (bu hali ile) internet ortamında bulamadım. Yine iş başa düştü. 1 saate yakın çabamın sonunda muradıma erdim. Eksiği/noksanı ile bütün kelimeleri sökmeyi başardım. Eğer gerçekten internette yoksa bu vesile ile sanal âleme bir katkımız oldu. En doğrusu yazılana/bulunana kadar şimdilik bunu doğru kabul edeceğiz. Yukarıdaki sayfayı görür görmez sular seller gibi şıp diye okuyanlardan özür dileyerek şiirin Latin harfleri ile yazılışını arz ediyorum:
Dîl ile söyleyûben, sıfâtına irmezem. Aşkına gark olmuşım, kandeliğin bilmezem.
Hem Evvel’sin hem Âhir, hem Bâtın’sın hem Zâhir. Kamû yerlerde hâzır, yâ ben niçun görmezem?
Cânı bana sen verdin, Azrâil’e aldırdın. Sen’den gayrı kimseye, emâneti vermezem.
Görmeden deli oldum, aklım ussum aldırdım. Gör ne dîvâne oldum, hiç özüme gelmezem.
Tût Yûnus’u Yaradan, götür hicâbı aradan, Teslim kılam canımı ben, yalan da’vâ kılmazam.
Allah aşkı ile “deli/divane” olmuş Yunus’un; hayret makamındaki “madem her yerde hâzırsın, ben Seni niçin göremiyorum” ve naz makamındaki “can emanetini Sen’den gayrı kimseye vermem” yakarışlarının derin manalarına vakıf olanlar beri gelsin, elini öpeceğim. Bu, her babayiğidin harcı değil.